Oynaması da izlemesi de zevkli erkek karakterler

Poyraz Karayel | Sadreddin Umman- Ali İl (Kanal D)
Ilgaz Gökırmaklı

Üç sezondur hayatımızda olan Poyraz Karayel her ne kadar Poyraz ve Ayşegül’ün tutkulu aşklarını ve başlarına gelenlerle nasıl mücadele ettiklerini anlatsa da; biraz eğilip hikâye ile içli dışlı olunca fark ediyoruz ki ‘baba-evlat’ ilişkisi bu hikâyenin mihenk taşlarından. Poyraz-Sinan, Bahri-Ayşegül-Sadreddin,Adil Topal- İsmail Karayel-Poyraz-Meltem, Taş Kafa-İsa, Hasan Yağmur-Sadreddin...

Ne demiş Don Vito Corleone; “Ailesiyle vakit geçirmeyen bir adam asla gerçek bir adam olamaz." Yeryüzünün belki de en doğru tespitlerinden birini yapmış babaların babası. Babalar ve evlatlar arasındaki ilişki hep uçurum kenarında.Ailesini bırakıp giden babalar, ne olursa olsun gitmeyen babalar, gitmemiş olsa da evlatlarına uzak kalan babalar, gitmek zorunda kalan babalar, başka evlatlara babalık yapmaya yeni yeni cesaret bulan kalbi sevgi dolu babalar… Ne olursa olsun, tüm bu durumlarda babaların, baba olabilmenin ya da olamamanın cezasını evlatlar çekiyor, bunun en iç acıtan örneği Sadreddin Umman, nam-ı diğer Delifişek Sado...

Bahri gibi bir babanın gölgesinde ve Umman gibi ağır bir soyadının altında yaşayan Sadreddin, bedelini de en ağır ödeyen isimlerden biri. Hayatı boyunca başta babasından olmak üzere kimseden sevgi ve saygı göremeyen Sadreddin, attığı her adımda bu eksikliğin izini taşıyor. Âşık olmadığı bir kadın ve kendine ait olmayan bir çocukla, hep babasının gölgesinde, içinde ukdeler ile. Delifişek, bu güne kadar sayısız hata yaptı. Defalarca girmemesi gereken yolla girdi, başını belalara soktu, sevdiklerine istemeden de olsa zarar verdi. Ne yazık ki her hamlesinin sonunda işleri batırdı, pişman oldu. Aslına bakarsak, yaptıklarının altında yatan “Bu kez işe yarayacağım, bu kez başaracağım, bu kez babamın gurur duyacağı bir evlat olacağım.” içgüdüsünü görmek pek de zor değil. Belki de bu nedenle bende kredisi sonsuz, izlemesi de bir o kadar keyifli…

Poyraz Karayel bugüne kadarki hikâyesi itibariyle pembe bir dünyada, mutlu bir sonla bitmemesi gerekenlerden diye düşünüyorum.  Ancak eğer bir sihirli değneğim olsaydı, değneği Sadreddin’e doğru tutarak “Mutlu ol, bundan sonra hep çok mutlu ol.” derdim. Mutluluk eğer hak edilebilen bir şey olsaydı kuşkusuz ki Sadreddin bunca mutsuzlukla listenin en başında yer alır, ipi göğüslerdi. Neden mi? Öldürülen kardeşi ve prenses Ayşegül’ün aksine hep öteki olmuştu Sado. Bahri’nin içindeki tüm öfkeyi akıttığı bir kuyu oldu defalarca. Zamanla o kuyu o kadar doldu ki Sadreddin bile yetemedi. Sonrasında da içindeki öfkeyi daha şiddetli, daha güçlü bir şekilde etrafa saçtı. Ve pek tabii “Şeytan benim karımın öteki taraftaki şubesi” diye bahsettiği Songül’den yana da yüzü gülmedi Sado’nun. Arkasından çevrilen dolapların sayısını tutabilen bir Poyraz Karayel izleyicisi olduğunu sanmıyorum. Ancak bu olayların içinden Sadreddin’e güzel bir armağan da çıktı. Bacanaklıktan, evlat olamaya terfi eden Hasan Yağmur! Yeni yeni kapılarını araladığı oğluna bırakacağı tek yükün, sonsuz sevgisi olacağına eminim. Diliyorum ki hep birlikte şahit oluruz.

O kadar renkli bir karakter ki Sado... İzlerken aldığım zevkin kat kat fazlasını Sado’ya hayat veren Ali İl’in aldığına eminim.  Ve öyle güzel işliyor ki bize Sadreddin’i, ondan başka kimse olamazdı, aynı hissi yaratamazdı diye düşünüyorum her seferinde… İyi ki varsın Delifişek, çok yaşa e mi?

 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER