Korku, gerilim filmi sevmem, pek izlemem. Korkak biri olduğumdan değil, aksine korku eşiğim yüksektir. Sadece sevdiklerimle ilgili endişe taşırım. İyimserim. Hayata bakışın derseniz, Pollyanna'yı dörde beşe katlarım. Komediler, romantik komediler favorimdir, bu nedenle; zevkle okur, izler, takip ederim.
Komedinin diğer türlere göre daha fazla zekâ gerektirdiğine inanırım. Tabii bunu söylerken son dönemde fazlasıyla popüler olan erkeklerde kaba saba, kadınlarda çirkin hatta erkeksi tiplemelerle; bol küfürlü, göz tırmalayan, belden aşağı espriler üzerine kurgulanan projeleri kastetmiyorum.
Mizah benim için önemlidir. Büyük bir güce sahip olduğunu bilirim. Mizah insanlara mutluluk verir; mutlu insanlara mutluluk satamazsınız. Kötülükle her zaman yumruklaşarak, kılıç kuşanarak, topla tüfekle savaşmazsınız, gerek yoktur. Kötüyü alt etmenin en kolay yolu onu gülünç hale getirmektir.(*) Mizah bu nedenle yüzyıllar boyunca hedef olmuştur, olmaya da devam etmektedir.
Belki de mizahı, neşeyi hayatıma dahil etme çabamın bir yansıması olarak, Kiralık Aşk'ıı tanıtımını gördüğüm andan itibaren izlemek istedim. Jenerik müziğinden itibaren dinamik, canlı, esprili, güzel şeyler vaat eden bir dizi izlenimi aldım. İyi ki de izlemişim. Klişe bir hikâyeydi aslında. Ancak birbirine çok yakışan başrol oyuncuları, senaryosu, romantizmi ifade ediş şekli, insanların gözüne sokmadan satır aralarında verdiği mesajları, müziği, hayatın içinden yansıyan güncel replikleri dizinin canlı bir omurga üzerine oturtulduğunu gösterdi. Günlük hayatımızda güzel haberlere hasretken; güldürmenin kaba komediden ya da bel altı küfürden geçtiği yanılgısıyla çekilen kimi film ve dizilerin arasından sıyrılıverdi. İzledikçe gülümsedik, gülümsedikçe bağlandık. İzlediğimiz pek çok sahne, replik beyin kıvrımlarımıza yerleşti. Mutluluk satmak için mutsuz insanların yaratıldığı günlerde bir armağan gibi geldi Kiralık Aşk…
Cuma akşamları eve misafir kabul edilmedi. Eğlenceli programlar iptal edildi ya da ertelendi. Çaylar, kahveler reklam aralarına sıkıştırıldı. Nefes almadan, hiçbir sahne atlanmadan soluklar tutularak izlendi Kiralık Aşk… Sonra bu duygu seli bağlılıktan çok bağımlılık oldu; tutku oldu, sel oldu aktı. Forumlarda tartışıldı. RaniniTv'de şiirler, destanlar yazıldı. Serbest Kürsü'de yazar patlaması yaşandı. Yazarların alt sayfalarında uzun uzun yorumlar yapıldı.
Her mimik, her sahne, her duruş, her dokunuş, her simge didik didik edildi. Sadece dizi değil, izlendikten sonra üzerine konuşmak için tutkuyla beklenen zamanlar oldu. Bu sayede dostluklar kuruldu. KA kitap, şiir, sinema ve müzik kulüpleri kuruldu. (Bu anlamda Ranini Tv'ye bu güzel ortamı yarattığı için teşekkürü bir borç biliriz efenim, saygılar. ) Bu arada hatırlatmak isterim ki, benzer bir süreç Lost dizisinde yaşanmıştı. Dizide kimi zaman göndermelerle anılan, kimi zaman karakterlerden birinin elinde görülen kitapların satışları ciddi ölçüde artmıştı. ABC bir Lost Kitap Kulübü bile kurmuştu.
Yazı devam ediyor..