Bir hayal kursam, içine seni koysam, hiç gitmesen…*
Hayaller, hayatlar temalı çalışma :D
Hayal kurmadan uyuyamayan insanlardanım ben. Mutlaka bir şeyleri hayal edip mutlu hissederken uykuya dalarım her gece. Rüyalarımda bazen devam eder bu olay, bazen etmez. Ama ben bundan hiç vazgeçmem. Çünkü insan hayal ettiği kadardır bana göre. Tüm istekleri, arzuları, özlemleri, mutlulukları buralarda gizlidir. İşte bu yüzden, birinin hayal ettiği insan olabilmek çok kıymetli bir şey. Bunu azımsamamak, kıymetini bilmek önemli. Birini hayalinle bile mutlu edebilmek nasıl muazzam bir olay değil mi? Allah herkesin başına nasip etsin.
 
Bölüm boyunca Ömer, bir hayale tutunup bunu gerçeğe dökme isteğini bastırıp durdu. Hem de kendine rağmen. İşte en kötüsü de bu değil mi? Kendini dizginlemek, engel olmak… Bunu isteyen sen olduğun halde hem de. Kalbi Defne’ye son sürat koşarken gururu yani beyni dizginleri elden bırakmıyor bir türlü. “Aşk mı? Gurur mu?” diye bocalayıp duruyor ya, izlerken çok üzülüyorum. Zaten Barış Bey de o kadar güzel hissettiriyor ki bakışlarıyla bize bu duyguları; Ömer hep acı çeksin, hep üzülsün istiyorum mazoşist gibi. Yalnız değilim değil mi? Bunca zamandır aynı konunun etrafında dönüp durmamızdan sıkılıp isyan etmediysem sebebi bu. Başrol oyuncuları bizi en ufak hareketleriyle bile duygudan duyguya sürüklüyorlar ya… Tüm olumsuzluklar unutulup gidiyor bende. Var olsunlar…


Gözler lens mi?
 
Geçen haftaki yazımda Ömer’i eleştirdim diye bana katılmayanlar oldu. Birkaç itiraz yazısı gördüm. Canları sağ olsun. Ama ben yine de fikrimin arkasındayım. Ömer’in hata yapması, herkes gibi olması karakter için doğru verilmiş bir karar. Kimse mükemmel değil. ‘’Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni’’ diye boşuna söylememiş Orhan Baba. Zaten haftalardır söyleyip duruyorum. Ömer kadar kaçak dövüşen ve önce kendini koruyan karakteri az gördüm ben. “En iyi yol bildiğim yoldur’’ deyip çizgisinden şaşmıyor. İz konusunda geçen hafta normal olarak kafası çok karışmıştı. Çünkü o bildiği, tanıdığı ve tahmin edebildiği biri. Sürprizi yok. Kendinden emin, ne istediğini de biliyor. Ömer’e karşı net. Defne’nin tam tersi yani. Ama ne kadar mantık olarak düşününce İz doğru görünen olsa da kalp, istediğini istemeye devam ediyor işte. Yapacak bir şey yok.


Kredi kartı ekstresi gelince ben!
 
Peki, sen ne istiyorsun Defne? Ben kendimi bu hafta Defne’nin yerine koyduğumda aklıma ilk bu soru geliyor. Defne bu hayattan ne istiyor? Ne bekliyor? Hayalleri ne? En önemlisi de Ömer’den ne bekliyor? Karakter o kadar kördüğüm olmuş durumda -ki dünyada yerinde olmak isteyeceğim en son insanlar arasında şuan. Hem de Ömer’e rağmen. –İtiraf edin kızlar Ömer de size âşık olsa siz de Defne olmak istersiniz. ^.^- Ama tüm bu kördüğümlerin sebebi yine kendisi… En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir demişler. Ömer’i mi istiyorsun? Adam zaten senin. Ama hem istemiyorum, gidemiyorum deyip hem de kıskançlıktan çatlamak, adama trip atmak olmuyor Defne. 

Ne mi yapabilirdin? (Devamı diğer sayfada ^.^)
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER