80’li
yıllar, harikulade çizgi filmler ve muhteşem dizilerle televizyonun unutulmaz
bir dönemiydi. Belki günümüzdeki zihin açıcı, ters köşeli, film tadında diziler
değildi onlar ama hayatımızda yer eden, karakterlerini gündelik yaşantımızda
bizden biri gibi benimsediğimiz, izlemek için ailecek evdeki tek televizyonun
başına toplandığımız dizilerdi. İşte o
dizilerden en sevdiğim, hala unutamadığım ve nostaljik muhabbetlerde başı
çeken; her Cuma gecesi sabırsızlıkla beklediğimiz Mavi Ay (Moonlighting) dizisi
idi.
Mavi
Ay’ın yaratıcısı senarist Glenn Gordon Caron; 1983’de bizde de yayınlanıp
sevilmiş, Pierce Brosnan’ın toyluk dönemi işi Remington Steele dizisinin ilk
bölümlerini yazmıştı. Caron Remington Steele’den ayrılınca ABC kanalı yazardan kadın-erkek
dedektif ikilisi etrafında dönen yeni bir dizi yazmasını istedi. Caron aslında
bu tarz bir iş yazmaya gönülsüzdü. İzleyiciler bu dedektiflerin başına ne
gelirse gelsin ölmeyeceklerini biliyorlar diye düşünüyordu.
Kimse kahramanların
gerçek fiziksel bir tehdit altında olduğuna inanmazdı, çünkü gelecek hafta yeni
bir bölüm yayınlanacağını ve kahramanın yaşayıp, yeni bölümde boy göstereceğini
bilirdiniz. O halde yazarın yaratabileceği tek gerilim, duygusal gerilim
olabilirdi. Böylece Caron, karakterlerden biri diğerine âşık olup duygularına
karşılık göremezse ortaya çıkacak gerilim üzerine kurdu hikâyesini. Çok uzaktan
da Shakespeare’in Hırçın Kız (Taming of the Shrew) oyunundan esinlendi. Aslında
Caron’a göre Mavi Ay başından sonuna kadar bir Hırçın Kız uyarlaması idi.
Cybill Shepherd: Maddie Hayes
Caron
senaryosu ilerlerken, kadın kahramanı Cybill Shepherd’ı düşünerek yazdığını fark
etti. Cybill Shepherd eski bir modeldi, Scorsese’in Taxi Driver filminde
oynamış, Sarı Gül dizisini de yeni bitirmişti. Senaryonun yazılmış 60 sayfasını
okuyan Cybill, dizinin yıldızı olarak en başından projeye katıldı. Erkek oyuncu
arayışı daha uzun sürdü, kast ekibi 3000 kişi ile görüştü ve en sonunda adı
sanı duyulmamış Bruce Willis isimli genç aktör rolü kaptı.
David Addison ve meşhur yan gülümsemesi Mavi
Ay’ın ilk bölümü 3 Mart 1985 tarihinde yayınlandı. Cybill Shepherd’ın canlandırdığı
Madelyne Hayes, seçkin bir hayat yaşayan, bir zamanlar Mavi Ay isimli bir
şampuanın marka yüzü olarak tanınmış eski bir modeldi. Dizinin başladığı
sabah Maddie uyandığında muhasebecisinin 14 yaşından beri çalışarak kazandığı
parayı çalıp Güney Amerika’ya kaçtığını öğreniyordu. Elinde kalan ve sürekli
zarar eden birkaç yatırımdan biri de döküntü bir dedektiflik bürosuydu.
Maddie
avukatının tavsiyesi ile çalışanları işten çıkartıp ofisi kapatmak üzere
"Melekler Şehri Dedektiflik Bürosu"na gelmişti. Bu sahnede Cybill Shepherd’ın
üzerinde, Maddie ile özdeşleştireceğimiz ipek takımlardan biri vardı: Müthiş
bacaklarını sergileyen yandan derin yırtmaçlı bej rengi ipek etek, aynı
tonlarda ipek bluz ve illa ipek ceket. Kolunun altında taşıdığı portföy çantası
ile alçak topuklu bej rengi ayakkabıları da Maddie’nin vazgeçilmez aksesuarları
idi.
Mavi Ay Dedektiflik Bürosu'nun sekreteri Agnes Topesto Ofise
fırtına gibi dalan Maddie’yi, kıvır kıvır saçları, kocaman gözleri ve tiz
sesiyle şaşkın ve sevimli sekreter Bayan Topesto karşılamıştı. (Agnes
Topesto’nun ismi dizi künyesinde DiPesto olarak yazıyor ancak biz yıllarca ekranda
Topesto olarak izledik ve kendisine başka şekilde hitap etmeyi reddediyorum). Biraz
safdil görünen Bayan Topesto (Allyce Beasley), ofise gelen telefonları kafiyeli
cümlelerle cevaplaması ile ünlüydü. Mesela:
"Mavi
Ay Dedektiflik Bürosu
Ne
yapar eder çözeriz sorunu
Sizi
aldatıyorsa buluruz
Nerede
olsa sevgilisiyle basarız
Üzerine
tarih atarız
Kayıplarınız
bizim uzmanlık alanımız"
gibi
cümlelerle cevaplardı telefonları. Topesto’ya
ofisin sorumlusu ile görüşmek istediğini bildiren Maddie, odasında basketbol
oynayan, gelecekteki ortağı David Addison ile tanışmıştı. Henüz haberleri olmasa
da, televizyon tarihinin en renkli çiftlerinden biri olarak hafızalara
kazınacaktı, David ile Maddie ikilisi...
Maddie ve David’in ekranda ilk göründükleri sahneler
Bölümün
devamında Nazi elmasları peşinde yaşadıkları yürek hoplatıcı maceralardan
sonra, David Maddie’yi kendisine ortak olup dedektiflik bürosunda çalışmaya
ikna etmişti. Şirketin ismini Mavi Ay olarak değiştirecekler; böylece
Maddie’nin şöhretini kullanarak yeni müşteriler bulabileceklerdi.
Maddie
bu ikilinin yetişkini, parlak yıldızıydı. Sorumluluk sahibiydi. Olayları düşünüp
taşınıp önceden hazırlık yapmayı ve duruma hakim olmayı severdi. Hâl ve
tavırları gibi kıyafetleri de kusursuzdu. Dizinin bölümleri çoğunlukla
Maddie’nin asansörden çıkıp ofise yürüdüğü bir sekansla açılırdı. Yırtmaçlı
ipek eteğin sergilediği ince uzun bacaklardan yukarı çıkan kamera, Maddie’nin o
haftaki şık ipek kıyafetini gözler önüne sererdi.
David
Addison ise sorumsuz, spontan, gününü
gün etmeye bakan, iş yok para var felsefesini güden ofisi keşmekeş içinde idare
etmekten beis görmeyen bir dedektifti. Saçı başı dağınık, bazen traşsız olurdu;
gömlekleri ütüsüz, kravatları savruktu. Maço bir adamdı ama bu tip adamlara
has, sessiz sakin, cool bir duruşu da yoktu. Tanıdığımız en çok konuşan erkek
kahramandı David. Ama onun en önemli özelliği muziplikle parlayan gözleri ve
baştan çıkartıcı tebessümü idi.
Yazı devam ediyor...