● Dizinin 60 dakika olarak The CW’ya geçiş süreci nasıl oldu? Diziye bakış açınız nasıl değişti, biraz bahseder misiniz? (Dizinin pilot bölümü 30 dakika olarak Showtime kanalı için çekilmiş, daha sonra CBS’in diğer kanalı The CW tarafından sipariş edilmişti)
Çok değişiklik olmadı, hala aynı dizi olarak görüyorum. Elbette ki söyleyemeyeceğimiz bir takım kelimeler var, bazen müzik kliplerinin daha müstehcen hallerini internete koyacağız. Bunu söylerken yanlışlıkla mikrofonu yaladım. İğrenç. Katharine McPhee falan gelmeden temizleyin, olur mu? Dizi takıntılar ve kalp kırıklıkları üzerine, ki bunlar evrensel konseptler. The CW diziye en baştan beri o kadar açık yaklaştı ki. Çıplaklık ve birkaç kelime dışında dizide bir değişiklik olmadı. Hatta artık daha uzun süremiz var çünkü yarım saatlik kablolu kanal dizisinden bir saatlik ulusal kanal dizisine dönüştük ve süremize 12 dakika ekledik. Bu durumun diziyi biraz daha rahatlattığını düşünüyorum. Diğer ilişkiler ve karakterler üzerine daha fazla vakit harcayıp dizinin dünyasında daha uzun süre yaşayabiliriz.
● Karakteriniz başkalarına bağımlı yaşayan biri. Aşık olunca nasıl başka türlü olabilirsiniz ki? Bence bu mümkün değil, öyle değil mi?
Bence mümkün.
● Öyleyse, siz başkasına bağımlı olmamayı nasıl başardınız?
Ben de pek çok zaman başkasına bağımlı oldum ama sonra şimdiki kocamla tanıştım. Birkaç yıl boyunca arkadaş olduk, sonra çıkmaya başladık ve birbirimize karşı sağlıklı sınırlar koyduk. Benden biraz daha evirilmiş biriydi. Benden birkaç yaş büyük, o yüzden benden daha görmüş geçirmiş biri. Sadece beş yıldan bahsediyorum, o yüzden o kadar da değil. Çıktığım insanlar da başkasına bağımlı yaşamaya meyilli olan ve yanlış kararlar veren tiplerdi. O yüzden gecenin köründe mesaj atan bir tek ben değildim, onlar da atıyordu. Sonra kocamla çıkmaya başladım ve örneğin benim kendi arkadaşlarımın, onunsa kendi arkadaşlarının olabileceğini idrak ettim.
Onunla birlikte sağlıklı bir ilişki yaşamaya başladım ve kazandığım perspektifle geçmişteki davranışlarıma bakıp çok saçmaladığımı görebiliyorum. Gerçekten çok çılgınca şeyler yaptım. Dizi aynı zamanda aşkın ve birini beğenmenin bize neler yaptığı üzerine. Aşkın beyne etkilerini inceleyen bir araştırmada birini çok beğendiğinizde gerçekleşen aktivitenin beyninizin çikolata yemek ya da roller coaster’a binmek gibi istekleri kontrol eden kısmında meydana gelmediği ortaya çıktı. Beynimizin açlığı, susuzluğu ve yorgunluğu kontrol eden kısmında gerçekleşiyor. Aşk bir istek değil, bir güdü. O yüzden gerçekten bizi ele geçiriyor ve belirtileri obsesif kompulsif bozukluğa benziyor. Bizi tamamen dolduruyor, adeta bir uyuşturucu. Mutluluk veren kimyasallarla bizi dolduruyor ve sürekli istemeye başlıyoruz. Herkesin hayatında zor olan şeyin bu sevgi uyuşturucusuna karşı koyup yaşamaya devam etmek olduğunu düşünüyorum. Asıl amaç üremek. Vücudumuzun tek istediği bu. Ama bizim için öyle değil. Bence bu yüzden üremek isteyen vücudumuz ve içimizdeki gazetecilik kariyeri falan yapmak isteyen sosyopat enayi arasında süregelen bir mücadele bu.
● Yani başkasına bağımlı yaşamamayı başardınız mı?
Evet, en sonunda bunu başardım. Kocamla harika bir ilişkim var ve her şeyin çok iyi gittiğini düşünüyorum. Çok sağlıklı bir ilişkimiz var. 6 aydır evliyiz ama 7 yıllık bir birlikteliğimiz var. O benim her şeyim! Şaka tabii. Dizide yazar ekibimizde. Tanıdığım en zeki insan o. Çok akıllı biriyle evlenmek de işe yarıyor.
● Yıldızınızın başka türlü parlaması kaçınılmaz gibi görünüyor. Bu sizi endişelendiriyor mu? Nasıl bir ünlü olurdunuz sizce?
Ana rahminden şarkı söyleyerek çıkan bir tek çocuk olarak…
● Ellerinizle caz hareketleri de yapıyorsunuzdur.
Caz hareketleriyle, evet. Bunu ben mi söyledim? Hemen hemen öyle oldu. Büyükannem doğumumda oradaymış, sanırım olaylar aynen böyle yaşandı. Kollarımın savrulduğunu söyler. Bu yüzden rahimden dans edip şarkı söylemek isteyerek fırladığımı düşünüyorum. O yüzden bu yaşananlar bana çok heyecan veriyor. İlgiyi çok seviyorum. Tiyatro okuluna gittim, öğretmenin bize söylediği çok ilginç bir şey vardı, ki bilirsiniz tiyatro okullarında ne kadar ciddi takılınır: 4-5 yaşındaki çocuklara neden rol yapmak istediklerini sorduğunuzda topluma ayna tutmak istiyorum gibi bir cevap almazsınız. Onlar, bir grup insanın karşısında olmak istediklerini söylerler. Bence eğlence sektöründeki birçok kişide ilgi çekme, insanları mutlu etme ve onlar için performans sergileme güdüsü var. Bununla birlikte, bence ben hala durumu tam olarak idrak edemedim. Bir televizyon dizisinde oynamanın tüm ilginç sonuçlarını henüz görmedim ama bu yolculuğa hazırım. Çok heyecanlıyım ve insanlarla iletişim kurmayı çok seviyorum. Hayran sahibi olma fikri beni çok heyecanlandırıyor, o yüzden şimdilik çok pozitif ve umutluyum. Dediğim gibi, evliyim ve harika bir ilişkim var. Dedikodulara yol açacağımı, TMZ’ye yaraşan dramalar yaşatacağımı zannetmiyorum ama belli de olmaz. Korkunç bir duruma da düşebilirim, göreceğiz. Çok heyecanlı olacak.
● Kocanızın adı ne, nerede tanıştınız? 6 ay evlilikten sonra deli eski kız arkadaş olarak televizyona çıkacak olmanız hakkında ne düşünüyor?
Kocamın adı Dan Gregor. Üniversitedeki skeç komedisi grubumun kurucularından biriydi, öyle tanıştık. İkimiz de komedyeniz ve onun o zamanlar bile menajeri vardı. Ben birini bulana kadar o çoktan film yazmaya başlamıştı. O yüzden birbirimizin yaşam tarzlarına karşı çok anlayışlıyız. Dört yıl boyunca How I Met Your Mother dizisinde yazarlık yaptı ve son sezonunda aynı zamanda iki film birden yazıyordu. O yüzden böyle iş programlarına alışığız ve başımıza bunun gelebileceğini hep biliyorduk. Benimle öyle güzel gurur duyuyor ki, tıpkım benim onunla duyduğum gibi. Hayat kasırga gibi. Bence sınırlarla ilgili bir problemim var, hiç sınır tanımıyorum. Pek mahremiyetim yoktur ve onun haklı olarak benden daha özeline düşkün biri olduğunu düşünüyorum. Bence aynı sektörden biriyle birlikte olduğunuzda, hele de hem yönetmenlik, hem yazarlık, hem de oyunculuk yapan bir komedyense, birbirinizi çok iyi anlıyorsunuz.
● Şarkıcıların seslerini kaybetmekten korktukları gibi, bir an gelip komedi yeteneğinizi kaybedeceğinizi korkuyor musunuz?
Evet, evet, kesinlikle. Bence komik olmak çok korkutucu bir şey, özellikle de yolun başındayken. Şimdi bile, sübjektif bir şey olsa bile bazen çok objektif gibi gelebiliyor. Hele ki Twitter varken ve bir esprinin komiklik derecesi kaç beğeni ve RT aldığınızla ölçülürken… Tüm bunların sübjektif olduğunu unutmaya başlıyorsunuz ve objektif olarak komik olup olmadığınızı sorguluyorsunuz. Bir devamlılık olduğunu düşünüyorum. İşinizi doğru yaptığınızda hiç bitmeyen bir sorgulama halinde oluyorsunuz, dönüp kendinize ve etrafınızdaki saygı duyduğunuz diğer insanlara bakıyorsunuz ve fikirlerinizin bayat olup olmadığından emin oluyorsunuz. “Bu, vermek istediğim mesajı veriyor, değil mi? Bu fikri geliştirmenin bir yolu var mı?” Sesinizi kaybetmekten daha subjektif bir şey olduğunu düşünsem de, ki sesiniz kısıldığında bunu anlarsınız, bazen durum çok siyah-beyaz gözükebiliyor.
● Kariyerinize ilk başladığınız zamanlara baktığınızda – belki o zamanlar komik gelmiyordu ama; şimdi bu noktadayken, sizi o zamanlar mutlu ettiğini idrak ettiğiniz şeyler nelerdir?
Kimliğimle uyumlu gelen her şey. Demek istediğim, komedi müziği yazmaya başladığım ilk zamanlarda her şey bana çok doğru geliyordu çünkü bir skeç komedisi grubundaydım ve müzikal tiyatro yapıyordum ama ikisini henüz birleştirmemiştim. Sonra bir müzikal tiyatro yazımı dersi aldım ve onları birleştirmeye başladım, harika bir noktaya parmak bastığımı hissettim. Birisi bir zamanlar bana mutluluğu aramamı söylemişti; bence haklılık payı vardı. Bir şeyden ne kadar mutlu oluyorsan o seni asıl yapman gereken şey için o kadar iyi yol gösterebilir.
İlk başlarda yazdığım skeç komedilerinin çoğu, ben öyle olmadığım için değil ama, zorluydu. O kadar zorluydu ki gülemiyordunuz, sadece karşılıklı birbirinin yüzüne zamanda yolculuk gibi şeylerden bahseden iki insan oluyordu. Bunun yapmamın bir sebebi de ortama uyum sağlayabilmekti çünkü etrafımdaki diğer insanlar o tip komedi yapıyordu. Benim de hoşuma gidiyordu ama bana uygun olmadığını hissediyordum. Kendi sesime uygun bir şekilde yazmak beni çok mutlu ediyor.
● İnternette klipler yayınlayarak başladınız, seyircilerle daha önce etkileşimde bulundunuz ve neleri sevip sevmediklerini biliyorsunuz. Şimdi sizin işlerinizi muhtemelen izlememiş bambaşka bir seyirciye hitap etmek işinizi kolaylaştırıyor mu? Yoksa sizi korkutuyor mu?
Her bölümde 2-3 orijinal müzikal sahne olacak. Seyirci bazılarını sevecek, bazılarını sevmeyecek. Becer Beni, Ray Bradbury klibi zamanından, normalde bilim-kurgu seven ve böyle komedi şarkılarını izlemeyecek hayranlarım var, diğer şarkılarımı sevip sevmediklerini bilmiyorum çünkü Ray Bradbury gibi şarkı çok yapmadım. Korkmuyorum çünkü herkesi her konuda memnun edemezsiniz. Tek yapabileceğim komik olduğunu düşündüğüm şeyler yasmak ve insanların bana katılacağını ummak.
● Diziden bir soru sormak istiyorum. Biriyle buluşmak için hazırlandığınız sahne üzerinden soruyorum (ilk bölümdeki The Sexy Getting Ready Song’dan bahsediyor), erkekler kadınların bu hazırlıklar için çektikleri çileyi takdir ediyorlar mı?
Anladıklarını sanmıyorum. Hem de hiç. Arkadaşlarımla çekim yaptığım bir zamanı hatırlıyorum da… Bir skeç çekiyorduk, yapımın hiç parası olmadığı için makyajımı kendim yapmak zorunda kalmıştım. Arkadaşım Greg sümüksü sıvıyı yüzüme sürmemi istedi. Daha fazla pudra sürmem gerektiğini söyledi. Bense “Sümüksü sıvı mı?” dedim. “Neden bahsettiğin hakkında en ufak bir fikrin var mı? Daha çok pembe ve kırmızıya ihtiyacım varmış. Hayır.” Erkeklerin bu işlerden anladığını sanmıyorum, çekilen acıyı da anlamıyorlar. Çünkü bir erkek bir kadına “Tanrım, o topukluları nasıl giyiyorsun?” diyebiliyor ama hemen ardından “Topuklular poponun çok güzel gözükmesini sağlıyor,” diyorlar. Anlatabildim mi?
Evet, hoşlarına gidiyor ama aynı zamanda neden yaptığımızı da sorguluyorlar. Cevap basit: tam da az önce söylediğin şey yüzünden. Senin beğenilerinin ve herkesin senin için bunları yapmamız gerektiğini söylemesinin kurduğu baskı yüzünden. O yüzden hayır, anladıklarını düşünmüyorum. Ve bunun bedelini ödemek zorundalar.