Kara yazım, kem talihim...
Ranini
Kara Yazı'nın ilk bölümünü izlemeden önce Twitter'da, yapım şirketi Dark Story'nin varlığının ve ilk işini yayına veriyor olmasının neler hissettirdiğine dair birkaç cümle kurmuştum. Sektöre uzun süre "emekçi" olarak hizmet eden iki genç kadın artık yapımcı koltuğuna oturdu. Sırf bu atak bile sektörün geleceği anlamında önemliydi. Amerikan sisteminde olduğu gibi bizde de bu girişim başarılı olursa diğer kanallar da yazarlarla ortak yatırımlara girecek, belki de tüm dünyada olduğu gibi artık içeriğin Tanrısı "yazarlar" olacaktı; mülkiyet edinme dürtüsüyle atılmış bir adım bile olsa şahaneydi. Aksini kim iddia edebilir?
Bu nedenle çok kıymet verdiğim Sema Ergenekon ve Eylem Canpolat üretimi Kara Yazı'yı heyecanla bekledim. Bir vizyon görmeyi umuyordum, hikaye pek mühim değildi. Dün gece izlediğim hikayenin ekrana çıkma sürecinin zorlu olduğuna eminim. Sezon ortasında herkes bir dizide oynarken kadro kurmak başlı başına bir mesele; yönetmen bulmak da... Kara Yazı nedense masa üstü çalışmalarının ferah feza yapıldığı, döne döne senaryo akışına bakıldığı, karakterlerin gerekiyorsa huzur içinde tadil edildiği, her şeyin yıkılıp yeniden kurulabildiği, rahat çalışılmış, eksiksiz planlanmış bir Eylül- Ekim işi olamadı. Maksimum özen gösterilen ama yine de aceleyle yayına yetiştirilen bir Mart dizisi oldu. Herhalde vardır bir sebebi. İş böyle olunca yani projenin üzerindeki "ama"ları kaldırınca da beni de hayal kırıklığına uğrattı. Elbette daha iyi bir ikinci bölüm planlanıyordur. Elbette hızla eksik gedik tamamlanıyordur. Öyledir de, ne çare? Bunlar sadece kıymet verdiğimiz insanları üzmemek için masaya süreceğimiz gerekçelerdir.
Kara Yazı'nın dünyası çok kara ve sıkıcı geldi. Karakterlerine, kurduğu dünyaya inanmakta çok ama çok zorlandım. Yer yer kullanılan "reji dili" hikayeden kopmamı sağladı. Küçük kızının beline uzanan saçlarını omuzlarına kadar kestirdi babası hemen ilk sahnede. Hiç etkilenmedim çünkü sahneyi görmedim bir takım açı oyunları yüzünden. "Oğlan çocuğuna benzedim!" diye üzülen kızın saçları eskisinden güzel oldu kesilince üstelik. Vuramadınız mı kızın saçını 4 numaraya? Öyleyse o sahne neden var? Küçük kızının saçlarını "koruyamayız" diye kestiriveren Halil'in evinde tayt giyerek vücudunun kıvrımlarını sergileyen, varoş lüleli saçlarıyla gezinen erişkin bir kızı var; her sabah gözünün içine baka baka işe gidiyor, bazı akşamlar da dönmüyor. Yaren de "erkek" gibi kodlamasına rağmen oldukça çekici ve güzel resmedilince Halil'in bu hastalıklı şiddetine pek inanmadım. Anlayacağınız ip en başta koptu bende.
Ya Kapalıçarşı'yı kapatan kudretteki Oğuz? Hikayenin başında gördük, bir de sonunda. Karakterlerin anlatım içindeki dağılımında da ciddi sorunlar vardı. Elbette makul bir gerekçesi vardır. Mehmet ödül alırken sahnede bir kafesin içinde dikilen pigmentli modeller? Ne işimize yaradı? Plaka Dergisi'nde çok para var dedim; Karahan Ailesi'nin zihnimde canlanacak olan kudretli resmi açısından bir işine yaramadı o beyhude masraf. Yani Karahan Ailesi'nin gücüne güç katmadı ne yazık ki. Aksine "Para bok ama nohut oda bakla sofa bir köşkte yaşıyorlar. Bütün aile de Osmanbey'den giyiniyor" dedim. Reji, mekanları nedense hiç göstermedi. Bir ara "ben nerdeyim, burası neresi" dedim, algım karıştı. Sadece mekanları mı? İnsanları da çok yakın planda gördüm, ekran kafalarla doldu.
Neslihan Yeşilyurt sevdiğim, beğendiğim bir yönetmen. Özellikle Hatırla Gönül'de kurduğu dünyaya bayılmış biri olarak şaşkınlıkla izledim dün gece Kara Yazı'yı. Hikayeye hizmet eden pek bir sahne görmedim desem, yalan olmaz. Klosrtofobik bir dünya yaratılmak istenmişse tebrik ederim, çok başarılı olmuşlar. Bölümün neredeyse tek genel resmi "establishing shoot"lardı onların da yarısı gece görüşü.. Hani devam etmeye gücüm olsa her karesini, her sahnesini inandırıcılık açısından masaya yatırırım ama yorgunum, üzgünüm..
Kara Yazı hikayesinin hemen her elementinin bilindik kodlarla örüldüğünü söylemek ve hemen peşinden de "ama bize öyle feyk attılar ve öyle bir bakış açısıyla klişeyi yerle bir ettiler ki" demek isterdim; diyemedim. Projeye emeği geçen herkesin gönlüne bereket. Umarım daha az hata içeren, üzerinde daha çok düşünülmüş, ilmek ilmek örülmüş bölümler izleriz. İzlerim. İzlemeyi çok isterim. 20 günde olmayanlar, haftalık rutine girildiğinde yani 6 günde nasıl olacak, o konuda da merak içindeyim.. Umarım seyirci dün gece başlayan bölüme bir şans vermiştir. Kara Yazı hemen toparlanarak yoluna daha güçlü devam etsin diyorum; buna her anlamda çok ihtiyacımız var.
Böyle işte..