Baştan
söyleyeyim ben Tatlı Küçük Yalancılar’ı
çok sevdim, NET! Hızlı ve mutlu yaptığım bu başlangıcın devamı için çooook
umutluyum, sevgili izleyici. Neden? Bir defa Pretty Little Liars uyarlamasının altından kalkmak büyük başarı; kalkılmış da.
Üstelik birkaçı ilk kez kamera karşısına çıkan oyuncularla. Belli ki rejisinden
oyuncusuna, çok çalışılmış. Herkes ne yapacağını çok iyi biliyor.
Sonra,
anlatım dili çok net. Böyle karışık olayları, izleyenin beynini çorbaya
dönüştürmeden aktarmak maharet. Hatta reji için şöyle afili, ihtişamlı sıfatlar
kullanmak istiyorum, çünkü gümbür gümbür bir açılış yaptılar. Baştaki o yağmurlu
gece sahnesi neydi öyle? Şimdi, teknik terimleri hiç bilmem ama bu kadar yıllık
dizi izleyicisiyim, öyle güzel yerli sahneler izlemedim desem başım ağrımaz.
PLL'ın ilk bölümü yayınlandığında selfie modası yoktu tabii.
En sevindiğim
kısım da PLL'cıları birkaç manevrayla ters köşelere yatırdılar ya, kıs kıs
güldüm. Yoksa koskoca insanlar diziyi uyarlamaya kalkışıp da, A’nın yüzünün görülmediği, sesinin duyulmadığını
atlayacak değil ya! Bu arada orijinali izlememiş olanlara söyleyeyim, sezon
olmuş altı, A'nın kim olduğu PLL'da da hala net değil, tüyo öğreneyim diye, forumdur,
yorumdur hiç kasmayın, gidişatın tadını çıkarın. Ben de öyle yapacağım,
yorumlarda çok gerekmedikçe PLL'dan spoiler yok!
Yayın
öncesi çokça tartışılan, karakterlerin yurdum şartlarına uyarlanması konusuna ise
bu bölüm girmeyeceğim, zaten toplu ilk bakışta diğer arkadaşlarım yeterince
anlatmıştır. Yalnız en farklı uyarlanması beklenen Ebru’nun (Emily) değişiminin,
sadece cinsel tercihlerde kalmadığını söylemem lazım. Bizim Ebru’muz Emily’e
göre biraz fazla ezik, titrek bir karakter olmuş, mızmızlanma hakkımız saklıdır
değil mi? Zaten PLL’da da Emily en sıkıcı bulduğum kızdı. Yeri gelmişken favori
PLL kızımın Spencer olmasının, TKY’da da değişmediğini ekleyeyim. O Selin nasıl
bir Spencer olmuş öyle, bravo! Büşra Develi’ye ise ayrıca bayıldım, çok doğal
değil miydi? İlk oyunculuk tecrübesi olduğuna, insanın inanası gelmiyor. Bir de
“neden sarışın olmayan Açelya?” sorumun cevabını aldım. Beste Kökdemir 'olmuş'.
Uzun
lafın kısası, ben bu işi çok sevdim, düzenli izlerim. Emeği geçenlerin yanına
götürün beni ellerini öpüjem:)
Bu kareyi çok sevdim, duruşlar direkt karakterlerine dair ipucu veriyor.
Gelelim
bölüme. Hikâyemiz belli. Bir ara kafasında boynuzlarını, elinde şeytanın çatalını
gördüğüme yemin edebileceğim kötülükteki Açelya’mızın kendisi gitti, A’sı kaldı.
Yalnız cinayete kurban gittiği anlaşılıncaya kadar herkes, Açelya’nın biriyle
kaçtığını düşündü kesin. Kendi arkadaşları bile, bulunduğu haberi gelince “nasılmış,
neredeymiş” diye sormadan “döndü” sevinmelerine giriştiler. Tamam, kızlardan Ebru
ve Hande’nin biraz saf olduğunu kabul edelim, inanmaları normaldi. İkisinin bir
lidere ihtiyaç duydukları da net. Aslı için de biraz romantik diyebiliriz. Hani,
bir şekilde Açelya ile arkadaş olmuşlar, Aslı da sadık bir yapısı olduğundan
Açelya’ya uyum sağlıyor gibi. Aslında onun öyle entrikalarda falan pek gözü yok
gibi.
Hadi, o da tamam, ama Selin’cim, sen neden Açelya’nın grubuna dâhil oldun
canısı? Hayır, bir lidere ihtiyaç duyan bir kız değilsin. Zaten Açelya ortadan
kaybolunca hemen diğerlerini yönlendirme rolünü sen üstlendin. Ama demek ki
senin de o iş bitirici tavırlarının altında güvensizlik duygusu varmış, senden
daha güçlü birini gördüğünde yelkenler suda. Zaten ablana zaafından belli. Ah
bu kız kardeşlik durumları, yoksa ablanın hiç de hayran olunacak bir tarafı yok
yani şimdi. Diğerleri Hande’yi “patavatsızsın” bakışlarıyla yargılasalar da ben
ona katılıyorum: Merhametten maraz doğar. Bak ablan da sana değil kılkuyruk
Ilgaz’a inandı zaten. Bu arada Sevgili Kaan Yılmaz, vallahi senin karakterine
ikinci dizidir (ilki Gönül İşleri
idi) kılkuyruk diyorum ama seninle
ilgisi yok, tamamen tesadüf. Neyse, sonuçta hakkındaki flashbackleri en merak
ettiğim isim Selin.
"Bir dakika ya senin dudakların ne kadar güzel böyle diyen kurt muydu avcı mıydı?" by Eren
Gelelim
Eren’e. Şimdi Eren’ciğim sen ne ayaksın biraz anlatsana, hmmm? Kırmızı Başlıklı
Kızı kötü kalpli kurttan kurtaran kahraman avcı gibi, bir bakışlar, bir
çarpacağım diye korkmalarla Aslı’nın karşısına çıktın. Kızın yüreğini bir
hoplattın. Sonra arabana aldın, biz diyelim süspansiyon bozukluğu, sen de orman
yolunun cilveleri, Aslı’cık hoplaya hoplaya geldi evine yine. Sonra kızı ay
ışığında öpecek gibi yapıp bıraktın- ki bu bir kadına büyük hakarettir. Sonra da
okulda karşılaşınca “ben senin hocanım, ama yamacıma yaklaş” mesajları verdin.
Tüm bunlardan senin ormandaki iyi kalpli avcı olmadığını anlamıştım da, sen kötü
kalpli kurdu da yemişsin be güzelim! O bilgisayarındaki kızların
fotoğrafları, Aslı’ya kurduğun pusu ne şimdi? Hayır, orijinalinde Ezra Fitz’in gerçek
yüzünü görmemiz dördüncü sezona kadar uzamıştı. Tamam, sen hemen ikinci yüzünü
gösterdin de, rengin ne onu da bir anlasak… Gerçi “A” senin de ağzının payını
verecek belli, hadi hayırlısı. Bu arada hani birebir PLL akışı beklemiyorum
hiçbir zaman ama, Eren’le Aslı ilk bölümde öpüşmeselerdi hatırım kalırdı. Aslı
tam bir Aria olmamış mı bir de, Bensu Soral’ı role çok yakıştırdım.
"Ne vardı sanki şu saçlarını kızıl yapmasan, şimdi ne güzel benim de kızıl gölgeli flashbacklerim olacaktı." by Aslı
Kızların
ortak sırrı Janset ise, kırmızı saçlarıyla PLL’a göre daha az ürkünçtü. Umarım
evi de öyledir. Çünkü PLL’ın perili evi Jenna’ya aitti. Bizim Jenna’mız Janset’se
başına gelenlerin sorumlusu olarak kızlardan şüpheleniyor mu? Sanki. Toprak’ınsa
ne yalan söyleyeyim Toby’den çok daha sevimli olduğunu düşünüyorum. Burak Deniz
projeye cuk olmuş. Bir de Caleb’den haber alsak. Mona ilk bölüm görünmese de,
hakkında duyumlarım var bu arada, Mona’sız olmaz diyenler üzülmesin.
En iyi feneri Selin getirir!
Orijinalinde
en çok söylendiğim konulardan biri, kızların sırlarına ölümüne bağlı olmaları
ve “A”nın çağrılarına tedbirsiz balıklama dalmalarıydı. Şimdi ilk tecrübe tabii
bu, söylenmeyeceğim ama belli ki, titrek Ebrucuk’a rağmen bizim kızlar da her
defasında korkusuzca davranıp “A”nın pusularında av olacaklar. İlk bölüm şanına
yaraşır bir gerilimle, kızların yazlık eve dönüşleri ile sonlandı. Bir yerli
yapımda bu kadar geriliyor olmaktan ne mutluyum ya yaşasın! Bu arada o içeri
gelen paçaları kolları kıvrık yüzünü göremediğimiz arkadaş için “Orkun, sen
misin kuzum?” tweeti attığım doğrudur. Yeri gelmişken Metin Akdülger de Tatlı Küçük Yalancılar’a dâhil olsa
buralar bayram yeri olur, benden söylemesi.
Son
olarak işte ilk bölümden kısa notlar:
*Eren'in arabası şahaneymiş.
*Kızların
yüzünün fondöten badana yapılmamış olması harikaydı, ama bazı rujlar gerçekten çok
yorucu.
*Kıyafetleri
sevdim. Tarzlarını iyi yansıtmış.
* Selin’i
oynayan Büşra Develi’yi siz de Juliette Binoche’e benzettiniz mi?
*Evlere
bayıldım. Dekorasyonlar harika.
*Açelya’nın
odasında dört dönen kamera kalp ben.