Sen çal kapımı, ben belki açarım...

Sen çal kapımı, ben belki açarım...
Hey, uzun zamandır dizi yorumu yazmıyordum özlemişim. Bakalım paslanmış mıyız? Entrika sevmeyen bünyem gereği en çok sevdiğim, keyifle izlediğim diziler genelde yaz dizileri oluyor. Kış sezonuna ait, hikâyesi iyi işlenen birkaç proje istisna olmak üzere bu durum çok değişmedi. Çünkü yaz dizilerinin çook uzamak, yıllar sürmek gibi bir derdi yoktur; kış sezonuna kayıp birkaç ay devam etmesi bile başarılı sayılması için yeterlidir. Karakterler belki elli kez ayrılır barışır ama bu ayrılıkların hiçbiri uzun sürmez, ağır dramlar yoktur. Bölümler su gibi akıp geçer, amaç izleyiciyi yormadan ekran karşısında tutabilmek ve gülümsetebilmektir. Zaten bir hâyli yorucu olan gerçek hayattan sıyrılıp birkaç saat nefes alabileceğimiz böyle işlere gerçekten ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden "Sen Çal Kapımı"nın ilk fragmanları dönmeye başladığında nihayet bu yaz televizyonda izleyecek bir şey bulduğum için sevindim. 


Bu tarz işlerin handikapı genelde belli başlı klişeler etrafında dönmeleridir. Hayır; anlaşmalı evlilik, sert patron, fakir kız vs şeylerden bahsetmiyorum. Olaya bu açıdan bakmaya kalkarsak yüzyıllardır işlenen tüm aşk hikâyeleri belli başlı konuların etrafında döner. Birleşmesi imkansız gibi görünen iki insan vardır, hayat farklı farklı yollar çizer ve finalde iki kişi birleşir: Aşk başlar! Her hikayeyi kendine özgü kılan konusu değil, anlatılış tarzıdır. O yüzden burada başlangıç ve son değil, süreçtir önemli olan. Bu konuda Afili Aşk ve Kiralık Aşk gibi örnekler ne demek istediğimi anlatmakta yeterli olur sanıyorum. Bu nedenle yaz dizilerini bazı kesimlerce "kötü, değersiz" gösteren bu tarz detaylar değil. Benim de içinde olduğum çoğunluğu rahatsız eden durum genelde "görselliğin" diyeceğim siz anladınız hikâyeden daha çok ön plana çıkarılması, deyim yerindeyse göze sokulması. Aptal, sakar kız tiplemeleri ve onların beyaz atlı mükemmel prensleri... Anlamlı diyaloglar yazılamamasının uzuuuun mu uzun bakışmalarla kapatılma çabası... Ki genelde bu tarz dizileri aile içinde zırt pırt zap yapmadan izleyemezsiniz. Saçmalıklar bütünü sıralanır... Evet arkadaşlar, ben de izledim. Birkaç tane hassas noktam var, oralara dokunulmadığı müddetçe sırf kafam dağılsın diye izlediğim böyle çok iş vardır. Ama bir süre sonra gerçekten sı-kı-lı-yor-sun-uz. Bu yaz da bundan sebep yabancı dizilere sarmıştım ki "Sen Çal Kapımı" imdadıma yetişti.

Anlaşmalı evlilik klişesine bayılırım. (Bu yaz bu konulu bir şey bulamayınca açıp güzel bir Kore dizisi izlemiştim, sırası gelirse onu da yazarım bir ara.) Dizinin konusunu öğrenince de dedim bahsettiğim abartılara kaçmazsa ben bunu izlerim, yazacak bir hikâyesi olursa da bölümlerini yorumlarım. Dizi beklentimin de üzerinde çıktı, öncelikle tüm ekibin emeğine sağlık. Ufak tefek aksaklıklar var tabii ki ama bize nihayet güçlü kadın karakter sunan bir yaz dizisi olması ve erkek başrolün de karşısındaki kadına ve onun sınırlarına saygı duyan tavrı bunları hoş görmeye yetiyor. Ve asıl önemli şey ne biliyor musunuz? Erkek başrolü canlandıran kişinin özel hayatında da karşısındaki kadına saygısı olan biri olduğunu bilmek karakterin gerçekçiliğini perçinliyor. Yazanı okuyorlar işte demiyorsunuz..



Hande Erçel ve Kerem Bursin başta bir olur mu olmaz mı tereddütü yaşatıyorlardı ama izleyince gördük ki gayet de olmuşlar. Hande Erçel'i en son Azize'de izlemiştim, bence kesinlikle daha iyi reytingler almayı hak eden bir işti ama nasip değilmiş. Kerem Bursin'i Şeref Meselesi ve Muhteşem İkili gibi işlerinde izleyip çok beğenmiştim. İki taraf da gitgide kendini geliştiriyor, güzel bir uyum yakalamışlar. Dizinin senaryo ekibine de buradan sevgiler gönderiyorum. Serkan'ın Eda'ya araba kullanmayı bilip bilmediğini sorması üzerine Eda'nın "Karşında bir erkek olsa bu soruyu sorar mıydın? Ne bu ön yargı?" cevabı güzeldi. Ayriyeten asansörün önüne geldiklerinde Eda'nın "Ben binemem, daralırım." muhabbetlerine başlaması üzerine off yine mi ya geliyor klişe diye söylendikten beş saniye sonra onları merdiven çıkarken görmek beni gülümsetti. Gerçi sonra uçak sahnesinde ufak bir benzerini yaşadık ama fazla abartılmadığı ve en azından başka bir yerde olduğunu hâyâl et tarzı saçmalıklara girilmediği için sıkıntı etmedim. (Hostes koltuğundan kalkarken Eda'nın gömlek sen bir ânda kendiliğinden çık^^) Serkan'ın arabada Eda'nın cüzdanını bulduğunda onun ismini öğrenme şansına sahipken sırf o bilmesini istemedi diye saygı duyarak kimliğine bakmaması da çok güzel hareketti. Sonradan kimliğinin öğrenilmesini istedi ama hiç değilse o ân özel eşyasına saygı duyarak kolaya kaçmadı diyebiliriz.



Tarihler konusunda yanlış anladığım bir yer yoksa -varsa lütfen yorumlarda beni düzeltin- dizinin hikâyesi Eda'nın "Serkan Bolat yüzünden" bursunun kesilmesi ve eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalması, yıllarını ona nefretle geçirmesi üzerine kurulu. Peki o zaman neden bu kız, Cenk'e söylediği gibi bir şekilde kendi yolunu bulup tekrar eğitimine devam etmek yerine sadece Serkan Bolat'tan nefret etmeye ve onun hayatını mahvettiği düşüncesiyle yaşamaya mahkum bıraktı kendini? Bildiğim kadarıyla sınava tekrar girmesine de gerek yok. Madem o kadar başarılı bir öğrenci, yatay geçişle vakıf üniversitesinden devlet üniversitesine geçip eğitimine hiç aksatmadan devam edebilirdi. Ne yani İtalya'da okumayınca peyzaj mimarı olunmuyor mu? (Çiçekçi kız - iş adamı hikâyesi linçlerine peyzaj mimarlığı şoku) Bize yansıtılan zeki ve başarılı karakter böyle bir durumun onu hâyâllerinden etmesine müsaade etmemeli, şikâyet değil çözüm odaklı olmalıydı. O okul meselesinde eksik taşlar var, senaristler umarım akışa kaptırıp da ana hikâyenin doğuş noktasını sağlam temellere oturtma olayını es geçmezler. Bursların kesilmesi olayında sadece finans müdürünün değil, verdiği talimatın sonucunu kontrol etmeyen Serkan Bolat'ın da suçlu olduğu doğru ama bu hak hukuk davasına kapılıp da ertelenebilecek bir konu değil ki?..



Dizinin yan rollerinde de çok başarılı isimler var. Hepsini saymaya kalksam eksik kalır. İlk dikkatimi çeken Anıl İlter oldu; kendisi benim çok sevdiğim bir oyuncudur, İstanbullu Gelin'e son bölümlerde eklendiği zaman da çok sevinmiştim buraya da çok yakışmış, umarım hikâyesini daha detaylı izleyebiliriz. (Bu arada mizahi yönü de güçlü bir isim kendisi, geçen yaz onun story'lerine epey sardığım doğrudurˆˆ) Neslihan Yeldan yine çok sevdiğim başarılı bulduğum bir isim, sanırım Kiraz Mevsimi'ndeki rolüne benzer bir rolde izleyeceğiz kendisini. Elçin Afacan ve Çağrı Çıtanak da keza öyle. Elçin Afacan'ı en son "Bir Aile Hikâyesi"nde, Çağrı Çıtanak'ı da "Babam Sınıfta Kaldı" ve Ateş Böceği"nde izlemiştim. Yakışmışlar diziye. Melisa Döngel benim "Bizim Hikâye"deki Deniz rolüyle tanıyıp çok başarılı bulduğum ve o dönem röportaj da yaptığım bir isim. Fiziğinin yanında aynı zamanda çok da güzel bir düşünce yapısına sahip, doğru yönlendirmelerle devam ederse güzel bir yolu olduğunu düşünüyorum. Sitare Akbaş'ı izlerken töreli bir şeylerden hatırlıyorum gibi geldi, sonra baktık ki Akasya Durağı Zeyno'dan hatırlıyormuşum. Hadi itiraf edin, siz de benim gibi tekrarlarını zibilyon kere sıkılmadan izlemişsinizdir. Güzel diziydi. Sarp Bozkurt'u izlerken de ben bu sempatikliği bir yerden tanıyorum dedim ve ta taa arkadaşııım! Arkadaşımı unutur muyuz hiç? Tolga Çevik'le uyumları hârikaydı hâlâ açar açar gülerim. Programın her türlü versiyonunu da izlemişimdir, farklı bir isimle yine yapsınlar yine izlerim. Erdem Şangay rolüne çok yakışmış, "Benim hiçbir işlevim yok, eğlencesine geldim." yerine güzel güldüm. Son sahnede yaptığı sakarlık da hoş oldu.



Genel olarak güzel ve en önemlisi akıcı, kendini izleten bir iş olmuş. Kurgu ürünler her daim mesaj vermek zorunda değildir ama en azından kötü mesaj da vermemeli kafasında biri olarak oldukça hassas olduğumuz bu dönemde falso vermeden bir de üzerine güzel mesajlar verebilmek takdiri hak eden bir başarıdır. Tek derdim fragmanın çok geç verilmesi oldu, total kesimi 2. bölüme daha kolay çekebilmek adına fragmanların hemen yeni bölümün peşine verilmesi önemlidir. Bu eksik ilk bölümlerin tekrarlarının ve fragmanlarının bıkkınlık uyandırmayacak derecede sık verilmesiyle şimdilik kapatılabilir diyerek tekrarlanmamasını diliyorum. Açıkçası benim çok ilgimi çeken bir iş oldu, biraz böyle bir kendime geldim tazelendim. Sosyal medyada ilk bölüm güzel tepkiler aldı, umarım bu reytinglere de yansır ve daha aktif bir sosyal medya yönetimiyle daha da çoğalır. Emeklere sağlık...

Sevgiyle, sağlıkla ve mümkünse evlerinizde kalın.

Periniz



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER