İyi ki doğdun Baba Candır...

İyi ki doğdun Baba Candır...
İyi ki doğdun Baba Candır ^^
Özlemek…  Bir çırpıda çıkarken ağızdan ne kadar duygu dolu içten kelime. Ne güzel demiş Cemal Süreya: Özledim.. Söyleyeceklerim bu kadar, kısa ve derin.

İşte benim de bu yazıları yazma sebebim hep özlem. 2015 yazına özlem. 2 Ağustos gününe özlem. Baba Candır’a özlem. Bugün koca yürekli aileyle tanışmamızın yıl dönümü. Ve ben aşırı özledim onları. Fragmanlarını görüp de “Bir bakayım.” Diye başladığım dizi beni öyle bir çekti ki kendine pazar akşamları kendimi diziyi izlerken buldum. Bir iki üç derken pazar akşamları dizinin müptelası olmuştum. En başta sinir olduğum Haluk’un benim kahramanım olacağını bilmeden. Ece’nin hırçınlığının giderek aşk ile harmanlanıp yumuşacık kalbini göstereceğini bilmeden. Haylaz Emrecan’ın biricik ikiz babası olacağını bilmeden. Tava Nermin ile tanışmak, Salih Baba’ya arada kızmak. Ceylan’ı sahiplenmek. Aslı’ya gelin muamelesi yapmak. Nereden bilirdim bu kadar içime alacağımı sizleri.


Tam da Babalar Candır olmuştu...

Şimdi çok arıyorum sizleri. Acaba neler yapıyorlar? Diye uzun uzun düşünüyorum. Emrecan ikizlere bakabiliyor mu? Yoksa Ceylan bebeklere bakarken Emrecan uykuya devam mı ediyor? Haluk’un kızı emeklemeye başladı mı? Haluk onunla beraber oyun mu oynuyor? Yoksa kızının aşkıyla işe dört eliyle sarılıyor mu? Ece’nin sırtına daha mı çok yük bindi? Egemen iyi bir baba oldu mu? Aslı çocuğa bakabiliyor mu? Aslı’nın annesi geldi mi? Tava Nermin mi yardım ediyor Aslı’ya?

Nasıl burnumda tütüyorsunuz, ahhh bir bilseniz. Gözlerimden yaşlar akmasın diye yukarıya kaldırıyorum başımı. Kimseler görmesin diye gizli gizli bakıyorum eski resimlere. Her tavayı alışımda Nermin Çelik geliyor aklıma. Yufka sardırırken “Salih Amca!” desem kızar mısın usta? Diyorum. Sağ olsun, kırmıyor beni. ^^ Kahkaha atarken Haluk Güney’in kulaklarını çınlattığım doğru. Ece ne güzel anne oldu. Daha anneliğinin tadını çıkaracaktık. Doğum günü yapacaktık Prenses Güney’e.


Haluk ve dansları^^

Sonra bir şarkı çalıyor ve işte o zaman içim cız ediyor sert kayaya çarpmışçasına. Bunlar bizimkilerin şarkısı, bunlar da bizimkilerin dansı diyorum. Zumba demek Haluk’un sabah sporu, Ece’yle sevdası hatta Ece’yi kıskandırma alanı demek. Aksini düşünemiyorum. Hint müzikleri çalınca “Dur, burada arkadaşım Güneş İnşaat sahası.” Diyorum. Büşra’yı, Şebo’yu  da özledim. Aslında itiraf ediyorum. Nesrin’i bile deliler gibi özledim. Acaba şu anda hangi ülkede geziyordur eşiyle? Salih Çelik’i azıcık da olsa özlemiş midir?

Minik kuzenler ağlama yarışına giriyor mudur? Mesela bir pazar sabahı biraz fazla uyumak için hepsi bebeklerini Haluk’a emanet ediyor mudur? Haluk ağlama sesine uyanıp hepsini bir araya toplayıp kendi gülüşünü öğretiyor mudur? Şunları yazarken hepsini gözümün önünde canlandırıp öyle bir iç çekiyordum ki tarifsiz…

Tava Nermin’e birini bulacaktık. Çocukların okul hallerini görüp Salih Çelik’i emekliye ayırıp çocukların sünnet düğününü görecektik. Elbiseler alacaktık, misket oynayacaktık. Biliyorum her güzel şeyin bir sonu var. Mis gibi sonla bitti. Ama o kadar keyifliydi ki ve o kadar ailem olmuştular ki yarım kalan şeyler var. İşte bu yüzden hepsini kendi dünyamda istediğim gibi düşlüyorum.

Baba Candır’ı Aile Candır yaptıkları için tüm ekibe teşekkür ediyorum. İyi ki doğdun Baba Candır.

Sevgiler…



Enfes müzikleri kalp ben <3
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER