Yargı: Tesadüfler silsilesi!
“Kâinatta, tesadüfe tesadüf etmek imkânsızdır.”      
 
Sokrates
Hayatta her şey mümkün. Bazen kendimizi bir kapsülün içindeymiş gibi hissedebiliriz. O zaman, istemeden de olsa yanlışların arasından doğruları bulamaya biliyoruz. Bu oldukça normal. Çevremiz, gördüklerimiz, o an içinde bulunduğumuz durum; bize doğruları yansıtmayabilir. Âmâdan bir farkımız kalmaz. Ancak, göz kapansa bile kalp asla susmaz. Yüreğinizi bağlamadığınız sürece o, sizi doğruyu bulmaya yöneltecektir. Tek bir kıpırdanışıyla yanlışların arasındaki doğruyu bulur. O nedenle her şey mümkün, ama yanlış hissetmek asla mümkün değil. Yüreğinizin sesini dinleyin. Fısıltı bile olsa mutlaka içindeki o ses, insanı doğruya yönlendiren sestir. Ilgaz da bölüm boyunca kalbinin sesini dinlemeye çalıştı. İyi ki yaptı. Eğer hislerinin peşinden gitmiş olmasaydı, Ceylin’i o mahzende bulamayacaktı. Belki de hislerinde yanılmış olsaydı, katilin Burak olduğunu anlamayacaktı.
 
Sizi bilmem, ama ben tesadüflere inanmam. Yaşanan ve karşılaşılan her ne varsa mutlaka belli bir sebepten dolayı meydana gelir. İnsan, vicdanının sesini dinlerse yanlış karar vermekten de vazgeçer. Yekta, tüm bu planları organize ederken tesadüfe kapılıp yapmadı. Bu nedenle Yekta’nın aklından geçenlere ve Burak’ın kurgusuna tesadüf demem imkânsız. Kimse de beni, bu yaşananların tesadüf olduğuna inandıramaz. Zekice hamleler yapan iki insanın tesadüflerle işi olacağını sanmıyorum.


Bari puhutv'de bluru kaldırsaydınız

Tesadüfe bakın (!) 39. bölümün sonunda Burak, kuyulu köşkün mahzenine Ceylin ve diğer tutsakların önüne atılırcasına düşmüştü. Her ne hikmetse Psikopat, kaçırdığı kişilerin telefonlarını olay yerlerinde bırakırken; Burak’ın su dahil, çikolata gibi ürünlerle içeri girmesine izin verdi. Tuhaflık buradan başlamıyor mu? Fark ettiniz mi, bilmiyorum. Yiyecekleri Samet’e uzatırken, Çiğdem çikolatayı sömürürcesine yerken Burak’ın yüzünde değişik bir gülümseme vardı. Böyle sinsi bir gülümseme. O dakika, Burak’ın hareketlerinden hoşlanmadığım gibi davranışlarından da emin olamadım. Şüpheliydi. Kendini öyle bir kapsülün içine yerleştirmişti ki; komşuları, çalışma arkadaşları ve hatta dedesi Haluk dahi Burak’ın gerçek yüzünü bilmiyorlardı. Şeker mi şeker, kötü gün dostu, muhtaçlara el uzatan bir melek gibiydi. Bak, şimdi! Böyle söyleyince tam bir total izleyicisi oldum.

 
İt iti yer kemiğini yabana atmazmış

Hatırlarsanız, geçtiğimiz bölüm yorumunda “Burak’ın katil olduğunu düşünmüyorum,” demiştim. Devamında ise “Belki şu an için peşin hükümlü konuşabilirim. Ama, Burak’ın katil olduğuna inanabilmek adına daha güçlü verilere ihtiyacım var. Yargı Melekleri, beni ve diğer izleyicileri inandırmak için biraz daha çalışması gerecek,” diye eklemiştim. Yekta’nın Burak’a “Hayatımda gördüğün en normal görünen en büyük psikopatsın!” demesiyle ayma yaşadım. Şaşırdım ve gücendim. Bu resmen aklımızla dalga geçmek. Gerçekten izlediklerimi sindiremiyorum. Her şeyi bir anda nasıl da Yekta Timen’e bağladılar, anlamıyorum. Sema Ergenekon’un artık kolaya kaçtığını düşünüyorum. Hikâyeyi evirip çevirmekten, olaya tüm karakterleri bağlayıp bir anda şapkadan başka birisinin çıkması artık tekrara giriyor. Bu olayın Engin’in katil çıkmasından ne farkı var? Birinin bana mantık çerçevesinde anlatması gerekiyor. Seyirci ile oynamadır. İlk sezona yama yapmak için geldiğimiz hâle bak. Sema Ergenekon hikâyeye yama yapmaya çalıştıkça başka yerlerden delikler oluşuyor.


Yekta Tilmen is back!
 
Peki, Yekta’nın Burak’ı bu kadar detaylı tahlil etmesine ne demeli? Çünkü Yekta, bu hikâyenin çobanı. Bunu daha önce de defalarca dile getirmiştim. Anlamadığım bir şekilde ve tesadüfler silsilesinde her olay dönüp dolaşıp Yekta Tilmen’e nasıl gelebiliyor? Niye geliyor? Yekta’nın hikâyesi Yargı’da bitmişti. Daha ne yazılacaktı? Tamam, şu kadarını anlayabiliyorum. Oyuncu ile Ay Yapım sezon anlaşmasına devam edince hâliyle Yekta’yı yeni bir hikâyenin içine yedirdiler. Ancak, yeni hikâyeye zorlama bir şekilde dahil edildiği o kadar belli ki kusura bakmasınlar, ama Yargı Melekleri’nin izleyiciyi kaz yerine koyduğunu düşünüyorum. Serdar’ın çöpünden çıkan drone fişinin ucu bir anda Yekta’ya çıktı. Cinayet ihbarını ses değiştirerek Yekta’nın yaptığını gördük. Adam beş parasız sığıntı gibi yaşarken (hoş, burada da çapına göre paşalar gibi yaşıyordu) Haluk’u “yolarak” özlediği konfora kavuştu. Sadece Haluk mu? Burak’ın da yumuşak karnını kaşıyınca otomatikman bu oyunun ortağı oldu. “Düşmanını yenemiyorsan ona daha fazla düşman edindir,” diyerek Ceylin ve Ilgaz’a misler gibi yeni bir düşman daha edindirdi.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER