Leonardo & Maria
Yol uzundu, dikenliydi, zordu.
Güney, "Songül, yolumuz karışık. Benimle beraber yürümeye
var mısın?" diye sorduğunda karşısındaki kız diğerleri gibi narin değildi. Hemen
kolay cevap vermeyeceğini, çiçeklerle dolu günlerin olmayacağını biliyorduk.
Songül’ün kalbini hemen kazanamayacaktı. Değişti, değiştirdi… Kötü huylarını
törpüledi. Daha iyi âşık olmak için çalıştı. Kalbini kazanmak için çaba
gösterdi ve karşılığını aldı.
Zabıtalardan da kaçtı, kolye de sattı. Songül’ün dünyasını
anlamak için çok ama çokkkk uğraştı. Yanıldı, yanlış yaptı ama kaybetmekten
korktu. Veeeee biricik Songül’ünün kalbini kazandı…
Songül cephesinde durum farklıydı. Önceliği aşk değildi,
erkek değildi, sevmek hiç değildi. Okul, yetimhane, kızlar ve onların
dertlerini çözmek en birinci göreviydi. Kızlara yeri geldiğinde ablalık yeri
geldiğinde annelik yapıyordu. Sorunun mu var? Derdin var derman kimde mi
diyorsun? Hepsinin yolu Songül’e çıkıyordu. Güney
aslında eksik yanıydı Songül’ün. Güney’in aşkı okyanusları aşmış da gelmişti.
Bir onay gerekliydi. Hep bir ağızdan uygunluğu kabul görünce #SonGün hayatımıza
mükemmel giriş yaptı. Sorunlar gelir, aileler tamam demez, eksikler olur,
hatalar yapılır. Sorunsuz ilişki olursa sorgulamak gerek. Kavga etmeden #SonGün
olursa, değişiklik gösterirlerse sevmeyiz. Aslında onlar kendilerini sevmez,
bize de duygularını geçiremezler. (Böyle gayet iyi ^.^)
Songül, Güney’in ilk sevdası. (önceden sevdiği varsa da bize karanlık) Tam da yaşının gerektirdiği gibi mantığıyla değil kalbiyle seviyor. En içten, en samimi duygularıyla hareket ediyor. Sert görünüş altındaki gerçek Songül’ü tanıdığı için kendisini şanslı hissediyor. Sevdiği kızın yumuşak kalbini kırmamak için elinden geleni ardına koymuyor. ( #SonGün fan kayıtları ne tarafta ^.^)
Sevdiği için her şeyi yapan Güney’i seviyorum. Kibirli çocuğu silebilen Güney’i seviyorum. Songül’ü için ailesi başta olmak üzere tüm dünyayı karşısına alabilecek olan 16 yaşındaki Güney’i seviyorum. Sevdiği kızın durumunu anlayabilen Güney’i seviyorum. Pantolon askısı taktığında sevimli, replik unuttuğunda şapşik olan Güney’i seviyorum. Sırf sevdiği kız için inşaatta çalışan Güney’i seviyorum. (suşiyi usta getirdi ^.^) Güney’i adam gibi seven koca yürekli Songül’ü seviyorum. Sevdiği erkek zor durumda kalmasın diye kendini feda eden Songül’ü seviyorum. Songül’e aşıksan kederi, dramı seveceksin. Bir kantin yemeğinde Güney’e Meral demişti. Henüz #SonGün olma yolundaydılar. Tıpkı yetimhanenin önünde havai fişek patlattığı gibi. (Güney güzel seviyor, dağılın) Bangır bangır “Seni Seviyorum” demeden de birbirlerini seven liseli aşıkları seviyorum. İlla narin, nazik olması gerekmiyor sevdalı çiftlerin. Bize hissettirdikleri “aşkitom”suz saf aşklarını seviyorum. Yaşadıkları zorlukları birbirlerine yaşlandıklarında atlatabileceklerini biliyorum.
Bundan sonra neler olur? Yönler değişir mi? Hisler biter mi?
Reyting kazasına kurban giderler mi? Üniversite hallerini görür müyüz? Şimdi bu gibi soruları arka rafa kaldıralım da günün tadını çıkaralım. Songül’ün sırtını
yasladığı, Güney’in hayatın gerçeğiyle karşılaştığı büyük aşkları uzunca süre
sürsün. Hatta Güney, kızlarla ilgili söylediği “Kızlar, kocaya kaçtığında
yanında ben olacağım” sözüyle doğru çıkacak mı görelim.
Bence…
Songül ve Güney… Ne Eylül ve Serkan çifti gibi mızmız ne
Cemre ve Gökhan (öldü) çifti gibi kavgacı. Başından beri favori
çiftim olurlar. Songül’ün delikanlı sözünü, bakışını da seviyorum. Güney’in
kendini tanımasını ve gittikçe daha güzel bakan bakışlarını seviyorum. Elbette
bazen kızıyorum. Sadece Songül ya da
Güney değil. #SonGün çiftini seviyorum. Liseli bıcır aşıkları seviyorum. Zaman
zaman kendilerine karşı zaman zaman çevrelerine karşı
verdikleri savaşı seviyorum. İkisinin uyumunu, birbirlerine sağlam pas atarak
bunu gole çevirmelerini seviyorum. Bunun için Songül karakterini canlandıran
Gökçe Ayyıldız ve Güney karakterini canlandıran Arif Diren’i de tebrik
ediyorum.
Yolları her daim açık olsun.
Keyifli günler ^.^