Netflix dizilerinin ne kadar iyi olduğunu anlatacak, övecek
değilim. Hadi ama bunu hepimiz biliyoruz. ^^
Yazın başlangıcından itibaren kendimi bir anda tüm sezonu
gelen dizilere kapılmış olarak buldum. İlk bölüm izleme tutkum genelde yeni bir
dizi çıktığında hemen kıpraşır ama Netflix’in bir anda tüm sezon verme durumu
tam benlik olay. Bölümleri arka arkaya izlemeyi ve o atmosferden çıkmadan,
hikayenin içinde konaklamayı pek severim.
Girlboss’ı da
geldiği gibi izledim. Tabii bahsi geçen süre aylar öncesine dayanıyor. Yaz için
dizi arayan, ne izlesem diyen birileri varsa şu an bu satırları okuyan onlara
bir seçenek sunmak istedim. Girlboss!
Girlboss şu ‘gerçek
bir hayat hikayesidir’ dizilerinden. Ama biraz 'gevşek' anlatımlısı. Ben demiyorum, Netflix diyor. Sophia Amoruso’yu Nasty Gal’e götüren yolu
konu alan dizi 2006’nın San Francisco’sunda geçiyor. Bir kız Vintage dükkanların birinden
bulduğu bir ceketi verdiği paranın bayağı üstünde bir rakama Ebay’de satınca
hayatı değişiyor. Tabii bu değişim o kadar da kolay olmaz.
Sophia’nın fazlasıyla gel-gitli, delidolu, kabına sığmayan ve
düzensiz hayatında bir düzen oturtma çabası oldukça fazla engele takılıyor, hatta
öyle ki bir an için başaramayacak gibi geliyor. Ama asla pes etmiyor, pes ettiğini sandığında bile.
Bazen hayatımızda kötü bir şey olduğunda bu aslında iyi bir
şeye yol açar ya, Sophia’nın işini kurmasının ilk adımı da böyle oluyor.
Hayatında kötü bir sürü olaylar olurken birden bir kapı açılıyor ve bam!
Yazı devam ediyor...