Poyraz Karayel: Çok bekledik ama değdi mi dersiniz?
08 Ocak 2015
Duygu Tombak
“Ülkemizde en gelişmiş spor dalı karşılıksız sevmektir.”
Maşallah dediğimiz dizinin beşinci bölümünü göremediğimiz şu günlerde Poyraz Karayel’i izleyip izlememe konusunda kararsızdım. Öyle ki sadece denk geldikçe fragmanlarına şöyle bir göz ucuyla bakmakla yetindim. Ama, dedim kendi kendime, yangına su taşıyan karınca misali izleyici olarak sevdiğim esere sahip çıkayım, savsaklamayayım da gerisi yöneticilerin bileceği iş. Eğri oturup doğru konuşmak gerek. Sezonun ilk dört ayı Kanal D için çok parlak geçmedi. Birkaç dizi ve program dışında darbe yapar gibi bir gece kaldırmaları, kanımca, kanalın marka değerini oldukça düşürdü. Umarım Poyraz Karayel, Kanal D için kızgın kumlardan serin sulara atlamak gibi olur.
Gelelim Poyraz Karayel’e. Kanal altı fragman verdi. Altısında da Ayşegül (Burçin Terzioğlu) ile Poyraz’ı (İlker Kaleli) boşanmış eşler, Sinan’ı (Ataberk Mutlu) ise annesi ile babası arasında sıkışmış çocukları olarak hayal etmiştim. Zihnimdeki ile ekrandaki arasındaki farkı anlayınca senaryonun nasıl özenle yazıldığını, hikâyeyi oluşturan şeylerin aslında ayrıntıları olduğunu anladım. Bir diğer anladığım şey ise her karakterin derin hikâyelerinin olduğu. İzlemeye devam edebildiğimiz müddetçe hepsini öğrenebileceğimiz tahmin ediyorum. İlk bölüm öğrenebildiğimiz en acı hikâye ise oğlunu uyuşturucudan kaybeden Bahri Umman’a (Musa Uzunlar) ait. Bahri’nin Ayşegül, diğer çocukları, geçmişi ve işi ile olan ilişkisini heyecanla bekliyorum. Çünkü Bahri bütün İstanbul’a “baba” olmuş ancak kendi evlatlarına baba olamamış. İzleyip göreceğiz, bakalım Ayşegül’ün bu söylediklerinde haklılık payı var mı? Aklanmak için polis arkadaşlarına istihbarat toplayan Poyraz, Bahri’nin peşine düşünce daha nelerle karşılaşacak? Bahri “Ben hayatta olduğum sürece kimseye uyuşturucu sattırmam.” dedi. Bu konu ile ilgili kararlılığını sürdürecek mi? Bahri’nin vicdanının ne renk, göreceğiz.
Hikâyeyi çok kurcalamadan diğer ayrıntılara bir göz atacak olursam dikkatimi çeken iki önemli unsurdan bahsetmek istiyorum. Birincisi cast seçimi. Roller, oyuncuların adeta üzerlerine göre dikilmiş ya da oyuncular o roller için doğmuş. Artık nasıl düşünürsek. Ne eksik ne fazla ama Zafer rolü için Engin Benli kimin aklına geldiyse onu aklından öpüyorum. Muhteşem seçim. Kinaye değil gerçekten! Engin Benli’yi özellikle arıza bir adam rolünde görmek beni çok mutlu etti. İkincisi ise müzikler. Gerilim dozu yüksek olan sahnelerde müzikle daha da gerilirken Candan Erçetin’in sesinden dinlediğimiz Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar parçasıyla mest olduk.
7 Ocak 2015 akşamı, Kanal D’de Poyraz Karayel var dediler, geldik. Ama bu Poyraz Karayel güneş açtıran cinstenmiş. Özellikle Poyraz’ın komşunun oğluna yaptığı ülkemiz açılımı ve çaktığı selamlarla, naçizane, benden tam not almayı başardı. Tüm ekibin ellerinin kollarına sağlık. Yolları temiz, reytingleri bol olsun.