“Kaçtığım bütün savaşların yaralarını taşıyorum.”
 
Fernando Pessoa


Merak ettiğim bir konu var. Bu sorumu Yargı Melekleri ne şekilde yanıtlar, bilmiyorum. Ancak, beni oldukça düşündüren bir mesele oldu. Yola çıkıldığı ilk andan beri Engin’in bu manevrası önceden belli miydi? Seyirciden istenen/beklenmeyen reaksiyonları aldıkça yolda karar verilerek şekil mi değiştirildi? Yoksa düğüm o kadar çözülemez bir hâle geldi ki Yargı Melekleri için son can simidi mi oldu? Kastettiğim şey işin rating boyutu değil. O kısma koca bir MAŞALLAH demek isterim. Burada tamamen hikâyenin sağlığına bakıyorum. Evet, Engin’in bu hamlesiyle hikâye bambaşka bir noktaya geldi. Ama bu hamle günü mü kurtaracak, yoksa yarını da çıkaracak mı? Umarım Engin kozunu patlatarak hikâyenin ömrünü kısaltmış olmazlar. Çünkü artık geldiği ve geleceği noktayı, aynı ülke gündeminde olduğu gibi tahmin edemez hâle geldim. “Tahmin edememek” iyi bir durum gibi gelse de yolu her zaman tıkamaya müsait bir olgu olabilir. Yani, her bölüm “WOW” demek zorunda değiliz. Bir bölüm de patlamayalım. Sema Ergenekon ve ekibinin emeğine sonsuz saygım var. Bu yazdıklarım kesinlikle yaptıkları işe saygısızlık olarak algılansın istemem. Sonuçta hikâye akışında kimin aklına ölmüş birinden videolu mektup almak gelir ki? Bu sektörün ayakları yere en sağlam basan senaristlerinden biri hikâyeyi kaleme alıyor. Ben ancak yaptığı işe şapka çıkarırım. Merak ettiğim konunun anlaşılmış olduğunu düşünüyorum.

 
Seni özleyeceğiz "Cici Kız"

Seda’nın İzmir’e dönmesi erken olmadı mı? Tamam, sürekli olarak dava bitsin gideceğim, diyordu. Bana nedense apar topar bir yok oluş gibi geldi. Bence Seda’nın hikâyesi henüz bitmemişti. Yarım kalan pek çok konu varken aniden ayrılmasının nedenini çözemedim. Jenerikte Nergis Öztürk’ün ismi henüz silinmedi. Belki bir umut flashback sahnelerinde yer alır, diye düşünüyorum. Mesela Merdan ve Yekta’nın arasındaki hukukun boyutunu nasıl bulduğunu ve kimden yardım aldığını merak ediyorum. Madem böyle bir bilgi edinecekti de Tilmen Hukuk için bu kadar savaştı? Ceylin’in suçsuz olduğunu biliyordu da niye aleyhine delillerle Yekta’nın karşısına geldi? Dediğim gibi Seda’nın cevaplanmamış çok fazla sorusu var. Karakterin ömrünün bu kadar kısa olmasını beklemiyordum. Umarım yapımcı-oyuncu arasında herhangi bir anlaşmazlık gerçekleşmemiştir.


O koca gözlü oğlanın bu kadar küçük olduğunu düşünmemiştim
 
Görkem’in ortaya çıkması, hikâyenin akışı açısından bana mantıksız geldi. Merdan ile Yekta arasındaki sözsüz anlaşmanın odak noktası Görkem miydi? Merdan’ın karakter hikâyesinin havada kaldığını düşünüyorum. O kısım bir türlü oturtulamadı. Cezmi Baskın öyle usta bir oyuncu ki karakterin yerini doldurmamasını bile bir şekilde oyunu ile kamufle ediyor. Ancak, Merdan’ın bu hikâyeye hizmetini bu zamana kadar pek fazla göremedim. Karanlık iş yaptığı gösterilen bir adam var. Ama bu adam, bana sadece kahveye gidip oturuyormuş gibi geliyor. Belli bir yere ne yazık ki oturtamıyorum. Şimdi de Yargı Melekleri otizm spektrum bozukluğu olan Görkem’i karşımıza çıkardı. Yargı’nın hikâyesine ne gibi hizmeti olacak? yoksa ortaya bir böyle bir sebep attık nereye kadar giderse yazarız hatasına mı düşüldü?
 
