● Latin toplumu için çok
önemli bir dizi çekerken herkesin izleyip eğlenebilmesi çok önemli. Elinize bir
çekiç alıp Beyaz Amerika’nın kafasına vurmak, “Bu bir Latin hikayesi olsa bile
herkes bunu izleyebilir, bu aynı zamanda bir Amerikan hikayesi!” demek istiyor
musunuz? Seinfeld beyaz insanlarla
ilgiliydi ama herkes izleyip gülebiliyordu, öyle değil mi?
Kesinlikle... Jane’den önce birçok işte yer aldım ve daha önce kesinlikle daha sabırsız
bir Gina vardı. Daha gençken “Neden göremiyorlar? Neden bir rol almak bu kadar
zor? Ofisteki Sam olmama neden izin vermiyorlar? Neden sadece belli başlı
rolleri oynayabiliyorum?” diye düşünüyordum. Bu öyle bir mücadele, öyle bir
öfkeydi ki... Daha çok tahammülsüzlüğüm ve kendi yeteneğime güvenmeme
özgüvensizliğimdi. İyi işler çıkardığınızda önünde sonunda izleneceğini ve
izlenmezse belki de aslında zaten izlenmemesi gerektiğini düşünüyorum
Kimsenin kafasına bir şeylerle vurmak istemiyorum. Artık o tahammülsüz dünyada yaşamak istemiyorum çünkü aslında
temelinde özgüvensizliklerim vardı. Konu aslında bendim. Konu bunu çok istemem
ve hemen gerçekleşmesini istememdi. Kim tahmin edebilirdi ki dünyanın göreceği
proje Jane olacak? Milyon yıl
düşünsem aşık olduğum işi birkaç yıl önceki Gina’nın başarısızlıkları yüzünden
yapabileceğim aklıma gelmezdi. Korkuyordu, hayallerini yaşamayı çok istiyordu.
O deneyimi yaşadığı için kendini çok şanslı hisseden biri olarak daha ileri
gidiyor, işin kendini göstermesine izin vermek gerektiğini düşünüyorum.
Zamanlama doğru olduğunda her şey yoluna girer. Bu projenin etkileri sayesinde
tıpkı Seinfeld izleyip gülebildiğiniz
gibi Jane izleyip de gülebileceğiniz
bir dünya yarattığımızı umuyorum. Bunu kontrol etme ihtiyacını artık
hissetmiyorum, anlatabildim mi?
● Babanızın tavsiyesi üzerine yazmaya başladığınız kitabı bitirdiniz mi?
Henüz bitirmedim. Epey zor bir iş ve hala o zorluğun ortasındayım. Bence bu
kitabı yazmak çok zor geliyor çünkü henüz işim bitmedi. Hala hayatla işim
bitmedi. Yakın zamanda fark ettim ki asıl yapmam gereken bildiklerimi
paylaşmak. Bilmediklerimi değil. Sadece bildiklerimi paylaşmam gerekiyor. Her gün kendime hatırlatıyorum ki bütün bunlar babam sayesinde,
beni yetiştirme şekli sayesinde. Kitap da benim için bir hatırlatma aracı.
Yazdığım her şeyde olduğu gibi aynı zamanda kendime hatırlatma yapıyorum çünkü yaşadığımız
tüm o şeylerden muaf değilim. Kitap seneye piyasaya çıkacak. Babam Los
Angeles’ta ve bu harika bir şey. Hatırladıklarımı onunla teyit edebiliyorum,
doğru olduklarından emin olabiliyorum.
● Artık bir düğün olacağını
bildiğimize göre, Jane doğru gelinliğe kavuşsun diye canavar bir geline
dönüşecek misiniz? Yoksa işi kostüm tasarımcılarına mı bırakacaksınız?
Birçok şeyi zaten onlara bırakıyorum. Eğer bugün kendim giyinseydim üzerimde
bunlar olmazdı. Giymesi kolay tek parça bir elbise giyerdim. Herkesin
sanatını icra etmesine izin veririm. Bir tasarımcının dönüp “Repliğini şu
şekilde söylemelisin,” demesini beklemediğime göre… Tasarımcılarımıza güvenim var.
Harika bir iş çıkartıyor. Dürüst olmak gerekirse gerçek hayatta canavar bir
gelin olacağımı sanmıyorum. Belki Jane öyle olur. Bu aslında çok komik olabilirdi. İnce eleyip sık dokuyan
bir yapısı var. Ondan kesinlikle canavar bir gelin çıkabilir.
● Kendi hayatınızdaki
özgüvensizliklerinizden bahsettiniz. Artık 31 yaşındasınız, bu konu hakkında ne
düşünüyorsunuz? Bazen kadınlar biraz delirebiliyor, sizce de öyle değil mi?
Ayrıca, birçok dizi artık pembe dizi öğelerine yer vermeye başladı? Bir Latin
olarak bu konu hakkındaki fikrinizi öğrenebilir miyim?
Babamın hep söylediği bir şey vardır: en büyük iltifat taklittir. Bu lafı
anlayabiliyorum. Bence bu çok güzel bir şey. Bir şey doğru ya da iyi bir şekilde
yapılıyorsa siz de o yoldan gitmek, aynısını yapmak istiyorsunuz. Bence bu
harika bir şey ve Jennie için büyük bir iltifat. Jennie Urman o kadar şahane
bir kadın ve yazar ki. Bence o kesinlikle adını bir türlü koyamadığımız yepyeni
bir tür yarattı ama insanlar sonucun iyi olduğunu söylüyorlar, ki bu mükemmel
bir şey.
Özgüvensizliklerim hala mevcut. Ama artık onlarla biraz daha farklı
konuşmayı biliyorum. Anneme bakacak olursanız, o 60 yaşına. Ama 40 yaşındaymış
gibi gözüküyor. Ona bakınca iyi olacağımı düşünüyorum. Yıllara meydan okuyacak
cesaretim oluyor. İnternette dolaşan o görseli gördünüz mü, hani “Latinler 107
yaşındayım der ama böyle gözükürler” deyip Jennifer Lopez ve Salma Hayek’in
fotoğraflarını kullandıkları… Gördüğüm en harika şey. Aklınıza tamamen yatıyor
çünkü muhtemelen onlar gerçekten de 107 yaşındalar ve kusursuz gözüküyorlar.
Umalım ki bu benim genlerimde de vardır, ileride kendini gösterir.
● Jane the Virgin’i ilk kez izleyecek olanlara ne
söyleyebiliriz? Ne beklemeliler? Özellikle Orta ve Güney Amerika’da yayınlanan
romantik içerikli pembe diziler kategorisinde yeni bir klasik mi ya da başka
bir şey mi? Bu diziyle bir pembe dizi arasında ne fark var?
Sıradan bir pembe diziyle mi? Pembe dizilerdeki gibi çılgın inişler ve
çıkışlar olan bir dünyada yaşıyoruz. Melodramın, yüksek doz komedinin de yer
aldığı; ama temelinde sahici, hakiki bir gerçekliğin olduğu bir dünya. Hem
gülüp hem ağlayabileceğin o eğlenceli dünyalara gideceksin, bir hız
trenindeymiş gibi çok eğleneceksin ama işin özünde kendini oraya bağlı
hissedeceksin. Her şey çok çılgınca ve acayip olsa da… Kendi hayatımda da böyle
olduğunu düşünüyorum. O ilişkim, yaşadığım o olay… Beni düşündürüyor. Jennie
çok akıllı bir kadın ve dizimiz çok zekice yazılıyor. Hayallerin, masalların,
deliliğin olduğu bir hız trenine bineceksiniz ama gerçek bir şey
hissedeceksiniz. Ben böyle düşünüyor ve umuyorum.
● Brezilya gibi kültürel
olarak çok benzerlik taşıyan ülkelerde dizinin nasıl karşılanacağını
düşünüyorsunuz?
Aslında bu ülkede yaşayan Latinlerle aynı deneyimler yaşanıyor, aynı
şeylerin ortasında buluyorsunuz kendiniz. Hala bütün bunların bir parçası gibi
hissediyorsunuz ama bir sebepten kendinizi farklı da görüyorsunuz. Jane’in eve
gidip İspanyolca konuşması, ya da evde İspanyolca konuşulması; ama dışarı
çıktığında durumun böyle olmaması içinde bulunduğumuz büyük deneyimdeki çift
kimlikliliği çok güzel yansıtıyor. Kültürel olarak sizi bağlayacak olan nokta
da bence bu. Jaime Camil’in (Rogelio karakterini canlandıran oyuncu) çok komik
olduğunu, annemin ve Ivonne Coll’u (Alba’yı canlandıran oyuncu) harika olduğunu
ve dizinin merkezindeki konuların çok insancıl olduğunu saymıyorum bile. Sevgi,
saygı, kibarlık… Başarılı olmak istiyorsunuz, hayatınızın düşündüğünüz gibi
gitmesini istiyorsunuz ama bunun hiçbir gerçekliği yok.
● Brezilyalı bir oyuncuyu
kadroda görmek ister miydiniz?
Hem de çok isterdim. Hemen gelsin, hemen! Şaka mı yapıyorsunuz? Eğer
yürütücü yapımcısı olsaydım hemen gider ve birine rol teklif ederdim. Hadi!
Evet, kesinlikle. Neden olmasın? İlk sezonda Paulina Rubiove Rita Moreno gibi
harika konuk oyuncular aramıza katıldı. Farklı yıldızlar, uluslararası
yıldızlar ağırladık. Önümüzdeki sezon çok acayip bir konuk oyuncu
ağırlayacağımızı biliyorum, keşke şimdiden size söyleyebilseydim. Olağan üstü.
Çok çılgınca! Harika olacak. Çok çok iyi olacak.
Ödüllü oyuncu ama tevazu tavan, herkesle tek tek fotoğraf çektirdi. Suratı asılmadı
● Latin bir oyuncunun başarılı
olmak için ihtiyacı olan nedir? Latin oyunculardan daha fazla başrol çıkması
gerektiğini düşünüyor musunuz?
Bence şu an çok güzel bir dönemde yaşıyoruz. Çeşitlilik hakkındak
farkındalık çok yüksek. İşlerin hemen değişip değişmemesi önemli değil. Bence
farkındalık birçok şeyin ilk aşaması ve insanlar çeşitliliğe ihtiyaç olduğunun
farkında. Sadece Latinler için değil, bu ülkede yaşayan ve ekranlarda yeterince
temsil edilen ya da edilmeyen tüm etnik kökenler için. Bir etnik köken ekranda
yeterince temsil edilmediğinde gençlere zarar verdiğimizi, insanların
kültürleriyle alakalı belli tipte insanları görmeyince kendileri hakkında
belirli şeyler hissetmesini sağladığımızı fark ettik bence.
Görüldüğü gibi değişim gerçekleşiyor ve insanlar sadece çeşitliliğe olan
büyük ihtiyacın değil, hikayelerin farklı ağızlardan anlatılması yönündeki
kişisel isteklerinin de farkındalar. Jane’in
ne kadar insancıl bir dizi olduğundan bahsetmiştim. Günün sonunda, Seinfeld örneğinde olduğu gibi, hangi
kültürden gelirseniz gelin dizimiz sizi güldürecektir. Güleceksiniz, bana veya
Jaime’ye veya anneme ya da babama ya da bebeğimin babasına ya da polis memuruna
bağlanacaksınız. Bağ kuracağınız birini mutlaka bulacaksınız.
Birinin başarılı olması için en büyük etken bence çok çalışmak. Yaptığınız
işin tekniğini bilmek de önemli, bence her alan için geçerli bir şey bu. Benim
gibi büyüyen kardeşlerimde de bunu gördüm. En büyük ablam dünyanın en başarılı
yatırım bankacılarından biri. Dünyanın en iyi 20 kadın yatırım bankacısından
biri seçilen birinden bahsediyoruz, inanılmaz biri. Biz zengin bir aileden
gelmedik. Çok açık bir teni var ve insanlar onun İspanyolca konuşabildiğini
bilmiyorlar. O, “Dostum, evet, İspanyolca biliyorum!” diyerek insanların
karşısına çıkabiliyor.
Onun yaptığını gözlemlediğim bir şey asla hayır cevabını kabul etmemesiydi.
Bu cevabı duysa bile onun içinden evet çıkarmaya çalışırdı ve denemekten
vazgeçmezdi. Bana ve yolculuğuma çok katkısı olan bir şeydi bu çünkü 10 yıl
önce seçmelere katılırken ofis çalışanı Sam rolleri için yapılan seçmelere
girmiyordum. Şimdi ofis çalışanı Sam’in herhangi bir etnik kökenden olabileceği
bir dünyada yaşıyoruz. Bence iş yaptığın şeyle ilgili hazır, hazırlıklı ve
güçlü olmakta bitiyor. Ve kesinlikle çalışkan olmakta... Başarının yolu bu,
özellikle de biz Latinler için. Topluluğumuzun üzerine parlak bir ışık tutulmuş
durumda. Buna Meksikalıları, Arjantinlileri, Venezuelalıları, Brezilyaları da katıyorum.
Çünkü hepimiz bu ülkenin bir parçasıyız.
Latinler tek tip değil. Eğer bir kahverenginin tonundaysan Latinsin
demektir. Koyu tenli ve koyu saçlıysan da bu ülkede bir Latinsin ve
diğerlerinin başka türlü gözükebileceğini fark edemeyebiliyorsun ki bu konu
benim belgeselimde de yer alıyor. Bunlar konuşulması gereken konular ama bence
birinin başarılı olması ve hayatını adaması için gereken bu. Yapmak istediğiniz
şey bu. Başka bir hayatım olacak mı bilmiyorum, o yüzden de buna varımı yoğumu
vereceğim, anlatabiliyor muyum? Oyunculuk yaparak öleceğim. Yapmak istediğim
şey bu. Yo, yo, böyle ölmek istemiyorum tabii. Hayal edebiliyor musunuz? Bir
tirat atıyorum ve yavaş yavaş ölüyorum. Hayır, hayır, hayır! Demek istediğim
Tanrı’nın bana verdiği dakikaların en sonuncusuna kadar kendimi bu işe adamak
istiyorum ve bence sizi başarılı kılacak şey de bu.
● Altın Küre kazandıktan sonra
herkes Gina Rodriguez’in kim olduğunu biliyor. Artık isminiz göz önünde
olduğuna göre, bir Latin olarak fikirlerinizi söylemek sizin için ne kadar
önemli? Trump ile ilgili bir Tweet atmıştınız. Daha hafif konularda dönecek
olursak, Jane the Virgin’deki ailenin
Venezuelalı olduğunu biliyoruz. O kültürden yeni şeyler, yeni deyişler
öğrendiniz mi?
İnsanlar kim olduğumu bilmiyorken de fikirimi söylemekten geri
durmazdım. Bu Porto Rikolu'yu susturamazsınız. Artık insanlar kim olduğumu
bildiği için fikrimi söylerken biraz daha korkak davranıyorum çünkü eskiden
söylediklerim çalkantı yaratmazdı. Eskiden söylediklerime çok insan kulak asmazdı
ama şimdi durum böle olmadığı için bir insan olarak daha dikkatli davranmam
gerekiyor. Dışarıya verdiğim mesaja dikkat etmeliyim çünkü bunun büyük bir
sorumluluk olduğunun bilincindeyim.
Instagram hesabımda ya da diğer sosyal medya hesaplarımda, herkesin önünde
aptalca davranamam çünkü 14 yaşında bir kızın beni takip ettiğini biliyorum ve
onu önemsiyorum. O 14 yaşındaki kız tek başına benim için çok önemli. Ama
kadınların, Latinlerin, Hashimoto hastalığı olanların yanında durmak benim için
çok önemli. Anlatacağım her hikayeyi eğer başarabilirsem dağların tepesinden
haykırmak istiyorum. Bence sanat da bunun için var. Gerçek bir hayat yaratmaya
çalşıyorsunuz ki başka insanlar kendi yaşantılarından bir şeyler bulabilsin,
bir aydınlanma yaşayabilsin ya da bir acılarının peşini burakabilsin, iyi
hissedebilsin veya yeni bir karar verebilsin. Sanat bu yüzden bu kadar güçlü.
Çok aktivist bir ailem var ve benim düşüncelerim de hep öyle. Eğer bana
konuşabileceğim bir platformda söz hakkı verilirse bu fırsatı değerlendirmem
gerektiğini düşünüyorum. Bir şey söylemeden önce mümkün olduğunca düzgün
konuşmaya çalışıp elimden geldiğince çok şey öğrenirim. Yakın zamanda bir konu
hakkında konuşmamı istediler, onlara bu konu hakkında konuşacak entelektüel
kapasiteye sahip olmadığımı söyleyerek geri çevirdim. Konuşmadan önce o konu
hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışacağım. Böyle şeyler benim için çok önemli.
Venezuela’ya gitmek istiyorum. Hem de çok. Jane İspanyolca konuşmuyor, o
yüzden çok fazla deyiş kullanmıyoruz. Çok Amerikanlaşmış biri. Bu benim
Venezuela deyişlerini bilmiyor oluşumu mazur göstermez tabii. Bahane bulmaya
çalışmıyorum. Ekibimdeki herkes de biliyor, çekimler bittiğinde oraya
gideceğim, bunu çok istiyorum. Kültüründen tamamen kopmamış, ama yetiştirildiği
kültürle çok daha güçlü bir bağı olan bir kızın gerçekliğini yansıtmaya
kesinlikle çabaladım.
● Yeni sezonda evlilik
olacağına göre düğün de olacak demektir. Bunu canlandırmak size neler
hissettirecek, biraz bahseder misiniz? Sizce o bu durumda nasıl davranacak?
Evleneceğimi daha bu sabah öğrendim. Duyduğuma göre bu sezon iki evlilik
olacak. Jennie’nin bundan bahsettiğini duydum. Son uluslararası basın
toplantısında bir gazeteci Jennie’ye “Peki ya Jane bekaretini kaybederse?” diye
sormuştu. “O zaman ne yapacaksınız?” Jennie de buna cevap olarak “The Virgin (Bakire) kısmını sileceğim,”
demişti. Ekranda Jane the Virgin yazacak,
sonra son iki kelimenin üstü karalanacak ve anlatıcı “Aman Tanrım!” gibi bir
tepki verecek, ya da öyle bir şey.
Bu deneyime elbette ki temkinli yaklaşacağım. Hala nasıl bir şey olacağını
bilmiyorum. Benim için ne yazacaklarını bilmiyorum ama Jane benim için o kadar
önemli ki. Her zaman öyleydi ama onunla bir sene geçirdikten sonra, heyecanla
2. sezona başlamak üzereyken bu daha da arttı. O yüzden her şeyin dikkatle
yapılmasını ve Jane karakterine sadık olmasını istiyorum. Jennie’nin asla buna
aykırı davranacağını düşünmüyorum ve ona sonsuz güvenim var. Bence Jane de
biraz gününü gün etmeli! Şaka yapıyorum tabii. Uygunsuz bir şakaydı. Biraz
gerçekçi olalım.
● Hamileliği esnasında üniversitede
okuyordu. Eğitimine devam edecek mi?
Hayır, hayır, o mezun oldu. Üniversite eğitimini tamamladı. Sadece
mezuniyetine gidemedi, hamile olduğu için de mezuniyet törenini onun yatak
odasında yaptılar. Ama mezun oldu, evet. Bana verilen konu başlıklarından
öğrendiğim kadarıyla yazarlık hayallerinin peşinden gitmeye devam edecek. Anne
olduktan sonra bile bunu yapıyor olması harika ve çok heyecan verici bir şey.