İclal Tuna "Poyraz karayel, bana esmeyi anlat.."
Sevdiğim
oyuncuları bir arada görmeme ilaveten; Poyraz Karayel, fragmanlarındaki
aksiyon ve polis-mafya-aile çatışmalarından çok, aralara serpiştirilen
mizah ve varlığına inanabileceğimi hissettiren aşk ile ilgimi çekti. İlk
bölümü izlerken, beni çeken sahnelerin neredeyse tamamının cımbızla
çekilerek fragmanlarda verildiğini farkettiğimde ufak bir hayal
kırıklığı yaşadığımı en baştan itiraf etmeliyim. Üstelik fragmanlarda
görüp henüz ilk bölümde görmediklerimiz bunun birkaç bölüm daha
süreceğini düşündürünce biraz keyfim de kaçmadı değil.
Poyraz
Karayel aklımda kalan bir jenerik ve jenerik müziği ile başlamadı ama
bölüm içinde kullanılan sahnelerin müziklerini sevdim, Candan Erçetin'in
yorumladığı Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar başlayınca ise eridim.
Eser, sahneye ve karakterlere uyumundan dolayı harika bir seçimdi. İlk
dakikalarda hızlıca, uzatmadan Poyraz'ın hikayesini görmemizin ve
kolayca anlamamızın ardından sevinirken, Baba Bahri ve ailesinin
karmaşasındaysa boğuluverdim. Gelecek hafta Bahri'nin eşrafı birer yaka
kartında adını ve yakınlık derecesini taşırsa çok nefis olur, sağa sola o
nesiymiş, bu kimmiş derken diyaloglar kaçtı çünkü.
Oyuncuların
herbirini, ayırmaksızın büyük keyifle izledim ancak Sinan rolü ile
Ataberk Mutlu beni mest etti. Baba özlemi çeken çocuğu, mutluyken
yansıttığı heyecanı ve ağlarken ki doğallığını izlemek büyük zevkti.
Karakterleri tanımaya çalışırken, Sadrettin'in istisnasız herkese olan
overdose atarı ve Ayşegül'ün bozuk plak gibi babasına aynı lafları
sokması ise ufak tefek gözüme batanlar.
Bölüm
süresince bazı sahnelerin gelişini tahmin edebilmeme ve başta
söylediğim gibi, tanıtım fragmanı sahnelerini gelecek haftalarda
göreceğimi bilmeme rağmen ben, Poyraz Karayel'in beklentimi boşa
çıkarmayarak sürprizleri de olacağına inanıyorum. Emeği geçen herkesin
ellerine sağlık.