Ozan!

Sanırım Cansu’nun Gülseren’e sırt çevirmesini bile kabullenebilirim ama senin bu tavırlarını kabul edemem ki Cansu bile yaptığı hatanın farkına vardı ve annesinden özür diledi. Ancak senin eline silah alıp Gülseren’in kapısına dayanmanı asla unutamayacağım. Hem silah bulmak o kadar kolay mı canım? (Yazar burada söylediğine kendi bile inanmadı.) Ekran karşısında biz, evde de Derya ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette olanları izlerken Gülseren silahı kaptığı gibi kafasına dayadı. 


Şimdi sakin ol ve elindekini yavaşça yere bırak!

Onun dik duruşu ve söylediği sözler birer kurşun oldu ve Ozan’ın kalbini deldi geçti. "Tamam, bu sefer hatasının farkına vardı." diyordum, yanılmışım. Her bulduğu fırsatta Cihan’ın damarına öyle sert bastı ki şimdi dayağı yiyecek derken beklenen oldu ve Cihan oğluna TOKAT ATTI! Hani evlatlarını her şeyden, herkesten üstün gören CİHAN GÜRPINAR, OĞLUNA TOKAT ATTI! Yanlış duymadınız… Cihan bile bunu yapıyorsa diğer babalar neler yapmaz diyor insan. O tokatla birlikte Ozan’a olan bütün sinirim geçti. Hak etti ya da etmedi. Bunu tartışmayacağım ama Cihan artık ağzıyla kuş tutsa bile onu her izlediğimde kafamda “oğluna tokat atan bir baba” cümlesi dönüp duracak tıpkı karısına şiddet uygulayan birini gördüğümde olduğu gibi… Ayy hala sinirliyim!


"Oh olsun!" demeyeniniz var mı?

Sinirlerimi yerinden oynatan bir konuya daha değinip yazımı bitiriyorum. Dizinin en başlarında hatırlarsanız Gülseren perdecide çalışıyordu ve mesaiye kaldığı bir akşam patronunun tacizinden zor kaçmıştı. Aradan aylar geçti ve Gülseren gittiği iş görüşmesinde yine tacize uğradı. (Ellerine sağlık Gülseren, vazoyu ne kadar da güzel geçirdin adamın kafasına.) Maalesef ki perdecisinden, gümrükçüsüne kadar ülkemizin çeşitli yerlerinde bu tip adamlar (pardon adam dedim) var. Yalnız bir kadın gördüklerinde vahşi bir kurt gibi üzerlerine atlıyor ve bu yaptıklarını kendilerine hak olarak görüyorlar. Neden? Çünkü kadın yalnız, çünkü kadın savunmasız, çünkü kadın o işe muhtaç… Şimdi bu konu hakkında buraya ne kadar yazsam da boş, o sahneleri izleyip küfredenlerin yarısı içten içe adama hak veriyor biliyorum…  Umarım bu zihniyettekiler teker teker kaybolur giderler, kalanlar da en ağır cezayı alır…


Kerimancığım ile ilgilenemedim bu hafta :(

Aslında yazıya Keriman’ın yalıda geçirdiği eğlenceli anları ve Dilara’nın sabrının ne kadar zorlandığını düşünerek başlamıştım ama sinirlenecek o kadar çok malzeme çıktı ki ortaya gülecek halim kalmadı. Kusura bakmayın…

Haftaya daha eğlenceli ve bol Kerimanlı bir yazıda görüşürüz, kendinize iyi bakın :)

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER