Mutluluk nedir? Herkes için farklı farklı anlamlara çıkan,
bin farklı yoldan anlatılan bir kavramdır mutluluk. Televizyon dünyasında bir
fırtına gibi esen Mad Men’in hayatımıza kattığı, aklımıza kazıdığı bir tanımı
da vardır mutluluğun.
Mad Men’in ilk bölümünde ne öğrenmiştik, bir hatırlayalım.
“Reklamcılık tek bir şey üzerine kuruludur. Mutluluk.” Geçen yıl, final bölümün
hemen ardından bir mutluluk tanımı yapmışım ben de. “Mutluluk kimi zaman Lucky
Strike sigarasının kavrulmuş olmasıdır, mutluluk kimi zaman Menken
mağazalarının vitrinidir, mutluluk kimi zaman Kodak Carousel’ın anı
yakalamasıdır, mutluluk kimi zaman Burger Chef burgerlerinin lezzetidir. Ve
mutluluk Madison Caddesi’nin çılgın adamlarının ve kadınlarının girdiği
fotoğrafı doya doya seyretmektir!”
demişim. Bugün, Mad Men sularında gezinirken bir tanım daha ekleyeceğim.
“Mutluluk, Mad Men dünyasının şahane insanlarını özledikçe rastgele bir sahne
izlemektir.”
Hayatıma, çeşitli markalarla iç içe devam
ediyorum. Dijital dünyanın içinde ilerleyip, fikirler üretirken kafamda ilk o kavram beliriyor. “Mutluluk!”
Mad Men’e sadece bu yüzden bile ne kadar teşekkür etsem az.
Gönlümün efendisi Mad Men, son selamını verip de gideli bir
yıl oldu. Çok zaman geçti, geçmeye de devam ediyor ama damağımdaki tat hala
aynı. Sanki Mad Men’in finalini bir yıl önce değil, birkaç saat önce izlemişiz
gibi.
İnsan Don Draper’ın travmalarını, Peggy’nin korkularını,
Pete’in bencilliğini, Roger’ın şımarıklığını özlüyor. Hani normalde “Özleye
özleye bunu mu özledin?” denilebilecek şeyler bunlar. Ama söz konusu Mad Men olunca insan özlüyor
işte.
Yine özlemim tavan yapmışken düşündüm, taşındım, Mad Men bir
sezon daha devam etse karakterlerimiz nerede olurdu onu yazıya döktüm. Finalde
nerede kaldılar, şimdi sizce neredeler. Haydi gelin, Mad Men dünyasına
uçuyoruz.
Yazı devam ediyor...