June
MedCezir: Yaman&Mira
Çünkü sınandıkça güzeldi aşk...
Dünya var olduğundan beri en klişe imkansızlıktır; farklı sosyal sınıflara dahil olanların aşkı. Gel gör ki, tüm zamanların en çok tavlayan hikâyesidir de.
MedCezir'de Yaman & Mira imkansızlıkların, farklılıkların hatta düşmanlıkların içinden öyle bir aşk büyüttüler ki, bu aşka tanık olanlarca sadece unutmak değil, onların yerine başkalarını koymak da imkansız.
Kimse inanmadı aşklarının galip geleceğine. Çoğu zaman, kendi inançları bile sınandı yaşananlarla. Kâh vazgeçtiler, kâh feda ettiler. Sonra öyle bir an geldi ki; sımsıkı sarıldılar birbirlerine. Hayatın, yazılmamış ancak herkesçe benimsenmiş kurallarıyla savaşan, birer Don Kişot oldu aşkları, savurdu kılıcını, dağıttı tüm ön yargıları, parça parça etti. Bir gün geldi, en "burnu Kaf Dağı'ndakiler" bile saygıyla eğildi bu aşkın önünde.
Bambaşka bir günse, tam da "seni yendim hayat" dedikleri anda, bu kez ölümün soğuk nefesi üfledi aşklarının ateşini. Üfledi de söndürebildi mi? Bugün bile hâlâ düşünürüm: eğer Yaman bir bomba gibi düşmeseydi Altınkoy'daki hayatlara, Mira'nın gönlüne girmeseydi doğruluğu, o tatlı gülümsemesi ve kahramanlıklarıyla, Mira yine bu kadar güçlü olabilir miydi kafasına musallat olan hastalığına karşı? "Yaşayacağım günler var" diye direnebilir miydi kaderine. Kim bilir? Ama bu aşka tanık olan herkes bilir ki; evrende hiçbir güç, aşkın bağlarını koparmaya yetemez, yeter ki sen aşka inan, aşka sahip çık.