Yıldızlar Şahidim: Bu güzelliğe ancak yıldızlar şahit olur!

Yıldızlar Şahidim: Bu güzelliğe ancak yıldızlar şahit olur!
Ülkemizin dizi standartlarını göz önünde tuttuğumda romantik-komedileri daha rahat izleyebiliyorken ne yazık ki dram türünün müdavimi olamıyorum. İki hatta daha fazla saat, acı ve gözyaşına tahammül edemiyorum. Edemiyor-dum. Bu at gözlüğümü ilk kez Hayat Şarkısı dizisiyle çıkardım. Hayat Şarkısı’ndan sonra bana aynı hissi hangi dizi yaşatacak diye düşünürken Yıldızlar Şahidim dizisinin tanımı ile karşılaştım. Daha tanıtımlarından iyi bir şeyler izleyeceğimizin sinyallerini vermişti.

Dediğim gibi Hayat Şarkısı ile ayağımın alışma eğiliminde olduğu dram türüne Yıldızlar Şahidim ile müdavim olabileceğimi düşünüyorum ve ilk bölüme baktığımda bunun için pek çok neden sıralayabilirim.
  • Fikret Kılıç karakterine bayıldım. Çok güçlü ama çok zayıf. Çok saydam ama çok opak. Çok ters ama çok yumuşak. Çok sönük ama çok parlak. Fikret’te her şey çok çok çok! İlk bölümde ağırlıklı olarak Fikret’in hırslı yüzünü gördük. “Bütün dünya hepiniz, ben tek!” duruşu daha ilk bölümden iliklerimize kadar işledi. Fikret’ten aldığım elektrikten yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki Fikret için hayal yoktur; gerçekleşmemiş plan vardır. Sadece Fikret’i neler beklediğini görmek için dahi Yıldızlar Şahidim izleyebilirim.
  • Zeyno ise bambaşka bir dünya. Her zaman kuyruğu dik tutan, güçlü, inatçı. Anne. Zeyno da her karakterden alamadığım ayrı bir tat vardı. Sanki ağzını her açtığında komik bir şey söyleyecekmiş gibi ama öyle değil. Başka bir duruş. Sürprizlerle dolu. Alın işte Yıldızlar Şahidim izlemek için bir sebep daha: Zeyno’yu keşfetmek.
  • Aras ve Haziran’a gelecek olursam… Aras için geçmişi ile geleceği arasında sıkışmış bir popstar diyebiliriz. Berk Cankat, Popstar Aras’ı (acıları ve starlığıyla) bedenine ve ruhuna çok güzel yedirmiş.  “Fan girl”lük müessesine yıllarını veren biri olarak Haziran’da az olsa kendimi gördüm. Büyük resme baktığımda ise Aras ve Haziran’ı uzaktan kumandalı arabaların araba kısmı gibi hissettim. Kumandaları hep başkalarının ellerinde. Hayatları, “sahiplerinin” ellerindeki kumandayı bağlı. En tehlike şey bu değil mi? Özgür gibi gözüküp aslında görünmez prangalara sahip olmak. Aras ve Haziran’ın prangalarından kurtulup ayaklarının nasıl yerden kesileceğini görmek için sabırsızlanıyorum. Çünkü aşk!
  • Kürşat ve Gülçin kardeşler daha başka. Sanki hikâyede hangi taşı kaldırsak altlarından onlar çıkacakmış hissi verdiler. Kürşat, Fiko’nun arkasını topluyor tamam ama Gülçin de sessiz bir çığlık var. Gülçin’in aşırı asil bir o kadar da cazgır potansiyeli izleyenler hissetmiştir. (Bu kadar yazdıktan sonra elbette oyunculuk ve hikâye ilgili bir şey söylersem taş olurum. Tüm karakterlere ayrı ayrı inandım. ^^)
  • İlk bölüm boyunca bazı detaylardan gözümü alamadım. Mesela Fikret’in odasındaki Aşık Veysel, Ferdi Tayfur ve Hakkı Bulut portreleri. Fiko’nun güçlü, meydan okuyan bir kadar da yaralı ruhunu bu üç sanatçıyla anlatmak gerçekten mümkün ve reji bunu atlamamış. Çok hoşuma gitti.
  • Ancak! Ve burada kocaman bir “ancak” var. Oyunculuklar, hikaye, reji çıtayı öyle yükseltmiş ki en ufak bir boşlukta hayatın anlamını sorgulamaya başlıyorsunuz. Nasıl oldu anlamadım ama bir an hayatı sorgularken gözüm özellikle erkek oyuncuların kostümlerine takıldı. Büyük gelen gömlek ve ceketler, kusurları kamufle etmesini beklediğim yelekler… Aras’ın sahne kostümüne gelmek bile istemiyorum.Allah'tan iş o iyi de kostümleri arada kaynattım. 
Özetle; Kanalıydı, ismiydi, rejisiydi derken Yıldızlar Şahidim dizisinin ilk bölümünü hiçbir şey olmamış gibi izledim. İzleyebildim. Bir işin sizi alıp içine çekmesi başka bir büyü ve bu hissi “Bu güzelliğe ancak yıldızlar şahit olur!” şeklinde özetleyebilirim. Normalde ilk bölümünü izlediğim işler için “İkinci bölüm bir gelsin, öyle konuşalım.” dediğim çok oldu. Ancak Yıldızlar Şahidim henüz ilk bölümün ilk yarısında Cuma akşamları için ekranımda yerini ayırttı.  Dilerim ki emeklerinin karşılıklarını fazlasıyla alırlar.







BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER