Kiralık Aşk’ı seven yerlerim ağrıyor...

Yazarken yoruldum… Kafamda bu düşünceler arı kovanı gibi vozurdarken, son dönemde izlediğim bölümleri düşündüm. Başlangıçta beni diziye bağlayan tutkulu ama bir o kadar da saf olan aşktan izler aradım. Tekrar tekrar izleyebileceğim, aklıma kazınacak sahneleri bulmak istedim. Ama bulamadım. Döndüm dolandım, 1-25 bölüm aralığında eski sahneler gözümün önüne geldi...

Yolculuğun kendisi mi önemlidir, yoksa sonunda ulaşacağımız nokta mı?  Ben sonuca farklı şekillerde de ulaşabileceğimi düşündüğümden, ulaşacağım noktadan ziyade, yolculuğumun nasıl geçtiğini önemserim.

Başlangıçta güzel manzaralı, bol ikramlı yolculuğumuz sahil kenarındaki güzergâhından ayrıldı. Çamurlu, taşlık, zor koşullu dağ yollarına saptı. Sıkı sıkıya tutunduk koltuğumuza... Bekledik merakla, zaman zaman korkuyla, heyecanla, ümitle... Hepsi yaşama dair şeylerdir dedik. Sarsıntıya rağmen şikâyetçi olmadık. Ama son bölümlerde bütün taşlar yerinden oynadı. Otobüsümüz keskin bir “U”dönüşü yaptı. Ben tutunamadım, savruldum gittim, düşüverdim otobüsten. Tepe sersemi oldum, Kiralık Aşk’ı seven yerlerim ağrıyor.

Şimdi ise içimde bir hüzün, kırgınlık... Sanki 5000 parçalı puzzle’mı bitirdim ve bir parçasının eksik olduğunu gördüm. Sanki ördüğüm kazağın orta yerinden bir ilmek kaçmış, ben ilmeği bulup tutturamıyorum. Sanki -bölümler boyunca- köpür köpür köpürerek bizi heyecanlandıran, ama taşmadan köpüklü köpüklü ikram edilen kahve, bu kez taştı gitti, ocağım battı. Yetişemedim.

Oysa ben de Nazım Hikmet gibi;

“Kardeşim,
Sonu tatlıya bağlanan kitaplar yollayın bana
Uçak sağ salim inebilsin meydana
Doktor gülerek çıksın ameliyattan"

diye  haykırmak istiyorum. Dans ederken pistte belirli bir yere ulaşma hedefiniz yoktur. Dans boyunca attığınız her adımdan keyif almaktır önemli olan. Müzikle birlikte atılan her adımda hissedilen, yaşanan duygudur öne çıkan.
İşte tam da bu yüzdendir ki bir yazar öylesine değil, "her sahne en güzel sahnedir" diye yazmalı, oyuncular öylesine değil, her sahne en güzel sahnedir diye oynamalı, yorumcu her şarkıyı en güzel şarkı diye söylemeli. İzleyici de emeği geçenlere hakkını teslim etmeli. (Tıpkı Kiralık Aşk’ın ilk bölümleri gibi) Çünkü ister sinemada izlenen bir film ile, ister tv ekranından bir diziyle, ister okuduğunuz bir kitapla, ister dinlediğiniz bir şarkıyla, bir şiirle gönül bağı kurduğumuz herkese, birbirimize karşı sorumluluğumuz var. Çünkü gülerek geçirdiğimiz zaman en kıymetli şey ve birbirimize verebileceğimiz en güzel hediye.

İşte böyleeee…. Tüm fanatik, sadık, genç Kiralık Aşk izleyicilerini dikkate aldığınızda, 45 yaşında, hedef kitlenin dışında, bir izleyicinin eksikliği önem arz etmez elbette, farkındayım. Yazdım, çünkü kıymetlisiniz, bilin istedim. Kiralık Aşk için emeği geçen herkese, bana yaşattığınız güzellikler, heyecan dolu zaman, kazandırdığınız dostluklar için kucak dolusu teşekkürler. Çok güzel anlar paylaştık sayenizde.

Bir özel teşekkür Elçin Sangu ve Barış Arduç’a elbette. Muhteşem bir aşkı, yazılanın ötesinde, ete kemiğe büründürdüğünüz için. Aşka inancını yitirenlere “Neden olmasın” dedirttiğiniz için. Yıllar sonra şiir yazmama sebep olduğunuz için… Yeriniz ayrı…  Işık saçıyorsunuz birlikte, yolunuz açık olsun. Aşkın fısıltıları kulaklarınızdan eksik olmasın. Birbirinizin kıymetini bilmeniz ve her zaman kıymet bilenlerle karşılaşmanız dileğiyle, sevgiyle kucaklıyorum sizi. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER