“… konuşulmayan acı kalbi parçalar…”
W. Shakespeare
Osman dışından ne kadar “Adam resmen kendini feda etti ya... Valla çok büyük hareket. Başkası yapmaz,” derken; iç sesi “Şükür bu da üzerimize kalmadı,” diyordu. Bu bölüm Aylin ve Osman’a sinirlendiğim kadar Yekta’ya bile sinirlenmedim. Adam utanmadan üstüne yatacağız, diyor. En son ne zaman omurgasız bir karakter izlediğimi hatırlamıyorum. İçlerinde en vicdanlıları Parla çıktı. Belki onun da yaşı henüz yetmediğindendir. Serdar’ın yaptıklarından sonra kimse onu haklı çıkaramaz. Ama, kanun önünde beş kuruş etmeyecek adam, onlar yüzünden maktul olarak geçiyor. Hâlâ böyle bir aptallığı nasıl yaptıklarına inanamıyorum. Çınar’ın inadı işi nerelere sürükledi? İki kişinin bildiği sır değildir, derler. Burada dokuz, hatta Yekta’yı da hesap edersek on kişi bu sırrı biliyor. Bunun sır olarak kalması ne kadar mümkün? Özellikle Yekta’nın bildiği hiçbir bilginin sır olarak kalmayacağını çok iyi biliyoruz. Felaketler zinciri çok yakınlarında. Bu defa Ilgaz ne ailesini ne de özenle kurduğu ailesini asla affetmez. Ilgaz ve Ceylin’in bin bir özenle inşa ettiği evlilik çatısı, bir sır sonucunda yerle bir olur.

Ceylin’den sonra Aylin, haklı olarak Osman’a çıkıştı. Bir baba olarak kızının arkasında durmadığından şikâyet etti. Osman’ın mottosu “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” Aylin biraz sıkıştırınca dahiyane fikriyle karşımızdaydı. O küçük aklıyla Parla’yı yurt dışına kaçırmayı planladı. Pasaport randevusu alamayınca Aylin soluğu Çetin olarak bildiğimiz adamda aldı. Tabii ki bizim cin fikirli Aylin, burada güzelce dolandırıldı. Vesileyle Çetin denen adamın aslında gecekonduda yaşayan, Aylin’e anlattığı anlattığı gibi devlet için çalışmayan biri olduğunu öğrendik. Zaten Çetin’den böyle bir hamle bekliyorduk. Bir yandan Aylin’i dolandırmasına sevindim. Çünkü Aylin başka türlü Çetin’in gerçek yüzünü göremeyecek ve sürekli ona kanmak isteyecekti. Başka bir yönden ise hayallerinin yıkıldığı ve kızına çare olamayacağı için üzüldüm.

Merdan yargılandığı sırada dışarıda Parla’nın verdiği aşırı tepkiler Yekta’nın dikkatini çekti. Bildiği gerçeği yeniden öğrenmesine gerek yoktu. O sıra Erguvan ailesini ve tepkilerini Yekta zevk içinde izledi. Bir ara dişlerinin kamaştığını gördüm. Üzerine para verse bu kadar eğlenemezdi. Tüm düşmanları ona göre mat olmuştu. Yekta Tilmen için bayram havası vardı. Herkes oradayken Parla’nın sürekli ağlaması dikkatleri üzerine çekmeye devam etti. Sadece Yekta değil, az uyanık olan biri bile parçaları birleştirirdi. Yoksa Parla daha dün tanıdığı adam için neden bu kadar ağlasın? Dedesinin arkasından bu kadar ağlamamıştır.

Yekta’nın davranışlarından şüpheden eden Ceylin, Eren’e araştırmasını istedi. Eren de Tilmen Hukuk’ta Yekta’nın odasındaki çöpü karıştırdı. Tesadüfe bakın ki o sabah Yekta’nın attığı kanlı pamuk çöpteydi. Yekta’nın kanı kriminaldeki kan örneğiyle uyuşunca işin rengi değişti. O sıra çöplükte Yekta da vardı. Hatırlar mısınız? Laçin, o gece Yekta’ya leş gibi kokuyorsun, demişti. Parçalar birleşince olay anını Yekta’nın izlediği ortaya çıktı. Eren, tüm bunları Yekta’nın ret edeceğini söylerken Ceylin de Yekta’yı çok iyi tanımanın vermiş olduğu refleksle yapabileceklerini dile getirdi. Kaldı ki haklıydı. Sahte pasaportun ayarlanmasından tutun da Özgür’e kadar geçen tüm hamleler Yekta’nın planının bir parçasıydı.

Bu bölüm sadece Ilgaz ve Ceylin’i yazmak istedim. Yalnızca onlar olsun. Ancak, içimden her ne kadar IlCey yazmak gelse de bölüm hakkında da birkaç satır yazmadan yapamadım. Yine de uzun zaman sonra ikisini baş başa, aşkla izlemek bana çok iyi geldi. İçimdeki kelebekler oradan oraya uçup durdu. Hepimize iyi geldi. İhtiyacımız vardı. Nazan Öncel IlCey’e çok yakıştı. İkisini en son Osman’ın Zümrüt’le kaldığı oteli tespit etmek için yolda giderken dinledikleri şarkı ile hatırlıyorum. Onun üzerinden sanki bin asır geçmiş gibi geldi. O zamanlar ikisinin de birbirine çekimi vardı. Henüz ilk nikahlarını yeni kıymışlardı. Şimdi ise bambaşka bir tablo içindelerdi. Mutluluklarıyla mutlu oldum. Bu tatili çok hak etmişlerdi.

O kadar doğal ve o kadar kendileriydiler ki sanki bir senaryonun içinde değillerdi. Yolculukları bittikten sonra tüm Kapadokya’yı kuşbakışı gördükleri tepede sevgilerinin sonsuzluğunu bir kez daha hayranlıkla izledim. Ilgaz’ın Ceylin’i kucağına alması, arabanın üzerine oturtması ve aralarında geçen diyaloglar olağan bir şekilde gerçekleşmiş gibiydi. Bölüm senaryosunda yazılmış gibi değildi. Yargı Melekleri bu bölüm, bir isyanıma(mıza) daha kulak vermişti. Geçmiş bölüm yorumlarında Ilgaz’ın Ceylin’i uyurken izlediğinden söz etmiştim. Uyuyan kişinin her zaman Ceylin olmasına anlam verememiştim. Bu bölüm, Yargı Melekleri ters köşe yaptı ve bu defa Ceylin, Ilgaz’ı uyurken izliyordu. Eleştirilere kulak verdikleri için teşekkür ederim.

Bu bölüm devamlılık perileri de iyi çalışmıştı. Ilgaz, yanlarına hiçbir eşya almalarına izin vermeden Kapadokya’ya gelmişti. Eren’in aramasıyla birlikte Ceylin’in biraz olsun ötelediği iç sıkıntısı tekrardan kıyıya vurdu. Nefes alma ihtiyacıyla pencereyi açmıştı. O sıra Ilgaz da uyandığında aldıkları parçalardan birini giyerken etiketini kesmeyi atlamadı. Tabii sahnede yalnızca dikkatimi etiket çekmedi. Pınar Deniz ve Kaan Urgancıoğlu’nun gelişi güzel uyumu da dikkatimden kaçmadı. Ceylin’in eli Ilgaz’ın tişört kolundan içeri girmesi senaryonun sol tarafında yazmıyordur. Gayriihtiyari bir şekilde geliştiği çok belli. Hoşuma giden ayrıntılardan oldu.

Bir erkeğin bir kadına “sevdiğim” demesi o kadar kıymetli ki… Mesele dile getirmekte değil. Asıl olay bunu gönülden hissettirebilmektir. Çıkarsız, beklenti olmaksızın ve sebep beklemeden söylenen nadide sözcüklerdendir. Ilgaz her zaman karakteriyle özel bir adam oldu. Onun yalnızca karakterine değil Ceylin’e olan aşkına da hayranım. Hayal olacak kadar gerçek. “Güzel Atlar Diyarı”nda iki özel kalp. Yılkı atları arasında, çömlek yaparken, balonları seyrederken çok güzellerdi. Ama her mutluluğu bir felaket bozuyor. Küçük kaçamağımızın sonlarına doğru tadımızı kaçıracak gerçekler fire vermeye başladı. Hiçbir sırrın sır olarak kalmadığına bir kez daha şahit olundu.
Bölümde emeği geçen herkesin eline ve yüreğine sağlık!
Mortis