Gelelim Çakır'ın sevgilisi Nazlı'ya... Aslında femme fatale karakter pek bir ilginç olur da bu aralar nedense hiç de dikkat çekici değiller. Hatta asıl eşler her yönüyle daha bir öne çıkıyor. Ben de tabii ki de acaba neden seçti diye sorguluyorum.

Hamile olduğunu unutup Çakır'ın üzerine çıkan Nazlı
Meryem karakterini canlandıran Deniz Çakır'ın nasıl bir anne olacağını bölümü seyredene kadar hep merak ettim. Ve şunu diyeyim: Olmuş. Hele 20000 TL harcayan kızıyla dünyanın gerçekleri hakkında konuşurken gözlerinden boncuk gibi yaşlar dökülmesinde; susan bir annenin, bir kadının acısını hissettim.

20000 TL'den 20 TL'ye düşen Zeynep, merak etme Hızır Bank var; ama sen yine de Doları nasıl bozduracağını bir sor.
Kocasının hamile sevgilisinin evine giden Meryem Çakırbeyli, omzuna aldığı ceketle çok klastı ama o tarz bana göre bol bir eteğe uygun bir tarz değil. Pantolon üzerine olsaydı vermek istediği mesajı tam 12'den verirdi.

Şu ceketi şöyle omzuma alayım da hanım ağa olduğum belli olsun.
Peki Meryem'in, sevgilisinin evine gittiğini öğrenen Çakır arabaya atlayıp durdurmak yerine sadece telefon ediyor. O da yetmezmiş gibi bir de hamsi keyfine devam ediyor. "İstemem yan cebime koy." diyor resmen. Hayır anlamadım yani, şimdi "Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir. Ben de yeni bir hatuna bakarım." mı diyor? Kimsenin kimseyi vurmadığını öğrendiğinde de "Önce hangisini vursam acaba?" demesi de valla bu düşünceyi güçlendiriyor.
Abbas'ımız olmuş şimdi Civciv; ama sadece adı değişmiş. Başkasının yüzünden yaşadığı dertler de, hareketleri de, görselliği de aynı. O her konuştuğunda, bir yerlerden dayı çıkacak diye bekledim. Şahsen Çakır'ın kendi suçu yüzünden eşi ve sevgilisinin karşı karşıya gelmesinin cezasını Civciv'in çekmesine üzüldüm. Fakat şu da bir gerçek ki silah tüccarı da olsanız en kötü adamlarla da uğraşsanız sadece eşiniz yüzünüze telefon kapatabiliyormuş. Bu hırsla telefonu kırıp "Hadi ulaşın!" deseniz bile saniye geçmeden yeni telefon diye de bağırmaya başlıyormuşsunuz.

Civciv'in dramı
Silah tüccarları için çalışırsınız da mekanda manzaranız kesilince kalkıp bakmak yerine hala oturmaya devam etmek, nasıl bir kafadır; nasıl cesarettir arkadaş? Gümrükteki abilere bu yüzden hayran oldum.
Meryem'in mesajının arkasından eve gelen Çakır'ın, uyku taklidi yapan eşiyle o sahnesi bence dizinin en güzel sahnesiydi. Karısını o derece seven bir eş neden başka bir kadına gider? Gerçekten merak ediyorum.

En romantik sahne olmada zirveye oynar bu sahne.
Tabii her şeyin bir sonu olduğu gibi romantizmin de vardır. Sabah olunca akşamki Çakır'ın yerine bambaşka biri geldi. Ah be Çakır, senin eşinle sorunun ne de yüz yüze bakarken hançerini saplamaya devam ediyorsun? Gözleriyle kavga etmeleriyle, romantik halleriyle, kavgalarıyla her şeyleri ile yılın dizi çifti olmaya adaylar valla.
Nazlı da maşallah evli adamla beraber oluyor, hamile kalıyor... İşten Meryem tarafından atıldığında da vazgeçtiği her şeye bağlanıp savaş ilan ediyor. Meryem haklı demiyorum da Nazlı'nın haksızlığa en çok kendisi uğramış gibi yapması çok saçma.
Ünal korkusuna Özer'in tuzağına düşen Selim; kardeşim dediği, kendisini herkese karşı koruyan Çakır'a oyun oynamayı kabul etmişti. Etti de ne oldu? Sonuç, adamlarının önünde etek giydi. Olan da adamlara oldu. Eh be Mahmut... İçerideki adamları öldürmeni anlarım da ne diye dur diyebileceğin bir adamı öldürdün? Ee o zaman bir zahmet kendi kafana da sık be adam! Senin bu hallerin ne olacak bakalım.

Ünal sen eceline mi susadın?
Çakır raconu kesti ama şu dünyada kimse yaşattığını yaşamadan göçüp gitmezmiş, demişler. Selim'e gönderdiği elbise geldi, çaldı kendi kapısını. Selim'i seyrederken çok büyük konuşan Çakır'ın ne diyeceğini bir hafta merak edeceğimiz bir yerde de bitti bölüm.
Pek mafya ilişkilerine girmedim doğru, ama ne yapayım aile temasının doğru işlendiği diziler her zaman kalbimi kazanıyor. İlk bölüm itibariyle de bu yüzden gerçekten sevdim. Bakalım ilerideki bölümlerde neler olacak...