Garaj: Şehrin nüfusunu ikiye düşüren oyun

Garaj: Şehrin nüfusunu ikiye düşüren oyun
"1'ini sevdiğin zaman şehrin nüfusu 1'e iner."

Garaj’ı sahnelenmeye başladığı ilk günden beri izlemek istiyordum ancak bilet bulmak neredeyse imkânsız bir hal almıştı. İsyanlarımla ilk sezon bitti. İkinci sezonun biletlerinin satışa çıkmasını dört gözle bekledim. Sürekli Craft Tiyatro’dan biletlerin ne zaman satışa çıkacağını öğrenmeye çalıştım ve biletler satışa çıktığı gibi feryat figan ederek aldım. Henüz oyuna 1 ay vardı ama mutluluktan uçuyordum. Sonunda beklediğim gün geliyordu, 1 ay dediğin neydi ki sanki? Zorlu geçen bir ayın ardından büyük gün geldi çattı. Bu arada Garaj bu sezon Kadıköy’de Craft Tiyatro’nun yeni mekânında oynuyor. Karşıya geçmek zor gelir ya hep bu sefer fark etmezdi, dünyanın öbür ucunda da olsa gidip bu oyunu izleyecektim.

Dekorda kullanılan Orhan Gencebay resmi dikkat çeken hususlardan biri

Tiyatroya vardığımda bir an mıhlanıp kaldım. Karşımda kendisine hayran bırakacak cinsten pembe bir köşk duruyordu. İçerisi fazla ‘yeni kokuyordu’ ama dış cephesi ve bahçesi gerçekten çok güzeldi. Oyun için köşkün bahçesinin hemen girişinde bulunan bir kapıdan aşağı doğru indik. Söylemeden geçemeyeceğim yerler numarasız ve hiyerarşi yok. Önden girersen istediğin yere oturursun ki bu bence harika bir uygulama çünkü protokol hep antipatik gelmiştir bana. Loş, küçük bir salon ve karşımızda bir garaj! Biz yerlerimizi alırken fonda Jingle Bells çalıyor çünkü hikâyemiz bir yılbaşı gecesinde geçiyor.

Orkide ile Kahraman'ın fotoğraf makinesiyle imtihanı

Yılbaşı gecesi birbirini hiç tanımayan ve birbirinden olabildiğine farklı iki karakter Orkide ile Kahraman’ın yolları bir garajda kesişiyor. Trans olan Orkide’ye Enis Arıkan, üniversite öğrencisi Kahraman’a ise Güven Murat Akpınar can veriyor. Orkide, yılbaşı gecesini sevdiği adamla geçirmek için garajda beklerken gizlice fotoğraflarını çeken Kahraman’la kötü bir başlangıç yapıyorlar. Haşin ve hareketli bir tanışmanın ardından Kahraman’ın gerçek niyetini anlayan Orkide’nin hayata tutunma mücadelesine ve mülayim Kahraman’ın hayatlarına kendimizi kaptırıyoruz.

Bir pozlar bir havalar amman aman

Orkide, biyolojik olarak dünyaya kadın olarak gelmemiş ama ruhu tam bir kadın. Yılbaşı gecesini sevdiği ve 'kocam' dediği adamla geçirmek istiyor. Kırmızı çamaşırını giymiş, süslenmiş, elinde ışıklı bir kalp. Yılbaşına nasıl girersen tüm yıl öyle geçer inancına sahip belli ki, mutlu olmak istiyor, tüm yılı öyle geçireceğine inanmak istiyor.

Kahraman, olabildiğine saf ve bu saflığı üstünden başından akıyor. Hani yüzü nurlu denir ya tam da öyle biri Kahraman. Yüzünden belli zararsız biri olduğu. Üniversitede fotoğrafçılık okuyan Kahraman ananesiyle yaşıyor. Yılbaşı gecesi fotoğraf çekmek için sokağa çıktığında merakı onu Orkide ile bu garajda bir araya getiriyor.

Ne kadar farklı olursa olsun iki insanı birbirine bağlayan bir ortak nokta vardır illaki.

Orkide ve Kahraman birbirinden çok farklı iki karaktere sahip olsalar da yalnızlık onların ortak derdi, korkusu. Birbirinden alakasız bu iki kişiyi buluşturan duygu da yine yalnızlıktı ve elbette bağlantılı bir duygu olan sevgiye muhtaçlık. Oyunun teması olan “1’ini sevdiğin zaman şehrin nüfusu 1’e iner” cümlesi her şeyi özetliyor. Bir yılbaşı gecesi herkes kalabalıklar içindeyken Orkide ve Kahraman için şehrin nüfusu 1’e iniyor. İkisi de içimizden, hayatımızdan karakterler.

Ötekileştirdiğimiz, gözümüzü, kalbimizi kapadığımız Orkide’ler ve silik, görmezden geldiğimiz çoğu zaman varlıklarından bir haber olduğumuz Kahraman’lar var hepimizin hayatında. Ama hayatlarını merak etmiyoruz, çoğu zaman yanımızdan gelip geçerlerken fark etmiyoruz bile. İşte bu hikâyede bizim görmezden geldiğimiz iki farklı karakterin birbirlerini nasıl gördüklerini ve birbirlerinin hayatlarına dokunuşlarını seyrediyoruz hayranlıkla.