Şahver Yengi’yi de bir anda ortaya çıkarmışlardı. Ayşenil Şamlıoğlu’nun adı jenerikte geçiyor, fakat kendisini çok fazla izleyemedik. Şahsen Ayşenil Şamlıoğlu’nu doya doya Yargı’da izlemek isterdim. Merdan ile Şahver’in geçmişinin deşilmesi müthiş olurdu. Yekta – Merdan ittifakı mı yazacaksınız? Alın size mis gibi malzeme. Yani, Görkem’i yazana kadar ellerinde Şahver gibi bir hazine varken kullanmamaları beni üzüyor. Üç değerli oyuncuyu sahnelerde karşılıklı izlemeyi isterdim. Düşünsenize Merdan – Şahver – Yekta! Müthiş olmaz mıydı? Görkem’in hikâyesinden daha çok ilgi toplayacağı kesin. Bence acil olarak değerlendirilmeli.


İkiniz de Yekta'nın bundan sonra yapacaklarından korkun!
 
Her şey bir yana Ceylin’in bu kadar ileri gidebileceğini düşünmemiştim. Videoda suçsuzluğu kesinleşmişken ve tüm planı Engin’in tasarladığı görülmüşken bile bile sırf intikam ateşiyle yandığı için Yekta’yı suçlu göstermek istemesi olmadı. Böyle yaparak Yekta’dan ne farkı kaldı? Nasıl bir hukukçu Ceylin? Adalet anlayışı bu mu? Yekta’ya olan hırsı yüzünden Laçin’i dolduruşa getirmesi doğru değildi. Yekta “Kendi menfaati için her kötülüğü yapar,” ama ya Ceylin? Şu an o da kendi çıkarları doğrultusunda Yekta’nın tutuklanarak cezaevine girmesini istiyor. Ceylin’in gerekçesini haklı bulmuyorum. Bu adam isterse dünyanın en kötüsü olsun, fakat işlemediği suç için tutuklanmamalıdır.


 
İtiraz Çiçeği Arkadaşıma!
 
Ilgaz tabii ki işin peşini bırakmayacaktı. İlk işi de Muharrem “Abi”ye sormak oldu. Evet, zarf Ceylin’e gelmişti. Fakat çöpten çıkardığı ikiye yırtılmış zarfın içi boştu. Peki, kim Ceylin’e “İtiraz Çiçeği Arkadaşım” diyebilirdi? Şimdiye kadar Ilgaz, Ceylin’in Engin’den başka arkadaşı ile tanışmadı. Şüpheleri bu zarfı Engin’in gönderebileceği yönündeydi. Ama Engin ölmüştü. Bu nasıl olabilirdi? Küçük bir opsiyon da olsa muhtemel miydi?


Ilgaz'ın en azından kimseyi zordurumda bırakmayacak bir avukatlığı vardı
 
Anlamanın tek yolu vardı; o da Yekta’ya sormak. Lakin Ilgaz, bu ayrıntıyı aleni bir şekilde Yekta’ya soramazdı. Sanıyorum Ilgaz ve Yekta’nın direkt olarak karşı karşıya geldiği ilk sahneydi Yekta’yı laf kalabalığına getirip ağzından bilgileri almak zekice bir hamleydi. Yalnız Yekta’nın da atladığı küçük bir ayrıntı var. Ilgaz her ne kadar “acemi avukat” olsa bile eski savcı olduğu unutulmamalı. Nasıl da Yekta’nın bülbül gibi şakımasını sağladı? Yekta da aptal değil. Konunun Engin’den açıldığını geç de olsa fark etti. Boşkuğuna geldi ama en uygun zamanda mutlaka bu işin peşine Cüneyt’i düşürecektir. Bu vesileyle “İtiraz Çiçeği” lakabını Ceylin’e Engin’in taktığını öğrenmiş olduk. Sahneyi çok sevdim. Özellikle çekim açılarına mest oldum. Ilgaz tahminlerinde yanılmadı. Zarfı Ceylin’e Engin’in gönderdiği anlaşıldı. Olay zarfı Engin’in göndermesi falan değildi. Ilgaz’ın zihnini kurcalayan soru Ceylin’in son gelişmeyi ondan saklamaya çalışmasıydı. Ilgaz kırıklarını ne zaman ve nasıl toplar, bilemiyorum. Ceylin’in ısrarla gizlemesi Ilgaz’ı sadece kırmadı, aynı zamanda güvenini de yıktı.
 

