Yerli dizilerde esas oğlanla kızın belirli kalıpları vardır.
Bir kere belli başlı erdemlere sahiptir, her daim dürüsttür. Kimsenin canını
bilerek yakmaz. Zeki, çevik ve ahlaklıdır. Bu da, doğru yazılmadığı zaman,
sıkıcı ve izlemesi keyifli olmayan karakterlerin doğmasına neden olur. Buna
karşılık kötü karakterlerin bu kadar keskin sınırları olmaz. Her şeyden önce,
hikayeye yön verdikleri için sınırsız kötülük yapabilme hakkına sahiptirler. Hele
bir de “kötülüğü” bir temele dayanıyorsa ve içinde eser miktarda da olsa
merhamet, vefa gibi insani duygular barındırıyorsa, böyle karakterleri
izlemelere doyum olmuyor cidden. Bence Emir Kozcuoğlu da bu karakterlerin
başında geliyor.
Emir’in en önemli özelliği zekası. Evet, bu zekasını hayırlı
bir işe yorduğunu görmedik. Mesela yumurtanın bir yarısını farklı bir diş
macunuyla, diğer yarısını başka bir diş macunuyla fırçalayarak bilime büyük(!)
katkılar sağlamadı. Ama zaten İsviçreli bilim adamı olmak gibi bir iddiası da
yoktu. Başından beri hedeflediği tek şey Nihan’la birlikte olmaktı. Bu uğurda
çokça kötülük yaptı, birilerinin hayatını çaldı ve sonunda istediğine kavuştu.
Nihan’ı kendine mahkum etmek için kurduğu tuzak zekasının sadece çok küçük bir
kısmını gösteriyordu. Esas olarak, “Emir Kozcuğlu zekasının” ne demek olduğunu,
hikayenin başlamasından 5 yıl sonra öğrendik.
Kemal onun kurduğu tuzakları, oyunları çözmeye çalıştıkça, o
çok daha geniş kapsamlılarını kurdu. Adeta aralarında bitmeyen ve süratle
oynanan bir satranç vardı. Devamlı olarak karşılıklı hamlelerini yaptılar.
Piyonlar değişti, hatta bazen taşlar birbirine karıştı ve biz her defasında
Emir’in hamlelerini kah hayretle, kah takdirle izledik. Bu kadar geniş çaplı,
uzun vadeli ve bol cepheli planlar kurup, büyük çoğunluğunda da başarıya
ulaşmak herkesin harcı değildir.
Emir’in Nihan’a duyduğu, onu uğruna bitmek bilmez bir savaşa
sokan kara sevdası, basit bir “sahip olma” arzusundan kaynaklanmıyordu elbette.
Öyle olsaydı bu karakteri sığ bulur ve çok daha kötücül biri olarak
değerlendirirdik. Elbette ki sevilesi halinde, bünyesindeki şeytan tüyünün de
payı var. Lakin Emir’in, Nihan’a aşırı tutkusu, daha çok bir şeylere tutunma ve
sevilme ihtiyacından doğuyor ve bunu fark eden izleyiciler olarak, ne yaparsa
yapsın, bir yanımızla onu sevmekten kendimizi alamıyoruz.
Bilirsiniz, kız çocukları babalarına aşık olurken, erkek
çocukları da annelerine düşkündür. Emir’in annesi ise oğlunun gözlerinin önünde
kaza geçirip komaya girmişti. Emir de, hayran olduğu annesinden en çok ihtiyaç
duyduğu yaşta mahrum kalınca, hırs küpü babasının elinde yanlış yetiştirildi.
Sevgisiz büyütülmüş olmanın ruhunda açtığı yaraların onarılmasını bekledi hep. Pek
çaktırmasa da, içten içe birileri ona şefkat göstersin, onu çok sevsin, sarıp
sarmalasın ve hiç terk etmesin istedi. O yüzden de Nihan’a aşırı derecede
tutkun. Bana göre Emir’i en izlenilesi yapan da bu derinliği ve içinde
sakladığı kalbi kırık oğlan çocuğudur. Nihan onun sevdasına karşılık
verebilseydi eğer, bambaşka bir Emir Kozcuoğlu olabilirdi. Bence bunun en büyük
ispatı da, minik Deniz’le kurduğu saf iletişimdir.
Emir Kozcuoğlu demişken, onun esprili kişiliğinden
bahsetmemek de olmaz. Nihan bunu, “Emir’in yersiz mizah anlayışı” olarak
tanımlasa da ben onun repliklerini her duyduğumda çok gülüyorum. Doğaçlama
olarak, seri halde ve hiç gülmeden, uzun tiratlarla insanlara laf sokma
yeteneğine sahip. O tam bir laf cambazı.
Bu kadar çok yönlü ve oyuncaklı bir karakteri canlandırmak
her oyuncunun hayalidir. Çünkü böyle bir karakter, iyi ve kötü yönleriyle bir
oyuncunun tüm sınırlarını zorlar. Dozunda yansıtıldığı zaman da izleyici
açısından seyrine doyulmaz ve yıllar geçse de unutulmaz efsane karakterler
çıkar. Emir Kozcuoğlu da, Kara Sevda bittikten yıllar sonra da hatırlanmaya
devam edecektir.