Adını andığımda, herhangi bir sahnesinden herhangi bir anla
karşılaştığımda, jeneriğini duyduğumda istemsizce mutlu olduğum Mozart in the
Jungle, 3.sezonuyla geri döndü. “Dizi maratonu nedir? Nasıl yapılır?”
sorularını Mozart in the Jungle izleyerek cevaplamış olmanın gururuyla son
jeneriği seyrettiğimde şimdiden özlediğimi fark ettim.
‘Kendine iyi gelen şeyler’ temalı her şey bugünlerde daha
anlamlı değil mi? Bir mısra, bir replik, bir sahne belki de sadece bir dizi
karakteri. Rodrigo, bana iyi geliyor. Enerjisi, hüznü, samimiyeti, çılgınlığı,
her şeyi. Onu ve tınılarını izlemekten nasıl keyif alıyorum anlatamam.
Mozart in the Jungle, sezonu İtalya’dan açtı. Şahane su kanallarında
müziğin şahane tınısıyla baş başa kaldık. Kimi zaman Rodrigo’nun peşinden koşan
Gloria olduk, kimi zaman geleceğini arayan Hailey. Ama en çok da Rodrigo olduk;
aşkı, mutluluğu, sevgiyi, sadakati, umudu aradık.

Mozart in the Jungle, bana umut aşılıyor. Alışık oldukları
salon -yani evleri- müziğin ritmiyle dolup taşsın diye orkestrayı ayakta tutabilmek
için uğraşan orkestra üyeleri, öncelik kendi çıkarları olsa da bir oraya bir
buraya koşturan Gloria ve en nihayetinde her şeyi çözen Rodrigo. Evet evet, çevresindeki insanlar için kişiliğiyle hiç alakası olmayan reklam filmlerinde oynamayı kabul eden Rodrigo.
Rodrigo kadar Rodrigo & Hailey sahnelerini izlemeyi de
çok seven biri olarak küçük bir hayal kırıklığına uğradığımı da söylemeliyim.
Neredeyse son bölüme kadar birbirinden uzak duran Rodrigo ve Hailey anca son
bölümde alıştığım tadı verdi bana. Yine bir aradaydılar, sezon boyunca çok
güzel, çok anlamlı sahneleri de vardı ama o sahnelerden aldığım duygu geçen
sezonlara göre yavan kaldı. Sezon finaline geldiğimizde ise tam anlamıyla bir
vuslat gerçekleşti desem doğru olur.
Rodrigo ilginç bir karakter. İlginç olduğu kadar da sevilen.
Hailey ise daha içine kapanık. İkisi dolu dolu bir aşk yaşarken nasıl olacak,
birbirlerine neler katacaklar çok merak ediyorum. Onların aşık hallerini de keyifle izleyeceğimiz kesin ama en çok merak ettiğim şey aşkın onları nasıl değiştireceği.
Mozart in the Jungle, kısacık bölümleriyle dolu dolu anlar
yaşattı yine. Su gibi akan, şiir gibi bölümler... Bu sezon Monica Bellucci de eşlik etti bu güzel senfoniye, o da ne güzel renk katmış. Hele bir sahnesi var ki, atmosferine aşık olunur.
Orkestra üyelerinin rengarenk ahengi, Hailey’ın azmi, Gloria’nın
hırsı bir yana Rodrigo bir yana. Mozart in the Jungle, herkesten, her şeyden
öte Rodrigo’dur benim için. Evet evet, Rodrigo ve tınıları… Ve Gael Garcia Bernal'ın muhteşem oyunculuğudur. Seni çok
özleyeceğim çılgın Maestro! Çok bekletmeden gel olur mu?
Hala izlemediyseniz ve kendinize bir iyilik yapmak isterseniz, hiç vakit kaybetmeden Mozart in the Jungle ile tanışın. Kendinize bu muazzam senfoninin içinde yer açın.