Patricia Arquette: Oscar kazandığımı unutuyorum!

● Böyle bir dizide olmak, ona bu kadar zaman ayırmak film çekmenize engel olur mu? Artık zamansızlık yüzünden film çekme imkanı bulamayacak mısınız?
Beş aylık aradan yeni çıktım ve karşıma güzel bir film fırsatı gelmedi. Hepimiz orada bir yerde harika filmler olduğunu düşünmek istiyoruz ama gerçekçi olmamız gerek. Harika bir filmde oynayabilmek adına çalışmamazlık edemem, çünkü o filmi epey beklemem gerekiyor. Medium’da oynadığım dönemde insanlar artık filmlerde oynamadığımı söylerdi. “Harika sanat filmleri yapardınız, artık televizyondasınız.” Ben de onlara harika bir sanat filmi üzerinde çalıştığımı söylerdim. Bana inanmazlardı. Güzel sanat filmleri yapacağım. Sizin haberiniz olmayabilir, ama izlediğinizde göreceksiniz.
 
Ben bir sanatçıyım. Aynı zamanda çok pratik bir oyuncuyum. Bütün türleri seviyorum. Televizyonu seviyorum. İnsanların oturma odalarında olmaktan hoşlanıyorum. Ulusal kanalları seviyorum çünkü parası olmayan insanların ona ücretsiz erişebilmesi hoşuma gidiyor. Bu açıdan sosyalist sayılırım. Bence bu bir sosyal deney ve kıymetli bir şey. Pratik, akılcı bir insanım. Büyütmem ve okutmam gereken çocuklarım var.
 
Eğer Angela Lansbury (264 bölüm süren Murder, She Wrote dizisinin yıldızı) gibi olamazsam büyük ihtimalle 70 yaşıma geldiğimde bir dizim olmayacak. Bunu başarmış tek insan o olabilir. Ama her zaman sanatla ve sanat yapmakla ilgili olacağım. Ama sanat her zaman olması gerektiği gibi olmuyor. Küçük bir film bile olsa bazen filmin sonunu sevmiyorsunuz ama yönetmenin fikrini değiştiremiyorsunuz, ya da birlikte çalışmanız gereken insanın ilk projesini beğenmemiş oluyorsunuz. Bütün bunları dikkate almak zorundayım. Sonra izlediğimde bir sahneyi neden kesmediklerini sorguluyorum, çünkü içindeki oyuncu kötü bir performans sergilemiş oluyor. Yönetmen niye bunu görmüyor ki? Böyle şeyler beni endişelendiriyor. Bu yüzden sanat yapmak ve karar vermek için pek çok şeyi göz önünde bulundurmak lazım.
 
● Sizce televizyonda roller kadınlar için daha mı kısıtlı, yoksa daha iyi roller ve karakterler mi var?
Kısıtlı bir durum var, kesinlikle. Bu artık garip bir şekilde ortaya çıktı. Genç kadınlar için her zaman iyi roller vardır ve bu beni hiç kızdırmıyor. Ben de bir zamanlar genç bir kadındım ve bu durum kariyerimde ilerlememi sağladı. Aynı zamanda bu insan hikayesinin bir parçası ve filmlerin de yer vermesi gereken bir şey. Ama elbette ki eğlence dünyası etrafımızdaki dünyayı ya da birbirinden farklı insanları bütün gerçekliğiyle yansıtmıyor.
 
Fakat bu değişmek zorunda. Geçenlerde bir araştırmanın sonuçları açıklandı: Projelerin sadece %4’ü kadınlar tarafından yönetiliyor. Kadınlar ve farklı ırktan insanlar eğlence sektörünün içinde olması gerektiği gibi temsil edilmediğinde çok önemli hikayeleri, bakış açılarını ve yetenekleri kaçırıyoruz. Umarım bu durum değişmeye başlar.
 
● Medium dizisinde her şey aile ve aile hayatı hakkındaydı. CSI: Cyber ise sadece size odaklanıyor. Çocuklarla çalışmayı, sette çocukların olmasını özlüyor musunuz?
O dizideki çocuk oyuncular harikaydı. Etrafımda onların enerjisini hissetmeye bayılıyordum. Çocukların dürüstlüğünü çok seviyorum. Kadınların değişik noktalarına bakmak, bir kadın olarak daha önce bir ailesi olan ama artık onları kaybetmiş karakterimi incelemek çok ilgi çekici. Karakterim birlikte çalıştığı genç insanlara adeta çocuklarıymış gibi yaklaşıyor. Onları koruma güdüsüyle hareket ediyor. Ama bu dünyada tek başına bir kadın olmanın zorluğunu da yaşıyor. Tam anlamıyla hayat dolu bir insan olmak için çocuk sahibi olmanız gerekmiyor. Anne olmayı çok seviyorum ama bence insanlar için bir zaruret değil.
 
● Biraz geçen sezonun sonundan bahsedebilir misiniz? En sonunda bilgisayar korsanıyla karşı karşıya geldi, ki onu bu kariyere iten büyük yükün bu olduğunu biliyoruz. Bu olaydan sonar nasıl bir noktada olacak? Karakteri herhangi bir şekilde değiştirmeyi, biraz daha yumuşatmayı düşünüyor musunuz? Böylesi büyük bir şeyin karakteri nasıl etkileyeceğini merak ediyorum.
Komiktir, insanlar kadınların her zaman sıcak kanlı olmasını bekliyor. Bu bilinçaltından gelen bir şey. Bir çok empati kurulmaya müsait, sıcak kanlı insanı oynadım; ben de daha çok öyle biriyimdir. Bir kişinin hayatta kalma mekanizması teknoloji odaklı ya da zeka odaklı olabiliyor. Bu alanda çalışan insanlarla tanıştığımda anlatıyorlar, örneğin bir konferansta birlikte yemeğe çıkıyorlar diyelim. Biri Interpol’de, diğeri CIA’da, biri de FBI’da çalışıyor olsun. Yemeğin sonunda hiçbiri hiçbir şey içmemiş oluyor, çünkü sarhoş olmak istemiyorlar. Ve bu insanlar hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz. Hangi eyalette yaşadıkları hakkında hiçbir fikriniz yok. Ya da kaç çocukları olduğu hakkında… Rangers yerine Bulls’u tuttuklarını açık etmiyorlar çünkü nereden geldiklerinin ya da nerede yaşadıklarının anlaşılmasını istemiyorlar. O yüzden büyük bir gizlilik ve duygusal koruma var. Ayrıca bir kanun koruyucu olmak çok siyah-beyaz bir şey. Kim iyi, kim kötü, dünyayı nasıl korurum? Tüm bunlardan öte, kendimi nasıl korurum? Bu çok beyin odaklı ve farklı bir savunma mekanizması.
 
Bir suçluyla karşı karşıya olduğum bir sahne çekiyorduk, bir sorgu sahnesiydi. Yönetmen biraz kaba davrandığımı söyledi. Ben de ona karşımdakinin kötü adam olduğunu söyledim. Böyle bir yorumu David Caruso için yapar mıydı bilmiyorum. Mel Gibson’a ya da başka bir adama suçluya çok kaba davranıyorsun demezdiniz. Clint Eastwood’a böyle bir şey söyleyebilir misiniz? Demek istediğim işte bu, bilinçaltından gelen bir sıcakkanlılık beklentisi var. Ben öyle biriyim zaten. Gerçek hayatta olaylara öyle yaklaşırım. Ama bunlar karakterimle ilgili kararlar. Bir kadın olarak bunu incelemek çok daha incelikli bir şey. Bu kadının böyle bir şeye ihtiyacı yok, olaylara böyle yaklaşmak zorunda değil. Duygusal ya da sıcakkanlı olmaktan hoşlanmıyor, bundan rahatsızlık duyuyor. Ekibine karşı daha sıcak olabilir ama dünyaya karşı mesafeli ve korumacı.
 
● Bu olayın çözülmesine sevindiniz mi? Ardından küçük bir değişiklik geleceğini düşünüyor musunuz?
Bence o bu konuyu kendi içinde tamamen kapatmadı. Ailesi yanında değil. Çok şey kaybetti. Bir anda iyileşebilir mi, emin değilim. Bölümün %90’ında kötü adam mı, iyi adam mı diye sorguluyorsunuz. Bir kurabiye paylaşarak, sorunlar üzerine konuşarak çözülebilecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bence bu iyi bir fikir ama Columbo yöntemini kullandığınızda pek işlemiyor. Columbo çok ilginç bir yöntem kullanırdı, rahatlığıyla insanların gardını düşürürdü. İnsanlar karşısındaki adamın deli olup olmadığını sorgulardı. Bu farklı bir yöntem çünkü alıştığımız bir şey değil, ama kesinlikle yapılabilecek bir karakter seçimi.
 
● Oscar kazandıktan sonra hayatınızda hiçbir şeyin değişmediğini söylediniz. Fakat ödül konuşmanızda sektördeki kadınlar hakkında konuşma fırsatı buldunuz ve bu çok dikkat çekti.
Evet. Aslında sektördeki kadınlar hakkında konuşmuyordum ama bizde de durum böyle. Ben daha genel bir şeyden bahsediyordum. Bunu söyleme sebebim Boyhood’daki karakterimin sırf kadın olduğu için pek çok tercih yapmak zorunda kalmış olmasıydı. O bir kadındı. Çocuklarına asıl bakan ve eve ekmek getiren kişi oydu. Okula geri dönmeye ve daha fazla para kazanmaya çalışıyordu. Muhtemelen erkekler 1 dolar kazanırken o 78 ya da 82 sent kazanıyordu. Bu yüzden taşınmak, ev ve okul değiştirmek, arkadaşlarına veda etmek zorunda kaldılar. Aslında dönüp bakınca belki de hiç gerçekleştirmemesi gereken bir evliliğe bilinçsizce adım attı. Sırf bir ev, bir temel, bir aile var diye. Başka çocuklar da vardı. Evde para kazanan biri daha vardı. Özellikle başka ırktan kadınların yaşadığı eşitsizliğe belki de bilinçsizce sebep olan her şey…

Daha geçen yıl dünyanın en büyük 7. ekonomisine sahip Kaliforniya’da pek çok Latin kökenli kadın erkekler 1 dolar kazanırken 44 sent alıyordu. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Gelecekte mücadele etmemiz gerekecek şeylere baktığımızda; Amerika’da 66 milyon kadın ve çocuğun açlık içinde yaşadığı ve bunların yarısının, yani 33 milyonun, hakları olan parayı alsalar bu durumda olmayacağı gerçeğiyle yüzleştiğimizde işler değişiyor. Tam zamanlı çalışan insanlar çocuklarıyla birlikte açlık içinde yaşıyorlar. Siyahi kesimin %70’inde çocuklar bekar anneler tarafından yetiştiriliyor. Bu anneler bir dolarlık iş karşısında 64 sent alırsa ilk işlerinden kazanmaları gereken o doları alabilmek için iki işte birden çalışmaları gerekince çocukları okuldan dönünce nasıl evde olabilirler? Özel ihtiyaçları olan çocukların %70’ini tek başlarına onlar yetiştiriyor. Tüm bu farklı şeylere baktığımda durumdan hiç memnun değilim ve üzerinde konuşmamayı da kabullenemiyorum. Birçok kadın çok zor durumda ve yaşları ilerledikçe açlık içinde olma ihtimalleri daha da artıyor. Bu konuda konuşmaya başlamamız, her ırktan ve cinsiyetten insanın hakkaniyetli maaş almasını sağlayarak kadınları ve çocukları desteklememiz gerekiyor.
 
● Sizce eğlence sektörü olarak bu konunun üzerinde daha fazla mı durmalıyız?
Benim yapmaya çalıştığım şey de bu. Bir çok insanın da buna çabaladığını biliyorum. Bunu yapmanın bir yolun da daha fazla hikaye anlatmak olduğunu düşünüyorum. Bence ödül kazandığım rol çok ender rastlanan bir şey. Bir sinemacı bu kadının hikayesinin ilgi çekici olduğunu düşünmüş. Tüm film onun hakkında değildi elbette ama o çocuklarını yetiştirmeye çabalayan bu bekar anneye değer verdi.
 
Genelde Hollywood’da kimsenin böyle bir hikayeyi izlemek istemeyeceği düşünülür. Fakat bu hikaye insanlara hitap etti çünkü bu kadını kendi hayatlarından tanıyorlar ya da zaten aynen onun durumundalar. O kadından kendilerinde bir şey buluyorlar veya annelerini hatırlıyorlar. Bence bu, eğlence sektörünün insanların bazı şeylere beklediklerinden farklı tepkiler verebildiğini ve onlara tanıdık gelen karakterleri izlemeyi düşündüklerinden daha çok izlemek istediklerini idrak etmesi için bir eyleme çağrı
 
● Twitter hesabınızı incelerken orada çok aktif olduğunuzu fark ettim. Teknolojiye çok bağımlı olmasanız da ona çok önem veriyorsunuz çünkü sizin için önemli olan şeyleri iletmeniz için iyi bir yöntem, değil mi? Twitter kullanımınızdan bahseder misiniz?
Bu konu hakkında kendimi çok garip hissediyorum çünkü bir yandan baktığınızda adeta Amerika’ya ilk yerleşildiği zamanlarda olduğu gibi ortada bir ağaç var ve insanları oraya asabiliyorsunuz. Twitter buna sebep olabiliyor. Twitter sayesinde birinin söylediği bir cümleyi alıp onları bir ağaca asarak güneşin altında onlara kötü davranıp yaptıkları için utandırabiliyorsunuz.
 
Bu açıdan biraz garip ama aynı zamanda sosyal normlarla ilgili konuşmalar da böyle platformlarda gerçekleşiyor. Ünlülerin çıplak fotoğraflarının hacklenmesini ele alalım. Bu neden yanlıştı? Bir dakika bekleyin. Bu ünlüler sevdikleri insanlarla bir takım fotoğraflar paylaşıyordu. Hacklenen insanlar askeri aileler olsaydı aynı tepkileri vermezdiniz. Irak ya da Afganistan’da olsalar ve eşleri onlara benzeri fotoğraflar yolluyor olsa… Asıl uygunsuz olan şey sizin için çekilmemiş o fotoğrafları açmak, bakmak, başka insanlarla paylaşmak ve buna hakkınız olduğunu düşünmek. Bu yerler çocukların, gençlerin ve insanların neyin kabul edilebilir olduğuna karar verdiği yerler çünkü şu anda çok sayıda sosyal norm var ve böylesi konuşmalar bu platformlarda yapılıyor. Bütün bunlar bir yana, muhtemelen bir gün gelecek ve ben her şeyi bırakarak çantamı alıp bir dağ başına yerleşeceğim. Asıl plan bu.
 
Evet, çok politik biriyim. Cumhuriyetçi olmamama rağmen Cumhuriyetçi kadınların da eşit maaş hakkı olduğunu düşünüyorum. Cumhuriyetçi bir basın mensubunun ya da bir röportajcının sadece kadın olduğu için saldırı altında olması da hoşuma gitmiyor. Adaletsizliğe uğrayan tüm kadınların yanında olmak istiyorum.
 
● Oscar’ın sizin için pek bir şey değiştirmediğinden bahsettiniz. Fakat bence konuşmanız çok şeyi değiştirdi çünkü ne zaman başka bir aktrisle cinsiyet eşitsizliği hakkında konuşsam sizden, söylediklerinizden ve yarattığınız etkiden bahsediliyor. Bir açıdan bir lider ya da bir ses olduğunuzu düşünüyor musunuz? Ya da söylediklerinizden gurur duyuyor musunuz? Yakın zamanda Reese Witherspoon kendinizden ve başarılarınızdan bahsetmek yerine o anınızı tüm kadınlara adadığınız için sizinle gurur duyduğunu söyledi. Konuşmanızın ne kadar değişime yol açtığını düşünüyorsunuz ve bundan gurur duyuyor musunuz?
 Hayatımı en çok değiştiren yanı belki de bu oldu. Törenden sonra bu beni biraz korkuttu. Ben topluma fayda sağlamaya önem verilen bir ailede yetiştim. Bu rol bana annemi hatırlattı ve benim için bir kısmını anneme yazdığım bir aşk mektubu gibiydi. Hikaye Boyhood’un yönetmeni Richard Linklater ve annesiyle ilgiliydi. Ama annemin sosyal aktivistliği bize de çekti. O da böyle bir insandı, ben de öyleyim. Törenden sonra Food Bank ve Girl’s Club gibi birçok yere konuşmacı olarak davet edilmeye başladım. Hepsine yetişemediğim için kendimi gerçekten çok kötü hissettim çünkü hepsi harika etkinliklerdi.
 
Hayatım, garip bir şekilde, kariyerime bir konuşmacı olarak devam edebileceğim bir yöne kaydı. Bu arada kendimi bunu yapacak kadar yetkin görmüyorum. Aslına bakacak olursak kimde bu yetkinlik var, onu da bilmiyorum. Elimden geldiğince topluma yararlı olmaya çalışmak istiyorum. Her şeyi biliyormuş gibi davranmıyorum. Sanırım bir denge tutturmaya çalışıyorum. Kendimi bir kahraman gibi hissetmiyor. Tek yaptığım ağzımı açmak ve yaşananlar hakkında konuşmaktı.
 
Milyonlarca insan bu konudan bahsediyor ve tüm zamanını bu düzenlemeleri değiştirmeye adayan insanlar var ama kimse onları dinlemiyor. Neden siyahi bir kadın, Latin kökenli bir kadın, ya da eşcinsel bir kadın neden cinsiyeti yüzünden cezalandırılsın, bunu sorguluyorum. Ki onlar renkleri ve cinsel tercihleri yüzünden daha da fazla cezalandırılıyorlar. Ekonomik baskının hüküm sürdüğü sistemin devam etmesine izin veriyoruz ve bu doğru bir şey değil.
 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER