Abandon all hope, ye who enter here!*
Amacınız kendinize göre her ne kadar iyi olursa olsun, kötülüğün kapısını aralamak, bir daha asla kapatamayacağınız bir kuyunun ağzını açmak demektir. Siz bir daha o kuyuya girmek istemeseniz de elbet o kuyudan dışarı çıkanlar olacaktır. Siz unutmaya çalışsanız da istediğiniz kadar kaçsanız da elbet bir gün geçmişin gölgeleri, tekrardan önünüze gelecek ve bugününüzü karartacaktır..

“Ben o kolyeyi hiç takmadım Şevket..”
Meryem tekneye işaret olarak bırakılan kolyeyi hiç takmadığını belirtti özellikle, ama biz daha önce o kolyenin Meryem’in boynunda olduğunu görmüştük. Ayrıca Şevket’in, Cahit konusundaki sorularına karşı, Meryem’in ısrarla cevap vermeyip konuyu değiştirme çabası da şüphe uyandırıcı. Anlaşılan, şu ana kadar öğrendiklerimiz de aslında, Meryem’in söylediği yalanların hepsini açıklamaya yetmiyor.. Ben buradan ne sonuç mu çıkarıyorum? Elimizdekileri ortaya dökmekte fayda var..

Hep dediğim gibi, ben hiçbir şekilde Meryem’in 30 sene boyunca Cahit’e, sırf sevenlerine yönelik tehdit yüzünden katlanmış olabileceğine ihtimal vermiyorum. Meryem gibi gözü kara biri tehdide boyun eğdiyse de o tehdit, ancak ve ancak ortaya çıkmasını istemediği bir gerçek kaynaklıdır.. Ve benim aklıma gelen tek ihtimali de daha önce defalarca dile getirdim, şimdi ise yeni öğrendiklerimizden yola çıkarak tahminlerimi daha fazla detaylandırabiliyorum.. Ne gibi mi? 

Cahit ile Meryem’in neden çocuğu olmadı sorusuna gelelim öncelikle.. Ortada hem Zeynep hem de Birol olduğuna göre, demek ki her iki kişide de herhangi bir fiziksel sıkıntı yok. Burada bence mantıken tek bir sebep olabilir; Meryem yaptıklarına pişman olduğu için yeni bir çocuk doğurmak istemedi, hatta belki de hamile kalmamak için Cahit'ten gizli bir şekilde önlem alıyordu. Ancak gün geldi ve bu gerçek ortaya çıktı. Haliyle bu da Cahit ile aralarında probleme sebep oldu ve araları açıldı. Meryem'in, Cahit ile yaşadıklarından pişman olmasına rağmen de geri dönebilme şansı yoktu. Çünkü Cahit yaşarken Meryem, Şevket’e dönmeye çalışırsa, Cahit tüm gerçekleri ve yaşananları anlatabilirdi. O yüzden de yapılması gereken Cahit’i öldürmek ve onun ağzından kendini aklayacak bir delil yaratmaktı.. Bu durumda yaklaşık 30 sene boyunca beklemenin de mantığını anlayabiliyorum, sonuçta Meryem kendine de kızgın. Kendini affetmesi ve geri dönebilecek gücü bulabilmesi de zaman almış olabilir. Hem Vahit faktörü de var, öyle Cahit'i çekip vurarak ailesinin yanına güle oynaya dönemeyeceğini artık biliyoruz. Yani Cahit'ten kurtulacaksa da bunu olabildiğince Vahit'e çaktırmaması gerekiyordu..

Kısacası, ben Vahit karakterinin gelebileceğini görene kadar; Meryem, Cahit’i çeker vurur ve bu iş huzur içinde çözülür diye düşünüyordum, ama Meryem bu yeni öğrendiğimiz unsurlar sebebiyle planını zamana yayıp Cahit'i zehirleyerek öldürmeyi tercih etmiş, olsun o da olumlu.. Ha ayrıca, bahsettiğim bu çocuk meselesi tamamen benim fantezim de olabilir, ama bence Cahit ile Meryem'in arası mutlaka bir sebeple bozulmuştur.. 

Bu arada Meryem'in katil olduğu artık kesin olduğuna göre, Birol hikâyesi sanki biraz açıkta kalmaya başladı, en azından bildiğimiz kadarıyla. Ne biliyoruz? Birol, Cahit ile Şükran’ın oğlu, ama Cahit çocuğu istememiş ve kadını kovmuş. Şükran da çok yaşamamış. Birol babasına ne kadar düşman olursa olsun, babasının katili olduğunu bildiği Meryem’i nasıl bu kadar sahiplenir? Onun için de tek bir seçenek düşünüyorum; Cahit’in, Birol’un annesinin ölümünden de aleni sorumlu olması. Sonuçta her gayrimeşru çocuk babasının ölümünü istemez değil mi.. 

Toparlarsak; Meryem, Cahit'i öldürüp kötülüğün kapısını açarken, bir daha iç huzuruyla eski hayatına dönemeyeceğini hesaba katmalıydı. Ne yazıyordu Dante'nin Komedya'sındaki Cehennem'in kapısında? "İçeri girenler, dışarıda bırakın her umudu!"*

Şu ana kadar hep Meryem penceresinden baktık olaylara, biraz da yaralı olana, yani Vahit'e dönelim..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER