Geçen hafta caniko Babür’ün hırsızlık macerası
yüzünden köfteciyi açmaktan vazgeçtiler diye endişelenmiştim. Neyse ki 4.
bölümün hemen başında açılış yapılacağını öğrendim de neşem yerine geldi. Ön
siparişler bile gelmeye başlamıştı ki Güneş elinde olmasa da açılışa gölge düşürmeyi
başardı. Adamın varlığı da yokluğu da zarar ziyan arkadaş!
Güneş’in Ziya Bey Parkı’yla ilgili projesi sonunda
gündeme geldi. Herkesin onayını alarak güzelim parka tesis kurmaya niyetli
Güneş’e elbette karşı çıkan sadece benim iyi kalpli canikom Can oldu. Can’a
yürekten katılıyorum, park dediğin mahallenin ortasında durur, yaşlılar gelir
soluklanır, çocuklar oyun oynar, tesis nedir yahu? Kaldı ki bu park minicik
şirin bir park, Güneş’in projesini kaldıracak bir mekân yok ortada.
Güneş bu parkı yıkınca nerede toplayacaksın mahalleliyi hiç düşündün mü acaba?
Can haklı olarak epey sinirlendi bu duruma ve maalesef
ağzından bir şeyler kaçırdı. Bedduaları arka arkaya sıraladı. Kim bilebilirdi
ki bu bedduaların tutacağını? Güneş’in binmesi gereken ama aslında sabaha kadar
oyun oynarken – mahallede genel bir problem bu anlaşılan- kaçırdığı Çin uçağı
kaybolunca tüm mahalleli durumdan çipil gözlü Can’ı sorumlu tuttu. Zeynep bile!
Zeynep’e ilk başta kızdım ama sonra hak verdim. Kötü enerji diye bir gerçek var
ve bazı insanların maalesef elinde olmuyor, kötü enerjileri birilerine değebiliyor.
Bildiğin nazar işte veya beddua ne dersen de. Biraz da fazla iyi niyetli olunca
Zeynep bilmediği projeye körü körüne destek verdi. Aslında o şirketin
avukatıydı bilmeliydi ama neyse.
Güneş’in fettan yancısı Kamer Güneş’in tesis görünümlü
baz istasyonu projesi için propagandalara başladı. Mahalleli de bildiğiniz
yasta, anma törenleri gırla. Güneş bile bu kadar sevildiğini bilmiyordu
muhtemelen ama yaşananları gördün yani vazgeç dimi projeden, azıcık insan ol be
Güneş!
Can'ı mutlu etmeyi bir kenara bıraktı köftecinin derdine düştü
Babür’ün kriz yönetiminin hastasıyım. Can’ı öldürmek
için geldiğini bilmesem iyi ki Can’ın hayatına girdi diyeceğim. Saf görünüyor
ama aslında cin gibi. Güneş’in mahallede olduğunu ilk o fark etti. Güneş’in
foyasını ortaya çıkarmaksa kendini mahallelinin gözünde aklamak isteyen Can’a
düştü. Tabii ki Can başarılı olamadı aksine Güneş’in maskarası oldu. Parkın
hissesini ilk devreden de kendisi oldu imzaların toplanmasına yardımcı olanda.
Karizmayı parayla satın alamazsın bebeğim!
Güneş kendi kazdığı kuyuya düştü ama Can yine takdire
şayan bir hareket yaptı. Görüntülerle Güneş’i rezil edebilecekken hatta üstüne
para koparabilecekken o baba yadigârı parkın hisselerini istedi sadece ve ne
güzel söyledi insanın yanında ailesi, sevdikleri olsun, köfteni, ekmeğini
paylaşacaksın yoksa ne tadı çıkar ki…
Mutlu ol yeter!
Bölümün sonunda mahallelinin köfteci dükkânına hayırlı
olsuna gelmesi çok güzel oldu. Aslında o anda Can çok mutluydu ama caniko
Babür’de kendini mutluluğa kaptırdığından sanırım bu durumu fark edemedi.
Etmesin de zaten! Can hep mutlu olsun ama bunu Babür anlamasın istiyorum.
Mutlu Ol Yeter 4. bölümüyle de yine içimizi umutla
doldurdu. Bu bölüm en sevdiğim sahne Babür’ün Ayşe için köfte hazırladığı
sahneydi ve dükkâna sahip çıkışına hayran kaldım. Seviyorum seni Babür! Böcek
ilaçlamayla kameranın alınması sonrasında Can’ın para yerine mahallelinin
imzaladığı hisseleri istemesi tabii ki akıllara Ulan İstanbul’u getirdi. Sen de
abarttın demeyin, napayım algıda seçicilik! Güldük, eğlendik yine güzel bir
bölümü geride bıraktık. Tüm ekibin emeklerine sağlık olsun. Tek dileğim bu
güzel işte emek harcayan insanların emeklerinin karşılığını almaları…