Ne zaman bu manzaraya karşı konuşsalar imkânsıza yöneliyorlar

İlişkiye büyülü bir şekilde başlarız. Zaman içinde iki kişi birbirini değiştirmeye çalıştıkça o büyü bozulur ve en son da tamamen yok olur. Ceylin’in Eren’le ofisteki konuşmasını hatırlıyor musunuz? “Ben durmam, o değişmez. Daha büyük felaket gelir kapımıza ve işin içinden çıkılmaz bir duruma geliriz.” Tam da bu cümleleri kurmuştu. Siyahın her zaman beyazı yutacağını, ısrarla dile getirmişti. Eren’in dediği gibi Ceylin, Ilgaz’a hiçbir zaman gül bahçesi vaat etmedi. Ilgaz da bunun bilinciyle Ceylin’le bir yola girdi. Ilgaz’ın buradaki tek hatası Ceylin’den değişmesini beklemek ve hatta Ceylin’i değiştirmek. Hâl böyle olunca Ceylin’in dediğine geldiler. Ceylin durmadı. Maalesef saçma bir adalet anlayışına sahip. O felaket bugün kapılarını çaldı. Gelen davetsiz misafir Engin’in ruhuydu. Engin, ikisinin de hayatlarının seyrini değiştirecek lanetli bir miras bıraktı.
 

Sevgili değil de "sevgilim" olsaymış daha şık dururmuş

Şimdi gelelim Sevgili’den gelen bir yeni mesaja! Bundan birkaç hafta önce hatırlayacak olursanız bir yarışmadan söz etmiştim. Birkaç Yargı okuyucusu da buranın aracılığı ile yarışmanın sonucunu iletmemi istemişlerdi. Ben de kendilerine seve seve ileteceğim, diye söz vermiştim. 1 Şubat’ta Yargı’nın hem Instagram hem Twitter hesaplarından Ilgaz ve Veylin’in telefondaki isimlerinin değiştirilmesi için yeni öneriler istenmişti. 14 Şubat haftasına gelen bölümde (20. bölüm) de Ceylin ve Ilgaz birbirlerini “Savcı” ve “Avukat” olarak kaydettiğini öğrenmişti. Aradan biraz zaman geçtikten sonra bu bölüm birbirlerini “Sevgili” olarak kaydettiklerini öğrenmiş olduk. Bakalım bu son gelişme çiftimize iyi gelecek mi?
 

Bu defa gafil avlandınız Yekta Bey

Laçin’in yalan ifadesi ile Ceylin emeline ulaştı. Yekta son koz olarak Neva’yı kullanmak için Cüneyt’i sıkıştırdı. Cüneyt “aşkı” ile işi arasında kalarak bir karar vermesi gerekiyordu. İşini değil Yekta’yı seçti. Neva’ya mecbur değilsin derken aslında ikili elini de bağlamış oldu. Bu arada ikiliyi Ilgaz gördü. Tahmin edersiniz ki peşlerini bırakmadı. O sıra Pars’ın radarına Ilgaz takıldı. Odada da işler pek yolunda gitmiyordu. Cüneyt, Neva’ya yaptığı yardımı yüzüne vurdu. Aslında buradan Cüneyt’in ne kadar da karaktersiz bir erkek olduğunu anlıyoruz. İçerde aldıkları kararı öğrenemesek de belli ki Neva nöbetçi mahkeme için ikna olmuştu.


Cüneyt, Yekta'nın döküntülerini toplarken umarım kendinden daha fazla ödün vermezsin

Cüneyt odadan çıktıktan sonra Pars, Ilgaz’ın Neva’nın odasını gözetlediğini görüyor. Son gelişmelerin ardından Pars mücadele etmeye o kadar bıkmış ki Neva’yı kendi hâline bırakmayı tercih etti. Cüneyt ve tabii ki Yekta’nın hamlesini tahmin eden Ilgaz bir kez daha Pars’tan yardım istedi, ancak umduğu yardımı pek bulamadı. Onun yerine Pars’ın sukûnetiyle karşılaştı. Biraz da Pars’ın sözleri Ilgaz’a ders niteliğindeydi. Neva’nın alacağı her karar bundan sonra kendi sorumluluğundaydı. Sevabıyla, hatasıyla baş başa kalacaktı.
 

Seni de bu parmaklıkların ardında görecek miydik Avukat Bey?

Yekta’yı mı seviyorum, yoksa Uğur Polat’ın oyunculuğuna mı hayranım onu bilemedim. Onu izlerken pür dikkat kesiliyorum. Nezarethaneden çıkarken olsun, cezaevinde olsun hiçbir davranışını sektirmedim. Bu sezonun gelmiş geçmiş en kült karakteri olabilir. Bazen karşı tarafı anlayabilmek için parmaklıkların öteki tarafına geçmek gerekir. Yekta’nın penceresinden baktığımızda da em nezarethane hem de cezaevi oldukça pis ve ucube bir yer. Hayrına dezenfektan dağıtma inceliğini hiç unutmayacağım.


Ceylin'siz bir mahkemeye mahkeme demem ben!
 
Nöbetçi mahkemenin görüldüğü sırada Pars ve Yekta arasında iyi bir tiyatro oyunu izledik. Yekta ile Cüneyt’in her türlü baskı ve itirazına rağmen mahkeme sonucunda Neva büyük bir cesaretle Yekta’nın tutuklanmasına karar verdi. Deliller doğrultusunda Neva’nın verdiği karar yanlış değildi. Sıkıntı ifadelerin Yekta’nın aleyhine verilmesiydi. Laçin ve Ceylin’in elbirliği ile Yekta cezaevine gönderildi. Yekta’yı parmaklıklar ardından izlemek değişik bir histi. Hepimizin görmek istediği manzaraydı. Eğer Ceylin bu şekilde hile yapmasaydı daha zevkli olacaktı.


Ya devam deyip ömür boyu mutsuzluğa mahkum kalacaksın ya da kangren olan yeri kesip ardına bakmayacaksın..
 
Birini hatasından dolayı bir kere affetmişseniz o kişi aynı hatayı tekrarlar. Kesinlikle tecrübeyle sabit. Osman cephesinde de test etmiş olduk. Yanıltmadı. Bebek Osman’dan çıktı – ki bekleniyordu. Osman ıslak zeminde gezmeye bayılıyor. Geçen bölüm sanki Zümrüt’le hiç kaçma planı yapmamış gibi bölüm Aylin’den ayrılmam diyor. Bu karakterdeki erkekleri görünce çıldırıyorum. Kardeşim hem sadık değilsin hem de dümen nereye gidiyorsa o yöne dönüyorsun. Karım evde çamaşırımı yıkasın, ütümü yapsın. Dışarıda da her çiçekten polen toplarım zihniyetinde olunca zevk alınıyor mu? Neyin kafasını yaşıyorlar ciddi olarak merak ediyorum. Hazmedilecek gibi değil. Aylin umarım bu defa kararlıdır da Osman belasından kurtulur.


Amma iştahlı yedin be Ceylin!
 
Ceylin’le Gül’ün dünür dedikodusu yapması bölümün nadir sabun köpüğü sahnelerinden biriydi. Ne zamandır Makbule’yi çekiştirmek istiyordum. Vallahi Gül sonunda dedikodu çanaklarını açtı. Bir yandan yemek yaparken diğer taraftan dedikodu yapmak en sevdiğim aktivite. Genelde annemle konuşmalarımız Ceylin ve Gül’ünki gibi mutfakta, tencerenin başında olur. Arada kavrulan soğan ve kıymadan gerekli tırtıklama da yapıldı mı günlük dozumu almış sayılırım. Bu sahne o kadar doğal olmuş ki annemle aramda geçen iletişimi hatırlatıyor. Tabii Gül, arada dünürcüğü Makbule’ye de sağdan soldan laf sıkıştırması bonusu oldu. Tam bizlik bir sahneydi. Keyifle ve kaygıya düşmeden anne – kız ilişkisinin doğallığını yakalamışlar. Gül de içinde ne biriktirmiş ama! Ailenin tüm GBT’sini ortaya döktü.


Ah Ceylo, ne yapacağız biz seninle?

Gün içinde Ceylin’in Yekta’yı merak etmemesi imkansızdı. Siz, Ceylin’in merak etmediğine inanabiliyor musunuz? İki eli kanda dahi olsa ne yapar ne eder mutlaka bu anı kaçırmazdı. Hiçbir şey anlamasa bile Ilgaz buradan şüphe edebilirdi. Ceylin’in hareketlerinin tutarsızlığı, beden dilinin şüpheleri hareketleri dikkati üzerine daha çok çekti. Erguvan kızlarında haksızken yükselmek genetik olarak geçen bir davranış. Geçen bölüm Parla da aynısını Ceylin’e yapmıştı. Şimdi de Ceylin, suçunu örtmek amacıyla Ilgaz’a sebepsiz yere çıkış yaptı. Bu şekilde davranmasıyla Ilgaz şüphesinde bir kez daha haklı çıktı. Ceylin’in Ilgaz’ın öğrenmemesi gereken bir bilgiye sahipti.


Engin'in şapkasından ne çıkacağı belli olmaz

Ceylin, bilgisayarında her ne saklıyorsa Ilgaz onu öğrenmeye kafasına takmıştı. Bu nedenle bilgisayarı görünce ilk işi açmak oldu. Ancak, küçük bir engeli vardı. Şifre. Ceylin artık Ilgaz’ın bu ısrarcı tavrına karşı o kadar çaresiz kaldı ki Engin’in videosunu bilgisayardan silerek çözüm buldu. Akabinde de şifresinin “dinle beni bi” olduğunu Ilgaz’a söyleyerek bilgisayarını teslim etti. Tabii Ilgaz’ın soluğu emniyette alacağını nereden bilebilirdi? Sildiğini zannettiği dosyayı bilişim ekipleri küçük dokunuşlarla kurtardı. Ve bingo!

Zafer'in cesedine sobe deyin!
 
Engin’in videoda dediği gibi ya cezaevi koşullarına uyum sağlayacaktı ya da tamamen kopup gidecekti. Bir Tilmen asla çevreye ayak uydurmaz. Aksine Engin’in yaptığı gibi tarih yazar. Adam deli kelimesinin vücut bulmuş hâli resmen. Biz haftalarca “Engin’i kim zehirledi?” diye düşündük. Teoriler ürettik. Meğer Engin, kendini zehirlemiş. Daha bitmedi. Yahu, kim kendi ölümü tasarlar? Ölüm gibi soğuk bir kelimeyi duymak bile istemezken adam kalkmış tetikçisini tutuyor. Bunu ancak Engin gibi bir manyak yapardı.


Son kez Engin'e veda ettiğimize emin miyiz?
 
Engin için üzülüyorum. Sevgi ve şefkatsiz büyümek zorunda kalmış. Yekta’nın hırsları yüzünden kaybolmuş. Annesinin sevgisi de yetersiz gelmiş. Aslında biraz sevgi görseymiş, Yekta saçını bir kez olsun okşasaymış müthiş bir cevher olurmuş. Engin’in en kötü olduğu zamanda bile Engin’e tuhaf bir şekilde empati besledim. Videonun sonundaki o üzgün ve sevgiden mahrum kalmış hâli beni yaraladı. Maddi olarak her varlığa sahip birinin tek doyumsuzluğu sevgidir. Sevgi maalesef para ve hediyelerle satın alınamıyor. Onun sevgisiz büyümesi Engin’i bugünkü hâline çevirmiş. Birçok insanın hayatını altüst etmekle yetinmedi. “Babalar gibi” bıraktığı mirasla herkesin elini kolunu bağladı.

Bu su hiç durmaz*
 
Dürüstlüğünden bir saniye bile şüphe duymadığımız Ilgaz, bu defa da bizi yanıltmadı. Delil niteliğinde olan bu videoyu Pars’a sunmaktan çekinmedi. Sonucu her ne olursa olsun adaletten yana değil, hukukun getirdiklerine güvenerek hareket etmeyi seçti. Ceylin kendince ne kadar haklı olursa olsun Yekta’yı bu şekilde alt etmek istemesi usulsüzlüktü. En başından beri Ilgaz’ın yara almasının sebebi buydu. Büyük bir hayal kırıklığı boy gösterdi. Yekta’nın yaptıklarını tabii ki savunmuyordu. Ama bel altından vurmak Ilgaz’a göre değildi. Hiçbir zaman bu yolu tercih etmedi.

 
Öyle bir yerdeyim ki; ne gitmesi mümkün, ne kalması mümkün olan, öylece bir yerdeyim işte...*

Ilgaz, Ceylin’in en başından beri güvenli limanıydı. Başı sıkıştığında, daraldığında, çaresiz kaldığında ilk koştuğu yer Ilgaz’ın kolları olurdu. Oradan yaralarını iyileştirmiş bir şekilde ayrılırdı. Bu defa Engin’in derin bir kesikle açtığı yarasını Ilgaz’ın desteği olmadan sarmaya çalıştı. Yapamadı. Ne kadar saklamak istese de Ilgaz’a yakalandı. Ceylin bu bedeli çok ağır ödeyecek. Ilgaz, temellerini dikkatle attığı bu yolun en önemli malzemesi olan güveni yitirdi. Uzun bir süre de güvenini onaracağını düşünmüyorum. Her ânlarında zihinlerinde yer alan “acaba?” soruları yaralarını daha çok sızlatacak.


Bakıyorum, bakıyorum sonra bana bir gülme geliyor
 
Yargı’da beşli tayfanın içinde bulunduğu sahneleri izlerken keyif alamıyorum. Evet, hikâyelerinin bir derdi var ama nedense o beşli grup akışa köstek oluyormuş gibi geliyor. Serdar’ın saçmalıklarına hiç değinmeden yaptığı son kurnazlıkla kendi de dahil olmak üzere diğer dördüne de ciddi zarar verdi. Bizler sadece para çaldığı için kaçtığını düşünürken arabanın bagajından yanmış ceset çıktı. Ne tarafa şaşıracağımı bilemedim. Engin’in Ceylin’den için “sana babalar gibi bir dert bıraktım” dediği dert Zafer’in cesediydi. Her yerde aradığımız cesedin Serdar’ın arabasından çıkma sürpriz değildi. Cesedin yer değiştirme işini Serdar’ın yaptığını biliyorduk. Bilmediğimiz gelişme cesedi arabasının bagajında taşımış olmasıydı. Haftalardır devam ettirdiği bölüm yorumu yazılarımda; Zafer’in cesedinin ortaya çıkmasını sezon finali bombası olarak düşündüğümü belirtmiştim. Sema Ergenekon’dan büyük gol yedim. Zafer bombasını bu bölüm patlattıysa sezon finali bölümünde ne yapacağını merak ve sabırsızlık içinde bekliyorum.

Bölümde emeği geçen herkesin gönlüne sağlık!

Mortis

* Bülent Ortaçgil
* Mevlâna
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER