Gina Rodriguez: İkinci sezonda Jane'nin evleneceğini daha bu sabah öğrendim!

Gina Rodriguez: İkinci sezonda Jane'nin evleneceğini daha bu sabah öğrendim!


Amerika'da The CW kanalında ekrana gelen Jane the Virgin dizisi ilk sezonuyla izleyicileri kendisine hayran bırakmıştı. Bildiğiniz gibi bu dizi Venezuela yapımı olan Juana la Virgen'den Amerikan televizyonuna uyarlandı. Başrolünde yer alan başarılı oyuncu Gina Rodriguez'e de Altın Küre Ödülü kazandırdı. Şimdi bu hikaye ikinci sezonuyla devam edecek. Yeni bölümler 23 Mayıs'tan (bugün) itibaren pazartesi günleri saat 20.15'te FoxLife kanalında yayınlanacak.

Macera kaldığı yerden devam etmeden önce dizinin başrolü Gina Rodriguez ve ile CBS'in Los Angeles'da düzenlediği 2016 Summer lansman toplantısında konuştuk. Bu toplantılar dünyanın dört bir yanından davet edilen televizyon içeriği üreticilerinin katılımıyla gerçekleşiyor. Gazeteciler, dijital mecra yazarları ve televizyonlar. Gina, lansman toplantısı boyunca neşeli tavırlarıyla hepimizi kendine hayran bırakmayı başardı. Bütün sorulara uzun uzuzn ve samimiyetle cevap verdi.  Umarım o samimiyeti röportajda sizlere aktarmayı başarabiliriz. Buyurun...

Neşeli tavırlarıyla Gina, herkesi kendine hayran bıraktı

● Her yeni senaryoyu elinize aldığınızda konuların Jane ve talipleri etrafında dönmek zorunda olduğunu hissediyor musunuz?
Talipleri… Baş yazarımız Jennie Snyder Urman’ın ne planladığını öğrenmek için çok heyecanlıyım çünkü ne yazık ki ikinci sezondan size verebileceğim ipuçları yok. Bana kesinlikle hiçbir şey söylemiyor. Paylaşabileceğim konu başlıkları verdiler, ki onları da bu sabah öğrendim. Çok şaşırdım. Aşk üçgeniyle ilgili güzel olan şey çok özenle ve bir kadının, Jane’in, iyiliği ön plana koyularak tasarlanmış olması. Asla yakınlık ya da herhangi başka bir fiziksellikle şekillenmiyor. Onun kalbi ve bu iki adamla paylaştığı bağ ile yönünü buluyor. İkinci sezonda Jane’in evleneceğini söylediler. Ne heyecanlı! Kiminle evleneceğim?
 
● Bu sabah mı öğrendiniz?
Daha bu sabah öğrendim, evet. Neredeyse elimden telefonu düşürüyordum. Bu sezon Jane evlenecek ve aşk üçgeni devam edecek. İlk başta dışarıdan, Rafael ve Michael dışında biriyle mi evlenecek diye düşündüm. Adam Rodriguez dizide oynayabilir mi diye aklımdan geçirdim. Anlatabiliyor muyum? Bu sezon kadroya dahil olabilir mi diye düşündüm. Fakat görünüşe göre benim seçme şansım yok. Ama Jennie bu işi büyük başarıyla yürütüyor. O yüzden olacakları görmek için çok heyecanlıyım.

İlk sezonun sonunda en çok hoşuma giden şey kalbinin ve aklının çok sağlıklı bir noktada olmasıydı. Bebeğini seçti. Ona odaklanmayı seçti. Bence bu harika bir şey, özellikle de benzer şeyler yaşayan benim gibi kadınlar için. Evli değilim. Çocuklarım yok. Bu yüzden hayat arkadaşı bulmaya çalışırken böyle deneyimler yaşıyorum. Karakterimin sabrından, kendini ilk sıraya koyabilmesinden, ki insan olarak ben bu konuyla epey sorun yaşadım, bir şeyler öğrenmek çok güzel. Böyle örnekler sayesinde kendimi ilk sıraya koymanın ve yalnız olmakla barışık olmanın kabul edilebilir şeyler olduğunu öğrendim. Bu çok büyük bir şey ve böyle bir konuyu dünyaya sunmak, bir dakika durup kendini seçebilirsin mesajını vermek harika. O yüzden konunun bağlanışını gerçekten çok sevmiştim. O yüzden çok heyecanlıyım. Tabii Matelio’nun bulunması ve kiminle evleneceğim konusu da çok heyecan verici.

● Sizce bekaret yeterince değer verilmeyen bir kavram mı? Jane genç kızlar için bir rol model mi?
Genel olarak konuşacak olursak bekarete yeterince değer verilmediğini düşünüyorum. Bold and the Beautiful (bizde Cesur ve Güzel olarak ekrana gelmiş olan pembe dizi) dizisinde birlikte oynadığım bir arkadaşım vardı, çok güzel bir kadındı. Onun sayesinde kendi spiritüelliğime döndüm ve kişisel inancımı keşfettim. Onda bir şeyler vardı, onun saçtığı ışığa sahip olmak istedim. Sende olan şeyi istiyorum dedim ona, ki bu durumu inancına ve spiritüelliğine, dinine çok bağlıydı.
 
Sonra onun 28 yaşında olmasına rağmen bakire olduğunu öğrendim. Bu aklınızdan bile geçmezdi. Acayip seksi, hayatını yoluna koymuş, insanların yolda durdurduğu biriydi. Böyle olacağını hiç düşünemezdiniz, bu hediyesini kocasına saklıyordu. Buna inanamamıştım. Böyle bir şeyin delilik olduğu önyargısının bir parçasıydım. Ancak bir bodrum katındaki dolapta saklanan, acayip inek biriysen bakire kalabileceğini düşünüyordum. Bu proje bana harika bir fırsat sundu ve sevilmeyen bir fikri popüler hale getirdim. Bu bakış açısının şimdiki gibi tabu olarak görülmemesine, aşkla ilgili bir yansıma olabileceğinin fark edilmesine çabalıyoruz.
 
Ben de bunu istiyorum. Sahip olduğun neyse, nasıl sahip olduysan, onu istiyorum. Arkadaşımla ilgili de bunları düşündüm, Jane’in de dünyaya böyle gösterilmesini istedim. Ezik, sıkıcı ya da çirkin biri değil. Erkekler onu istemiyor değil. Bu kendisiyle ilgili yaptığı bir tercih ve bunda yanlış hiçbir şey yok. Jane’in bu şekilde ortaya çıkması bence harika bir şey. 31 yaşında bir kadınım, benimle bekaret konuşmak farklı. Yeğenlerimle ve küçük kuzenlerimle yapacağım konuşma çok daha farklı olurdu. Kendi deneyimim her zaman benim için özel olacak. Hiçbir zaman unutmayacağım ya da pişmanlık hissetmeyeceğim. Bence her şey kendi deneyimlerine, yetiştirilme tarzlarına ve yolculuklarına bağlı. Güvenli hareket ederlerse, onları ve bu deneyimi hakeden kişilerle birlikte olurlarsa sağlam hareket etmiş olurlar ve bu onların deneyimi olur. İnsanlar adına karar verecek kişi kesinlikle ben değilim. Ama umarım ki Jane insanların bu kavramla barışmasına yardımcı olur.

"Az kalsın ağzımdan kaçırıyordum!"

● Bir belgesel üzerinde çalıştığınızı okumuştum. Bize biraz bundan bahseder misiniz?
Daha birkaç gün önce adının ne olacağını öğrendim, az kalsın ağzımdan kaçırıyordum. Belgesel bu ülkedeki Latinlerle ilgili olacak. Zaman içerisinde keşfettiğim bir şey var ki... Ben Porto Riko’luyum, ailem de öyle. Chicago’da doğdum. İspanyolca benim ikinci dilim. Ailem aksanım olmasını istemedi çünkü çocukluklarında onlarla aksanları yüzünden alay edilmişti.
 
Ailemin beni yetiştirme tarzı onların deneyimleriyle belirlendi. Ben 55 milyondan fazla kişiden sadece bir parçayım, çünkü başka ülkelerden de buraya gelen insanlar var. İspanyolca büyütülüp sonradan İngilizce öğrenenler var. Aileleri içinde büyüyen ve Latin olan, Latin ailelerle büyümeyen ya da kimlik bunalımıyla mücadele edenler var. Latin olmasına rağmen açık tenleri sebebiyle beyaz gözüken ve bu sebeple Latin rollere seçilemeyen insanlar var. Panamalı, koyu tenliler var. İnsanlar onların Latin olmadığını, siyah olduklarını düşünüyor. Amerikadaki Latin algısını oluşturan çok geniş bir telpaze var. Bu konuyu incelemek ve sadece kendimi değil, herkesi eğitmek istedim.
 
● Altın Küre başarınız için tebrik ederim. Hayatınız nasıl değişti? Artık büyük filmlerde oynuyorsunuz. Her şeyi nasıl idare ediyorsunuz?
Seve seve bunalıyorum diyebilirim. Geçtiğimiz yıl harika geçti. İstesem de böylesini yazamazdım ama aynen böyle geçmesini isterdim. Tek bir günü bile yeniden yazmazdım. Bu kadar kısa bir zamanda yaşadığım bunca şeyi hayal bile edemezdim. New York Üniversitesi Tisch Sanat Okulu’na gittim. 17 yaşımda oyunculuğa başladım. Şu an bulunduğum yere gelme sürecim 17 yaşımda başladı. Babam iyi bir kariyere ulaşmanın 10-12 yıl sürdüğünü hep söylerdi. “Gina, bu iş bana göre değil demeden önce, bir şeyi ustalıkla yapmak için ona 10.000 saat vermelisin.” Sanırım artık 10.000 saati aşan harika bir yolculuk yaşadım, 10-12 yıl geçti. Jane rolünü aldığımda 12 yıl geçmişti. 29 yaşımdaydım, işe 17 yaşımda başlamıştım. 12 yıldır bu işle uğraşıyordum ve Jane rolünü almıştım. Bu kadar kısa sürede bu kadar harika şeyler yaşamış olmak bana ailemin ve ekibimin buna hazırlandığını düşündürdü. Arkada gördüğünüz kişi, Carlos Carreras, benim menajerim. Harika biridir, dünyanın en iyi insanıdır. Aynı zamanda abimdir. Daha kimsenin yüzüme iki kere bakmadığı zamanlardan beri benim yanımda ve bu yolculuk için yavaşça hazırlanıyorduk.
 
Geçtiğimiz yıl harikaydı, bunları yavaşça kabulleniyorsunuz ama kendinize her şeyin bir sonu olduğunu da söylüyorsunuz. Her şey bir gün bitiyor, o yüzden bu andayken tadını çıkar, anı yaşa, sevdiğin insanların yanında ol, elindeki iyi şeyleri paylaş ki yenileri için yer açılsın, başın yerde, duaların gökte olsun… Ve dene, denemeyi asla bırakma. Büyük bir filmin setindeydim. Mark Wahlberg, Kurt Russel ve John Malkovich’in oynadığı bir film. (Peter Berg’ün yönettiği Deepwater Horizon filmi) Etrafıma bakınca orada ne yaptığımı sorguladım? Bu insanlara kim ne yalan söylemişti de benim oraya gelmeme izin vermişlerdi? Bunlar nasıl gerçek olabilir? Sonra, her şeyin bu noktaya gelebilmek için olduğunu, çalışmaya ve denemeye devam etmem gerektiğini hatırladım. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çabalamam, en iyiyi vermem ve Peter Berg’ün harika bir film çıkaracağını ummam gerekiyordu. Tanrım, umarım öyle olur.
 
● İkinci sezonu çekmeye başladınız mı?
Hayır, 11 gün sonra başlayacağız.

● Hamilelik karnı eklentisi olmadan çekim yapmak için sabırsızlanıyor olmalısınız. Sette bir bebek olacak mı? Sezon finaline dönecek olursak, kollarınızda o minik bebeği tutmak nasıl bir şeydi?
Bu yaz New Orleans’da büyük bir aksiyon filmi çektim, çok fazla fiziksel gereksinimleri vardı. Boks yapmaya başladım ve çok güçlendim. Sete döndüğümde Jane’in çok kolay geleceğini düşünüyordum. Çok zayıf olacaktı. Sonra kostüm tasarımcısıyla konuştum ve bana ilk önce beş aylık hamile karnını takacağımı, sonra yavaş yavaş dörde ve üçe düşeceğimizi söyledi. “Bebek doğduktan sonra pat diye eski halinize kavuşmuyorsun tabii.” Ne mutlu bana ki o karnı yeniden takacağım. Ama sonu harika olacak çünkü büyük gün geldiğinde umarım ki o zamana kadar karnımda baklavalar çıkmış olur. Bundan epeyce şüphem var. Epeyce. Ama bir süre hamilelik karnını takmam gerekecek, ki bu harika çünkü çok gerçekçi. İki kız kardeşimin de bebekleri oldu ve yavaş yavaş rahat günlerine geri dönebildiler. Biz de öyle yapacağız.
 
Kullandığımız bebeğe gelince… Altın Küre’mi ona devretmem gerektiğini düşünüyorum. Erken doğmuş, beş haftalık bir bebekti. Aslında çekim yaptığımız dönemlerde doğması gerekiyordu. Kadının 2. çocuğuydu, o yüzdende onun iyi olduğunu, onun kötü etkilenmeyeceğini anlayabiliyordu. Görünüşe göre 2. bebeğiniz olduğunda artık onun kırılıp dökülmeyeceğini düşünmemeye başlıyorsunuz, bu harika. Bebek iyi olacak. Bebek o kadar sevecen ve tatlıydı ki. Elini üzerime koydu, bizimkilere “Bunu çektiniz, değil mi?” dedim. Muhteşemdi.
 
Bebek inanılmazdı. Keşke o yeniden bizimle olsa. Çekimlere döndüğümüzde umarım aynı bebekle çalışırız. Ama bebekler çok hızlı büyüyorlar, o yüzden başka bir bebek bulmamız gerekebilir. Farklı bir deneyim olaack. Bir bölümde bebek bakıcılığı yapmıştım. O bölümü hatırlıyor musunuz? Bir bebeğe bakıyordum ve çok zordu. Çekmesi çok zor bir bölümdü. “İşte Jane bu yüzden bakire,” demiştim. Onu anlamıştım. Yo, şaka yapıyorum tabii. Ama zor bir çekimdi. Fakat bu zorluğu sabırsızlıkla bekliyorum çünkü etrafımda gerçekten harika insanlar var ve biliyorum ki beni koruyup yanımda duracaklar. Dizideki bebeğin babası Justin Baldoni’nin yakın zamanda gerçek hayatta bebeği oldu. Bu yüzden çok sayıda güzel şeyler oluyor. Sadece Matelio’yu değil, Justin’in bebeğini de sete getiriyoruz. Muhtemelen Justin’in bebeği sürekli sette olacak. O yüzden sürekli o havada olacağız ve harika olacak.
 
● Bebek Jane’in hayatının bir parçası mı olacak?
Yüzde yüz! Evet, evet, evet. Jennie bana bebeğe hazırlık yapmamı söyledi. Ben de ona “Hazırım. Getirin bebeği!” dedim. Evet, evet, evet. Jenni Jane’in üzerinden anneliği incelemek, onun nasıl kendisi kaldığını göstermek istiyor. Bir kadın nasıl bebek doğurur ve hala hayallerinin peşinden koşmaya devam edip kişisel hayatını koruyup gelişir? Bu çok harika olacak. Kız kardeşim 2. hamileliğini yaşıyor, o bile bu süreçleri geçiriyor. Rebecca’yı nasıl korururm, kız kardeşimin adı bu, diye düşünüyor. Jane nasıl kendini, bu çılgın kaza gerçekleşmeden ve yoldan sapmadan önce kurduğu hayalleri koruyacak?
 
● Bunun sizin için önemi nedir? Ayrıca, Altın Küre’yi kazandınız ama Emmy adaylığı gelmedi. Bu size ne hissettiriyor?
Bunu hatırlattığın için teşekkürler. Şaka yapıyorum, şaka. Bu çok önemli bir şey ama sanırım beklemem gerekirdi. Ben burada doğmuş, ailesi Porto Rikolu olan, en yakın arkadaşı Meksikalı olan bir Latinim. Onunla her yaz Meksika’da Chihuahua’ya giderdim, oradan da Durango’ya geçerdik. Bir diğer yakın arkadaşım da Brezilyalı. Dürüst olmam gerekirse sevdiğimiz şeyi yapabilmeyi ve herkesin bunu görmesini fazlasıyla önemsiyorum. Latin Amerika’nın çok farklı bir Latin deneyimini görecek olması harika bir şey. Biliyorsunuz, Venezuela’da çok başarılı olan ve Güney Amerika ve Latin Amerika’da da gösterilen Juana la Virgen vardı. Bu yüzden orijinal Juana la Virgen’i temel alan farklı, Amerika’da büyümüş Latinlere yönelik sunulan bir deneyimi görmek onlar için çok güzel olacak.
 
Bu çok ilginç bir şey olmalı bence. Bir noktaya kadar göz açıcı bir şey olmalı. Tıpkı başka ülkelere gittiğimde gözlerimin açıldığı gibi. O kadar çok çalışıyoruz ki, herkesin bunu görebilmesi beni çok mutlu eder. Meksika’ya gidip herkesle konuşabilmeyi çok isterdim.
 
Altın Küre’lere gelince… Harika bir şeydi. Hollywood Yabancı Basın Birliği’nin tek başına yeni yetenekleri ortaya çıkarma ve yeni dizileri göz önüne getirip gerçekten hayatları değiştirme yetisi var, ki benim için de bunu yaptılar. Altın Küre’yle ilgili en iyi şey sadece ailemin benimle çok gurur duyması değildi, ki her şey günün sonunda her zaman ailemle ilgili olur; dizimizin bizi izleyebilecek bir çok insan tarafından tanınması, başka ülkelere açılmamız için daha fazla fırsat doğması, daha önce tereddüt eden insanların bizi denemesine olanak sağlamasıydı. Birçok kapı açtı yani. Bu kadar çok çalıştığınızda, dokuz ay boyunca günde 16 saat çalıştığınızda sonucun bu olacağını umuyor ve bunun için dua ediyorsunuz. İnsanların diziyi izlemek isteyeceğini ya da izleyeceğini diliyorsunuz.
 
Ne sebeple izlemeye başlayacaklarsa kabulümdür. Altın Küre sayesinde muhtemelen karşılığını ödeyemeyeceğimiz kadar reklam yaptık ve tanındık. Sadece o da değil, bana daha iyi olmaya, daha iyi bir oyuncu olmaya çabalamak için, ödüle layık olduğumu ve onu hak ettiğimi kanıtlamak için daha da büyük bir hırs verdi. Emmy’lere gelince, Orphan Black dizisinin başrol oyuncusu Tatiana Maslany’nin adaylığından daha fazla ilham verici bir şey olamaz. Sezonlar boyu çalıştı ve en sonunda Emmy’e aday oldu. Aynı yolu takip etmekle ilgili hiçbir sıkıntım yok ve o bana sonsuz bir güç veriyor. Orphan Black’te olağanüstü bir iş çıkarıyor. Bir tek ben heyecanlı değildim, herkes öyleydi. Bunun için delice çalıştığını ve harika bir his olduğunu söyledim. Bir yerlere gelmek için çok çalışmakla meşgulken insanların sizi görmezden geldiğini ya da aday olamadığınızı düşünmüyorsunuz. Bu yüzden başımı öne eğdim. Çok çalışacağım. Bunda üç, dört ya da 10 sezon sonra olabilir… Bir gün o noktaya geleceğim.
 

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER