8 yaşında görüp de aşık olduğu o güzel gözlü çocukla
kendi masalını yazan Hülya; gün geldi masalını kabusa çevirdi, gün geldi
masalını yeniden yorumladı... Çocukluk travmalarıyla örülü hayatında mutlu ve
huzurlu bir yuva arayan Hülya, bir evi yuva yapmakla başlamıştı Kerim’le
macerasına. Sonra o yuvada üçüncü bir kişiye yer açtı, sonrasındaysa aşkın
rüzgarına kapılıverdi…
8 yaşındayken Kerim’e aşık olduğunu sanıyordu
sadece. Aşkın ne olduğundan habersizdi, her çocuk gibi. Kerim’in kalbine
dokunana kadar da aşkın ne olduğunu bilemedi. Sahte sevgileri aşk sandı, sahte
sevgilere sığındı.
İçinde hem aydınlık hem de karanlık bir kadın
taşıyan Hülya, sevdiklerini aydınlık yanıyla sarmalarken, canını yakanları
karanlığa hapsetti. Sızlayan yaraları, kaybolmayan korkuları, her daim diri
kalan kaygıları vardı Hülya’nın. Tutunacak bir dal arardı ve bir kadının bir
yere kök salabilmek uğruna neler yapabileceğini kimi zaman aydınlığa uzanarak,
kimi zaman karanlığın içinde yol alarak anlatmaya çalıştı. Zaman zaman
tökezledi, zaman zaman kaybetti fakat her düştüğünde yerinden daha da güçlü
olarak kalkmayı bildi.
Hülya, çocukluğuna tutunarak büyümeye çalışırken
onun elinden tutup göğe umutla bakmasını sağlayan da yine çocuklar oldu. Önce
Mehmet, sonra Düğme ve artık Bahar…
Hülya, Kerim’le bir hayatı paylaşmak için elinden
geleni yapmış olsa da gerektiğinde düşünmeden çekip gidebilen, 5 dakika önce
yere çökse de hiçbir şey olmamış gibi topuklarının üzerinde yükselebilen, kalbine
batan cam kırıklıklarını ellerini kesmesine aldırmadan kendi kendine
temizleyebilen bir kadın.
Gururlu, sevmeyi bilen, merhametli iyi bir insan
Hülya… Ama sevdikleriyle arasına girecek tüm engelleri birinin canını yakıp yakmadığına
bakmadan bertaraf edebilecek kadar da gözü kara. Canını yaktığı kişi sevdiği
adam olsa bile bu böyle. Bazen kırıcı, çoğu zaman inatçı. İnsanı en çok sevdiği
insan acıtırmış diye düşündürecek kadar da acımasız. Fakat Hülya’yı diğer
karakterlerden ayıran, Hülya yapan da tam olarak bu.
Kuşkusuz ki yıllar geçse de Hayat Şarkısı’nın
Hülya’sı dillerden düşmeyecek. Kimi zaman hüzünlü, kimi zaman neşeli notalarla
bestelenen hayatının şarkısı kulaklardan silinmeyecek. Ve yıllar geçecek,
Hülya’yı her andığımızda gönlümüze Burcu Biricik’in su gibi oyunculuğu düşecek…