UYARI: Bu, bileğinde Harry Potter dövmesi
taşıyan birinin kaleminden çıkan bir eleştiridir ve sürprizbozan içerir.
The
Force Awakens fragmanında Han Solo’nun “Chewie,
evimize döndük,” repliğinde gözleri dolanları parmakla gösterip
gülenlerdenseniz, beni ve yazdıklarımı anlamanız kolay olmayacak. Böyle
durumlarda “nerd” müessesini taraftarlığa benzetir, işin içinden çıkarım.
Fenerbahçe şampiyon olunca ağlıyor musunuz? Galatasaray efsane bir oyuncu
transfer edince gününüz gözle görülür derecede daha iyi mi geçiyor? Buralardan
referans alın. Film, Potter serisinin akıllara kazınan melodisiyle açılırken
içimi tarif edemeyeceğim bir mutluluk sardı, gözlerim doldu. Evime dönmüştüm.
Cursed
Child kitabını okumadım, okumayacağım. Bir gün
Zorlu PSM’de bir maaş gömerek oyunu izleme ve hikayeyi orada deneyimleme
hayalimle kendimi tutuyorum. O yüzden Potter dünyasına açılan tek yeni kapım Fantastic Beasts serisi. Üstelik filmi
saran kötüye yakın eleştiriler, Eddie Redmayne için beslediğim Cumberbatch
seviyesindeki antipatim, J.K. Rowling’in senaryo yazıp yazamayacağına dair
şüpheler (The Casual Vacancy’den çok
haz etmemiştim) derken filme çok olumlu düşüncelerle girdiğimi de
söyleyemeyeceğim. Ancak izlediğim film beklentilerimi karşılamakla kalmadı,
epey üstüne çıktı ve kalan dört film için delice heyecanlanmama sebep oldu. Çok
iyi olmasa da bence bu sonuç Warner Bros.’un bekleyebileceği en iyi şey, daha
ne olsun?!
Fantastic
Beasts and Where To Find Them şaşırtıcı derecede
“tam” bir film. Bir sonraki bilmemkaç filme tohum ekmekten ibaret filmlere
alışageldiğimiz için (Batman v Superman’i
hatırlayıp birlikte ağlayalım mı?) her şeyin bu kadar paketlenip bırakılacağı,
hikayenin bu kadar noktalanacağı bir film beklemiyordum. Diğer filmleri
duyurmasalar stüdyo ilk filmin başarısından emin olamamış, devam filmleriyle
ilgili kararını gişe sonuçlarına göre vermeyi öngörmüş zannederdim, bir
özgüvensizlik sezerdim. Daha fazla görmek istediğim karakterleri bir kalemde
harcamasına biraz sinirlensem de beni en çok heyecanlandıran şey hikayenin
buradan nereye gideceğine dair pek de fikrimin olmaması. Bir sonraki filmin
fragmanını bile sırf bu yüzden delice bekleyebilirim.
Film dünyasını mükemmel bir şekilde
kuruyor. Sanat yönetimi, mekanlar, sahnelere eşlik eden enfes müzik derken daha
ilk filmde sanki yıllarca seyircisi olduğum bir yerde gibi hissettim kendimi.
Harry Potter serisinin Hogwarts odaklı gidişatından ziyade dünyada en sevdiğim
şehir olan New York’un bu kadar merkeze alınmış olması beni mutlu etti.
Seyirciye “bak bu budur, şu şudur” diye biraz fazla yüklendiklerini, özellikle
filmin politik ayağında biraz daha alt metine yüklenilmesini tercih
edebileceğimi söyleyebilirim. Filmin fantastik canavarlar gösterme
mecburiyetini anlıyor, fakat hikayeyi duraklatıp bu kadar yer ayırmasını yanlış
buluyorum. Hele ki finalde söz konusu canavarların çok da etkisi yokken. Seri
bu isimle devam edecekken kötü adamımızı yenmekte ve hikayenin gelişiminde
canavarlar daha fazla rol oynamalı. Filmde Lestrange ailesi ve Ölüm
Yadigarları’na da göndermeler var, bunlar da Potter-severler için yüz güldürücü
detaylar olarak yerini alıyor. Daha önce Harry Potter okumamış ya da izlememiş
insanların karşısına onları filmin dışında tutacak, kaybolmalarına sebep olacak
tümsekler çıkartmıyor film. Ama serinin hayranlarına da ufak ödüller sunuyor ki
kendilerini unutulmuş hissetmesinler. En garantici ama en tatmin edici çözüm,
lafım yok.
Eddie Redmayne’i hala sevmiyorum, Newt’e
ısınsam da bayılmamamın faturasını kendisine çıkarıyorum, üzgünüm. Ancak diğer
rollerdeki herkes cuk oturmuş ve işinin hakkını vermiş. Yine çok haz etmediğim
Colin Farrell ve Dan Fogler beni zerre rahatsız etmedi. Ezra Miller’a duyduğum
sevgi ise her geçen gün artıyor, çok ilginç ve kariyeri yakından takip edilesi
bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Umarım The
Flash filmi yaşadığı onca soruna rağmen Miller’a hakettiği fırsatları
sunar. Johnny Depp olayına hiç girmek istemiyorum, kendisinden ne oyuncu, ne de insan olarak haz ettiğim söylenemez. J.K. Rowling'in bu oyuncu seçimine onay vermesi ona olan sevgimi de birkaç tık azalttı diyebilirim hatta. Hala Hollywood'da var olabilmesi, aynı oyunculuk numaralarıyla iş yapabilmesi hayatta asla anlayamayacağım şeylerin başında geliyor. Bu serinin Depp'in zaten artık cılık kalan yıldız ışığına hiç ihtiyacı yoktu, yazık oldu. Depp bu rolden fayda sağlar, seri değil.
Fantastic
Beasts and Where To Find Them belirgin tempo
sorunları dışında yıllarca devam edecek bir seri için muhteşem bir başlangıç.
J.K. Rowling’in özel ve büyülü kaleminin senaryo formatında da işe yarar
olduğunun ispatı aynı zamanda. Canavarların bazıları maskot olabilecek, bol bol
peluş oyuncak satabilecek ve para kazandırabilecek şirinlikteler. Hikaye güzel
bir şekilde evrilir, canavarlar filmlere daha işlevsel yedirirlerse bir Hobbit hezimeti daha yaşamayacağız
demektir. Filmi izledikten sonra endişlerim sıfıra indi, gerçekten rahatladım.
Bir muggle olarak ben işte böyle güzel filmler hak ediyorum!