Fiko… Benim için hep o çatıda, yedi yaşındaki masumluğu ile Hakan’a yaklaşma burası çok yüksek, diyen kişi olarak kalacak. Fiko çok naif, çok çocuk ve çok arada kalmış bir karakter. Fiko’dan ‘bad boy’ yaratma fikri hala yürürlükte mi bilmiyorum ama ben kardeşleri için canını verecek, kardeşlerinin de onun canına zarar gelmemesi için her şeyi yapacağı Fiko’yu seviyorum.
Fiko çok sevdi, Fiko çok güzel sevdi. Bir adam bir kadını böyle sevseydi, o kadın bu aşkın aslını kalbinde saklardı. Ama saklamadı. O kadın, o adamın en yakın arkadaşına 10 yıldır aşıktı. Ha dedi sonra, Fiko’yu seviyorum, diye ama üzgünüm benim içimde yaprak kıpırdamadı. O tek cümleyi Fiko duysaydı, onun da kışına bahar gelmezdi. Çünkü biri size ‘seni hiç sevmedim’ dediğinde, bu tek bir anlama gelir. 10 yılınız boşa gitmiştir.
Fiko Sibel ile nasıl bir yola girer bilmiyorum ama hep yazdım, hep yazacağım… Benim tanıdığım Fiko, kardeşim dediği adamı öpen kadını affetmez. Ha Fiko gün gelir affederse de, ben Fiko’nun o çatıya çıkmasına sebep olan hiçbir şeyi affedemem. Fiko ‘gülünden’ vazgeçmedi, gülünün dikenleri bir bir kalbine battı.
Bırakın gitsin, bırakın mutlu olsun. Sprey boyalar ile, turuncu bir gün doğumu gibi gülümseyen çilli kız ile, onu sevmeye ve onunla var olmaya hazır olan ile, bırakın mutlu olsun. Yetmedi mi döktüğü gözyaşı?
Hakan… Geçtiğimiz üç bölüm zorlama bir yakınlık, yüzeysel konuşmalar ve altı boş bakışmalar ile vakit geçirdiği kızın yanında ilk kez gerçekten Hakan gibiydi. Ya da şöyle yazmalıyım, Melis’in yanında olduğu gibiydi. Bu birçok açıdan iyi bir şey değil aslında ama ben ilk kez Naz ve Hakan sahnelerini geçmek istemedim, ilk kez derinliği olan diyaloglar ve altı dolu sahneler izledim. Öpüşselerdi Hakan Şahin şansına ters düşerdi, ki zaten öpüşemediler. Naz, Hakan’a biraz hızlı kapıldı evet ama Hakan’ın durup durup uzaklara daldığı bir isim hala var. Bunu biz de biliyoruz, Naz da biliyor. Mahalleye geldiğinden beri asla ısınamadığım bir karakterdi Naz bu da yüzeysel yazılmasıyla alakalıydı elbette tabii bir de Melis’in hayaleti ile. Melis’i Hakan’dan önce izleyenin unutması gerekiyordu, bunun için de önce Naz’ı kabul ettirmek gerekiyor diye düşünüyorum. Son uyuma sahnesi dışında Naz ile olan Hakan sahnelerini sevdim, ama uyuma sahnesi Melis ile olana benzer olduğundan aklıma direkt mekandaki sahne geldi ve hoşlanmadım. Önemli olan da bu sanırım, Melis vardı Hakan’ın hayatında bu dizide birden silinmedi evet ama Hakan Naz’a hemen aşık olamaz. Evet, bazı insanlar bunu başarabilir ama Hakan kendisini saklayan, sakınan bir karakter. Kardeşlerini bile yeri geldiğinde uzaklaştıran birisi. Naz’a kapılarını bu denli çabuk açması hemen adapte olunacak bir durum değil.
Israrla yazdığım, yazmaktan da vazgeçmeyeceğim en önemli konu ise karakterlerin sürekli değişkenlik gösteriyor oluşundan kaynaklanan rahatsızlık.
ÖZEL
Şu yazıda yazdığım her cümleyi tekrar tekrar yazmak hatta daha da açmak ve artık bunun iletildiğini hissetmek istemiyorum dersem yalan olur. Tayfa ile gönül bağı olan herkesin de benim gibi düşündüğüne eminim. Hepsi gerçek, her biri var onların. Ve hepsiyle de tek tek duygusal bağımız var izleyenler olarak. Bir gün güldüklerine ertesi gün ağlarlarsa, bizim onların özlerine duygumuz güven yok olur.
Tekrar ediyorum, lütfen incelikli davranın.