Tanımadınız mı? Enis Arıkan desem?

Yaklaşık 1 saat 10 dakika süren oyunu büyülenmiş bir şekilde izledim. Kendimi hayatımdan soyutladım ve Orkide ile Kahraman’ın dünyasında kayboldum. Benim için de o dakikalar boyunca şehrin nüfusu ikiye indi, sadece o ikisi vardı. Oyunun ilk başından ortasına kadar gülmekten çenem ağrıdı desem yeridir. Açıkçası bu kadar gülmeyi beklemiyordum ama elbette çok iyi geldi! Oyunun sonlarına yaklaşırken ise muhteşem bir duygu değişimi vardı. Tarifi zor bir duygu geçişiydi bu ve neredeyse ağlayacaktım çünkü o an ben Orkide’ydim, Kahraman’dım. Oyun sona ererken Athena’nın Hazırla Beni parçası çaldı. Daha uygun bir şarkı seçilemezdi doğrusu. Oyunun sonunda ciddi manada tarif edemediğim bir ruh hali içindeydim, dediğim gibi adeta büyülenmiştim.

Gözlerinden masumiyet fışkıran adam Güven Murat Akpınar

Güven Murat Akpınar dünya tatlısı bir oyuncu. Kahraman rolünün de hakkını verdi. Ama bana böyle Suskunlar dizisindeki Iska’yı hatırlattı fazlasıyla. Şu an yer aldığı Urfalıyam Ezelden dizisinde de yine naif birini canlandırıyor. Kahraman’da bu iki karakterden izler taşıyor gibi hissettim.

Enis Arıkan kalpler sana geliyor <3

Enis Arıkan ise aslında bu oyuna gitme sebebimdir. Hani böyle tanımadığın halde sanki ailenden biri gibi hissedersin ya işte öyle bir his, öyle bir sempatim var ona karşı. Olabildiğine objektif değerlendirdiğimi ve şayet beğenmeseydim de dile getireceğimi de eklemek isterim. Zaten sahne de karşınız da Enis Arıkan’dan eser olmuyor. Siz Orkide’yi izliyorsunuz sadece. Tek kelimeyle muhteşem bir performans! Hali, tavrı, kostümüyle makyajıyla ve hatta bence çok önemli ayrıntılardan biri ojesiyle kusursuz bir performans sergiliyor. Duygu değişimleri ve duyguyu seyirciye aktarımı mükemmel. Söylemeden geçemeyeceğim dans performansı da harikaydı! Orkide olarak sahneye ilk çıktığı andaki heyecanını ve selam verirken nasıl bir anda Enis olduğunu ve mahcupça gülümsediğini gözlerinde gördüm sanki. Bu gerçeklik ve samimiyet benim için başlı başına yeterli bir kriterdir. Gözümü kırpmadan ve hayranlıkla izledim her bir anını. Orkide’nin dediği gibi “hayatım ben sana ba-yıl-dım!” Enis Arıkan bu performansı ile 19. Sadri Alışık Sinema ve Tiyatro Oyuncu Ödülleri’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülünü aldı. Sanırım bunun üstüne daha fazla bir şey söylememe gerek kalmıyor.

'Garaj' izlemeye değer bir oyun. İzleyin, izlettirin!

Enis Arıkan ve Güven Murat Akpınar arasız oynadıkları bu oyunda muhteşem bir performans sergilediler, alkışların hası gelsin onlara! Performansların yanında hikâye, dekor, kostümler, makyaj, müzik her şey çok çok iyiydi. Sosyal medyada insanların ‘ikinci, üçüncü gidişim’ yazdıklarına şahit oluyordum ve kızıyordum, anlamsız geliyordu çünkü ben bilet bulamıyordum. Oyunu izledikten sonra tekrar tekrar izleyenleri çok iyi anladım! Bencillik yapmak istemem ama en kısa zamanda ben de tekrar izleyeceğim, izlemeliyim. Sizlere de şiddetle tavsiye ediyorum mutlaka izleyin! Böylesine muhteşem bir performanstan kendinizi mahrum bırakmayın. Beraber gidecek birini bulamıyorsanız da ben sizinle de gelirim seve seve :)

Yazan: Kemal Hamamcıoğlu
Yöneten: İpek Bilgin
Yardımcı yönetmen: Olgu Baran Kubilay d
Dekor ve ışık tasarımı: Simone Mannino, Jesse Gagliardi
Şarkı: Athena
Ses tasarımı: Özgür Kuşakoğlu
Kostüm: Hakan Oktaş
Fotoğraf: Tayfun Çetinkaya
Proje ekibi: Erdeniz Kurucan, Fulya Filazi, İlker Özer, Okan Başar Bahar 
Oyuncular: Enis Arıkan ve Güven Murat Akpınar



 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER