Avrupa dizilerini ve filmlerini her zaman biraz daha sıcak, biraz daha yumuşak bulmuşumdur. Bu da izlerken insana huzurlu bir hal katıyor haliyle. Sakin bir hali vardır, böyle akşamüstü geçerken uğramış da bir bardak çaya iki gülücük sığdırmış gibi kurulur evimize. Filmlerin tadını birkaç dizide de buluyorsak değmeyin keyfimize.
Tercihim çoğu zaman İngiliz dizilerinden yana olsa da bu sefer markajımda bir Norveç dizisi var. Norveç kelimesini okur okumaz içinizi bir soğuk hava dalgası sardı, bir üşüyüp ürperdiniz değil mi? Bu dizi tam aksine, içimizi ısıtmaya, bize biraz olsun farkındalık katmaya geldi.
Başardı da, bunu dizinin giriş metni ile anlayabiliriz. Gençlik dizilerinde şahit olması neredeyse imkansız bir giriş yapıyor; tüketim çılgınlığını, kapitalizmi ve sistemi çok net bir dille eleştiriyor.
Gençlik dizileri çoğu zaman ilk sıramda olmuştur, onları izlemeyi hep biraz daha sevmişimdir. Ama ilk kez bir gençlik dizisinin böyle başladığına şahitlik ediyorum. Bu da ilk andan Skam’ı diğerlerinden ayırmamda etki ediyor elbette.
Gelelim konusuna;
Skam, Oslo’nun batısında bulunan Frogner bölgesinde Hartvig Nissen Lisesi’ne giden bir grup gencin hayatını anlatan NRK3 dizisi. Aklınızdan Gossip Girl’ü silin hemen ve diğer tüm lise dizilerini. Skam diğer dizilerin aksine ilahi bakış açısıyla değil de kahraman bakış açısı ile işliyor. Yani her sezon bir karakterin gözünden ilerliyor bu da izleyiciyi o karakterler derin bir bağ kurmaya itiyor. Haftanın birkaç günü gelen klipler –bölümlerde belirtilen günler ile kliplerin geldiği günler aynı- Cuma günü bir araya getirilerek bir bölüm oluşturuyor. Resmi internet sitesinde (skam.p3.no) tüm bölümler mevcut. Skam karakterlerinin her birinin Instagram hesapları var ve oldukça aktif. Aynı zamanda Facebook ve telefon mesajlaşmaları da bölümlerde önemli rol oynuyor. Durum böyle olunca, her bir karakter ile bağ kurmak oldukça kolaylaşıyor.
Yazı devam ediyor...