10. BölümCansu Mimaroğlu
Bana göre Kiralık Aşk tarihinin
en dinamik, en keyifli bölümlerinden biridir 10. bölüm. Her ne kadar 9. bölümü
büyük bir hayal kırıklığı ile kapatmış olsak da, bu bölüm beklemediğimiz bir
dinamizm ve eğlenceyle başlamış, sonuna kadar da öyle devam etmişti. Zaten bence
bir aşk ilişkisinin izlemesi en zevkli kısımları da tam ilişki başlamadan
birkaç adım önceki çekişmeli haller, sinyal vermeler, karşı taraftan yakılan
sinyalleri almaya çalışmalar, kafa karışıklıkları, kalp çarpıntılarıdır.
10. bölüm de bu konuda son derece başarılıydı.
Başlarda, Ömer’in asistanlığından
istifa ederek Sinan’ın asistanı olan Defne’nin bu kararı üzerine, hayatında ilk
defa birine, biraz geç de olsa, “Gitme!” diyen Ömer Beyler eski soğuk ve laf
sokmalı haline geri dönmüştü. Meşum geceden sonra asansör önündeki ilk
karşılaşmalarında, Defne’ye gıcıklığına önerdiği pozisyonlar aslında zamanla
birer birer gerçekleşti. Defne önce tasarımcı oldu, şimdi de eş durumundan
genel müdür sayılır. Asansörün ne kadar işlevsel bir araç olduğunu öğrendiğimiz
ve hayaller kurmamızı sağlayan bir bölümdü ayrıca bu bölüm. (Çok şükür,
10. bölümde asansörde olabileceklere dair kurduğumuz her türlü hınzır
hayallerimiz zamanla gerçekleşti. ;))
Sonra bir Feryâl'dir tutturdular.
“Feryâl diyosun?” Ömer’le geçmişte bir şeyler yaşamış olmasına rağmen, izleyici
tarafından sevgiyle ve heyecanla karşılanmıştı Feryâl Hanım. Bu durum, Kiralık
Aşk tarihinde, “Ömer’in kadınları” kontenjanından diziye giren, başka hiçbir
dişi sineğe nasip olmamıştır. Zira üçüncü şahısların en cooluydu kendisi.
Ayrıca konukluğunu bilip, misyonunu en güzel şekilde tamamlayarak tek bölümde
aramızdan ayrılmış ve takdirimizi kazanmıştı. Bu sayede aylar sonra karşımıza
yeniden çıkacağı zaman bile hevesle beklenip alkışlarla karşılandı. Birileri gibi,
Mehter Marşı ile gelip, İzmir Marşı ile uğurlanmadı özetle!
Kıskançlık bir kadına bu kadar mı
yakışır? Defne’ye yakıştığını en çok bu bölümde anlamıştım ben. İlk defa gerçek,
aşırı derecede güzel (x5) ve son derece karizmatik (x5) bir rakibe karşı duyulan;
onda ritim bozukluğuna ve kalp çarpıntısı yol açan, ölümcül etki yaratan,
midesini ekşiten hırs dolu bir kıskançlıktı bu. Öyle ki Defne’yi ev basmaya
kadar sürüklemişti.
Defne uydurduğu bahanesiyle
Ömer’in kapısına dayanmadan birkaç dakika önce, kim olduğunu bile bilmeden,
duruşu, oturuşu ve zarafetinden etkilendiği kadının aslında Defne olduğunu öğrenen
Ömer’in sevinci görülmeye değerdi. “Defne, vallahi Defne!” Ondan sonrasını
hangi Kiralık Aşk izleyicisine sorsanız replik replik bilir zaten. “Feryâl
Hanım gelmedi mi?”, “Feryâl Hanım gelmiyor mu?”, “Feryâl Hanım da gelecek
zaten.” diye diye kendini ayan beyan ortaya koyan Defne, Ömer kadar bizi de
keyiflendirmişti. Hele ki “Maşallah saat 10! Artık nasıl iş şeysiyse o?”
cümlesindeki imayı, kıskançlığı ve gerilimi Kiralık Aşk izleyicisinden başkası
anlayamaz. İtiraf edin Defne tonlamasıyla okudunuz bu cümleyi değil mi?
Bölüm boyunca tüm tatlı
çekişmelerinin fonunda çalan şarkı neye ihtiyaç duyduklarına dair mesajı da
veriyordu aslında; “aşk lazım”… Defne kendini ve hislerini acemice ortaya
dökerek Ömer’e belli etmeseydi, bu tür konularda sonra derece temkinli ve ürkek
davranan Ömer belki daha uzun süre kıskançlık sarmalında kendini yiyip
bitirecek ve Defne’ye hislerini bir türlü söyleyemeyecekti. Çünkü bizim
bildiğimiz Ömer İplikçi, karşı tarafın elinden emin olmadan kendi elini asla
açmaz. Bu nedenle 10. bölümü bu ilişkide önemli bir basamak olarak görüyorum ve
her izleyişimde aynı kalp çarpıntılarını hissediyorum.