Bir insan, sevilmek için onca şeye sahipken neden sevilmez diye sorguladım hep. Tuna’nın insanlığından bir aşı üretilip uygulansa dünya üzerinde hiçbir sorun kalmaz biliyor musun sevgili bunu okuyan?
Kırık Kalpler Müzesi’ni duydunuz mu hiç? Ben, çok değil iki hafta önce öğrendim varlığını… Tuna’nın paramparça olmayı seçmiş kalbi için gerçek bir seyir alanı. O kadar çok kırıldı ki ve her şeye rağmen o kadar sağlam duruyor ki… Şaşırıyorum böyle olduğunda. Nasılını ve nedenini göremiyorum bir türlü. Tuna gerçek bir pervane çünkü… Hem de aşka uçmadıktan sonra kanadın neye yarayacağını soranlarından. Kanatları kıvrılıp yok olacaksa da aşkla olsun isteyenlerden.
Sevinemiyorum bir türlü mutluluğuna… Onu kendime ayırdığımdan değil de içime sinmeyen bir yanı olduğundan bu mutluluğun, sevinemiyorum.
Akşam yemeğinde öyle mahzun ve öyle saf bakıyordu ki. Gözlerindeki ışıltıyı görmemeniz için kör olmanız gerek. Ahir ömründe ilk kez bir aile sofrasına oturdu, onun için hazırlanmış bir yemek yedi, sımsıcak bir aile sohbetine dahil oldu hem de tüm gerçekliğiyle. Bütün yalanlara rağmen…
İlk defa biri onun için hazırlanan bir şeyi beğenmesini istedi ve ailesi olabileceklerini söyledi açıkça. Gerçekten sevildi, öyle ulu orta. Elif teyze biraz yarasına tuz bastı ama nazarlığı olsundu o da…
Sonra Tuna anlatmaya başladı, belki de ilk kez bu kadar açık. Anlatırken kullandığı her kelimede haklı… Nöbetçi omuzluk yaptı, Deniz’in morali bozuldu Tuna toparladı, Deniz’in başı derde girdi Tuna çözüm buldu. Gel deyince gelen, git deyince giden, sorun çıkartmayan ama tüm sorunlara koşup yetişen, çözen bir süper kahraman gibi. Hem de öyle ağ atan yapmacık süper kahramanlardan değil! Tuna Adam olarak, gözyaşları ile çocukları birazcık tehdit ederek gönüllerimizin en güzel süper kahramanı oldu.
Peki değerini bildiler mi?
Dinlenmesine izin verdiler mi? Başını kimin göğsüne saklayabildi Tuna? Küçük
bir kızda gördüğü çocukluğu dışında kimde dinlendirebildi yorgun başını?
“Seni üzeceğini bildiğin insanların
peşinden gidersen, onlar seni üzmüş olmazlar...” dedi. Bile bile üzüldüğünü
itiraf etti yani. Her şeyin farkındaydı ama yine de kendinde o hakkı görmediği
için sessiz kaldı ve acısı da sevdiğinden geldiği için kabullendi. İçinde
kıyametler kopsa da dışında yaprak kımıldamadı.
Ve bütün bunların karşısında “Seni
sevmek istiyorum, denemek istiyorum.” cümlesi ile karşılandı…
Yazı devam ediyor...