Bir anda başka birinin hayatını yaşamak... Çocukken
izlediğim o yer değiştirmeli Hollywood filmlerinden kalma olsa gerek, bir yaşantıdan başka bir
yaşantıya adeta ışınlanan Aylin’i anlatan fragmanıyla Fabrika Kızı beni tavlamıştı. Gerçi izlerken, hiç beklemediğim şekilde, Aylin’le değil de, Ferhat’la kanka olup yola devam
etmeye karar verdim. Ve tabii ki emekçi dostlarımızla: Yaşasın Emekçi Kardeşlerim, Kahrolsun Conconluk! Aslında hikâyemizin anlattığı ve vaadi de tam olarak bu. Şımarık plaza conconu, hırsından olduğu yerde tepinen bir Aylin (Fulya Zenginer) ve adam gibi adamlığıyla, tatlılıktan ölen bir Ferhat’ın (İsmail Demirci), ortak idare etmeleri gereken fabrikadaki çatışmaları üzerinden bolca eğlence.
Dozunda ve yormayan şakaları, ustalıkla planlanmış yan
karakterleri, “bizim mahalleden” tiplemeleri ile tatlı bir komedi Fabrika Kızı. Bu yılın yazlık dizileri,
genelde kadın seyirci ve genç kitleye oynarken, Fabrika Kızı kgünlerdir romantik komedi doz aşımına uğrayan “peki
ya biz, biz?" diyen erkek izleyiciyi de gözüne kestirmiş. Eh, şu ana kadar ekrana çıkan yeni yazlık
diziler arasında, erkek izleyiciyi tavlamaya en yakın hikâyenin Fabrika Kızı olduğunu rahatça söyleyebilirim.
Afitap'la içimizden geçen aynı; saçından şöyle bir tutup kafasından kıvılcım çıkartmak. Yok yav, şiddet değil, maksat kız kendine gelsin.
Ekranda görmeye alıştığımız podyumdan fırlamış gibi 'kusursuz' kadroların giydiği karakterler yerine, her
birinin ayrı ayrı hikâyesi olduğuna ikna olduğumuz, hepimizin çevresinden kopup, ekrana yerleşen, yaşayan karakterlere uygun bir kadro kurulmuş. Her telden insan var; satıcısı da,
ölümüne sadık olanı da, gıcıklıktan öleni de, vefalısı da… Favorim ise Afitap (Alayça Öztürk) ile Himmet (Sedat Bilenler). Ay bir de her devrin adamı YeBeŞe yani Yetkin Birol Şimin (Burak Satıbol) var ki; eminim Gökhan Horzum'un yazarken en çok eğlendiği karakterlerden biri odur.

"
Merhaba ben Aylin, bu da benim tüm gıcıklığım..."
Başrolde, çoğumuzun Küçük
Kadınlar’dan hatırlayacağı Fulya Zenginer’in canlandırdığı Aylin, sözlükteki gıcık
kelimesinin hakkını veren bir karakter olmuş. Fulya Zenginer, zarif ve naif havasına çok ters olan Aylin için belli ki çok çalışmış. Aylin, ekranda göründüğü ilk andan itibaren başına türlü türlü dertler gelsin isteyeceğimiz, genelde hikayelerde ikinci kadın karakter olarak tercih edilen tiplerden. Hayatının en güzel gününü
yaşamaya hazırlanırken önce işten atılıp, sonra nişanlısı tarafından terk
edilip, bir de dolandırıldı. Yetmedi, nişanlısı en yakın arkadaşıyla kaçtı.
Tamam, hakkını verelim, kız yine iyi dayandı, duvağıyla çatıya çıkmak yerine insan nasıl “sayko
kilır” olur sorusuna cevap da aramaya başlayabilirdi. Yalnız Aylin, bütün bu yaşadıklarını sindirdi de, gelinliğine el konacağını öğrenince çıldırdı ya, tam bir kadın tepkisi verdi. Bir kadının elinden erkeğini, kariyerini, parasını alabilirsiniz ama gelinliğini asla!
Aylin, babasından uzak düştüğü zamanlarda tam bir "kariyer bağımlısı gıcık insan" haline gelmiş. Her şeyi etiketler üzerinden tanımlayan bu kızımıza hayat bir ders vermeliydi elbette. Her şer'de bir hayır vardır önermesiyle yola çıkan hikayecilerimiz de ona bu 'karma dersi'ni Fabrika İnsanları yardımıyla verecekler. Bunu da ağdalı drama ile deği, komedi üzerinden yapacaklar. Zaman içinde Aylin'in evrimine ve "Vay arkadaş meğer kazın ayağı böyle değilmiş" noktasına gelişine şahitlik edeceğiz.
"Bütün bölüm giydiğim şu yeşil gömleğe rağmen nasıl bu kadar tatlıyım ben de şaşıyorum."
Başrol erkeğimiz Ferhat ise bu hikâyede
kolay özdeşleşeceğimiz, tatlı tatlı gülümseyeceğimiz, vefalı, zeki, eğlenceli,
insanlara değer verip nasıl yönlendireceğini bilen bir karakterimiz. Bir nev-i ideal
erkek yani. Onun da şu hayattan alması gereken dersler var ki Drama Tanrısı karşısına Aylin'i çıkardı. Bu dersi izlemeyi de merak içinde bekliyoruz. Bu arada söylemek lazım İsmail Demirci, Ferhat'a o kadar inanmış ki, ilk andan itibaren bizi de sonuna dek inandırdı, konu kilit!
İşin bu kadar eğlenceli yapıldığı başka bir müessese var mı?
Esas eğlenceyi yaratan ise kesinlikle yan karakterler. Fabrika
çalışanlarının her biri ayrı tatliş. Şehvetli gündüz düşleriyle hikayedeki yeri genişledikçe fenomen olmaya aday Afitap (Alayça Öztürk), bitirim kankalığıyla sadece 'Nur'un değil ekran başındaki genç kızların da gönlünü çalmaya aday Cansın, her devrin adamı YBŞ, özlediğimiz muhafazakar Himmet’le Japon Yusuf'un didişmeleri ve Muzaffer Ana bolca eğlence vaat ediyor. Mesela ekibin Aylin’i fabrikadan kaçırmak için yaptıkları şakaya bayıldım. Aylin bunu hak etti, evet.
Aylin = Ferhat'ı izlerken ben Ferhat = Aylin'i izlerken ben
Fabrika'ya ortak olan Ferhat’la Aylin’in iktidar çatışmaları, bir süre Ferhat’ın ezici üstünlüğüyle sürüp, Aylin’in ehlileşmesiyle devam
edeceği sinyalleri veriyor. Eh, insan izlerken alışkanlıkla, başroller arasında ilk andan kurgulanmış bir aşk kıvılcımı arıyor. Ekranda nefretleri aşka dönen başrol çiftlere o kadar alışmışız
ki, “yae şimdi kız bunun arkadaşından hoşlanıyor ama sonra esas oğlana aşık
olacak” diye daha ilk dakikadan yürüttüğümüz final tahminleri Fabrika Kızı için kesinlikle geçerli
değil. Bu iki başrol karakterimiz, içine düştükleri bu yeni yaşamla nasıl
evrilecekler, senaryonun nasıl manevraları var, meraktayım.
İlk bölümüyle sıcak yaz akşamlarında eğlenceli bir
alternatif olarak yola çıkan, yormadan eğlendiren, zengin karakterleriyle komedi ihtiyacımıza cevap vermeyi hedefleyen Fabrika Kızı’nın yolu açık olsun, emeği geçen herkesin eline sağlık.