Şimdi bu
başlık da ne böyle diyeceksiniz. Açıklayayım. 37. bölüm Ayaz
ve Mehmet’in yangında mahsur kaldıkları yerde bitmiş, hemen ardından yayınlanan
38. bölüme ait ilk fragmanda da aslında yeni bir görüntü olmadığını görüp
dertlenmiştik. Ancak geçtiğimiz hafta arasında 38. bölüme dair yayınlanan
ilave üç fragman ve hafta sonuna doğru çıkan oldukça detaylı özet ile bu sefer
de yeni bölümü izlemiş kadar olduk. Yazımı yazmaya başlamadan önce özeti yeniden
okuyup yazanlara ilave bir şey izledik mi diye düşündüm. Şeyma’ya destek
olanların kimler olduğu, Deniz’in İlker’e yanaşmaya çalışması ve son sahnedeki
soru işareti dışında bildiğimizden farklı bir sahne izlemedik. O halde soruyorum;
yeni bölüm ile ilgili bu kadar çok bilgi paylaşmanın sosyal medyada senaryo
sayfaları paylaşılmasından ne farkı var?
38. bölümü keyifle
izlememe engel olan derdimi döktükten sonra gelelim bölüm yorumuna:
Necmiye Hala vs. Vasfiye Teyze karşılaşması olsa, açık ara Necmiye Hala alır.
Net!
Bu hafta
Kiraz Mevsimi’ni Necmiye Hala ele geçirdi. Hoş geldi, sefalar getirdi ve yüzümde
sürekli büyük bir gülümseme ile izledim sevgili Zeynep Kankonde’yi ama, Necmiye
Hala sahneleri biraz çok değil miydi? Geriye dönüp bölümden sahneler
hatırlamaya çalıştığımda gözümün önüne gelen sadece Necmiye Hala! Hoş, bu
aslında aynı zamanda iyi bir şey, "demek ki akıllara yer etmiş" diyebilirsiniz
ama benim demek istediğim; sanki bölüm Necmiye Hala’ya teslim edilmiş gibiydi. “Alamız”
geldiği gibi herkesin psikolojisini bozdu, ama temennimiz Necmiye Hala’nın tez
vakitte Mete ile karşılaşıp söyledikleri ile içimizin yağlarını eritmesi.
O Beethoven buraya gelecek!
Mete için
söylenecek söz kaldı mı? Vallahi bende kalmadı. Daha hâlâ amacı ne, anlamıyorum.
Şu saatten sonra hâlâ Öykü ile ilgili beklentisi mi var? Şu anda Mete için bir
tek dileğim var, o da götürdükleri nezarethane Ayaz ve Öykü’nün de düştüğü
olsun da, duvardaki Öykü Ayaz yazısını görüp aklını tamamen kaybetsin. Mete’nin ilk bölümlerde Şeyma’ya olan ilgisine
ve “iyi” olarak yansıtılan karakterine haftalardır ters duruşu, bu bebeği
istememesini yadırgatmadı bana. Mete’nin henüz ne olduğunu tam olarak anlamadığımız
ince planları var, bebek tüm bunların arasında onun bu sıralar düşüneceği son
şey.
Kız olursa İclal, erkek olursa Tuna koyarım adını :))
Şeyma için ise
hayat artık çooook daha zor. Ne parası, ne doğru düzgün bir işi, ne ailesi var,
ne de sevdiği adam adam değil. Şeyma
şimdi her şeyin üstüne bir de bir masumun canını taşıyacak. Beklentim Şeyma’nın
bu bebekle biraz akıllanmasıydı ama Mete’yi, kendisini itmediği halde şikâyet ederek
düşüncesizce hareket etti. Özel durumu (?) nedeniyle hamileliğini sonlandırması
önerilmeyen Şeyma, bu bebeği doğurmaya kararlıysa daha dikkatli olmalı. Yatsın
kalksın hayatında Olcay olduğu için dua etsin. Adam resmen beş dakikada
hayatını feda etmeyi göze aldı. Şimdi düşündüm de, Olcay’ın artık daha çok işte
çalışması gerekecek. Önem ve Mehmet’e verdiği hizmetlere Mete’yi de ekleyen
Olcay, acilen Mete’yi de satabileceği bir ek iş bulmalı. Malum hayat pahalı,
bir paket bebek bezi kaç para haberi yok daha.
Bu defa da başım ağrıyor mu desem, ne desem?
Öykü ve Ayaz’ın
yılan hikâyesine dönen evliliği bu gidişle başka bahara kalacak görünüyor. Ayaz
evlenmeye hala hevesliyken, Öykü’nün kararsız tavrı gittikçe daha belirgin
olmaya başladı bu bölüm. Ama ilginç olan, Ayaz’ın girdiği iddiayı öğrendiğinden
beri farklı sinyaller alıyorum ben Öykü’den. Önce sinirlendi, ortalığı
birbirine kattı, sonra yumuşadı ve affetti ama hala eskisi gibi olamadı. Ayaz’la
beraber olmaya başladığından beri beraber yaşadıkları anılar birkaç defa
gözünün önünden geçen Öykü, her ne kadar Ayaz’ın kendisini sevdiğine ikna olmuş
görünse de, hala içinden o güvensizliği söküp atamadı. Evlenmediklerini bir
türlü söyleyemedikleri için aynı evde ve hatta aynı odada kalmak zorunda
olmaları da Ayaz için artık ızdırap olmaya başladı. Koskoca yatak varken yerde
yatmaktan ziyade, Öykü’nün tavırlarının daha yaralayıcı olmaya başlamasından
bahsediyorum.
Yorumsuz!
38. bölümün
son sahnesi, en başta da söylediğim gibi bölümde beni şaşırtan sayılı sahneden
biriydi. Üç erkeğin, moral gecesi adı altında üç kadını eve getirip,
karşılarında dans etmelerini izlerken şerefe içki kaldırmalarından ne kadar
hoşlanmadığımı kısaca geçersek, bunun ortalığı karıştıracağından emindim ama
izlediğimiz boyuta gelmesini beklemiyordum. İlker’i vuran ve Ayaz’a silah
doğrultan Kedi Kadın’ın önce Ayaz’ın eski sevgililerinden biri olabileceğini
düşündüm ama İlker vurulunca işin rengi değişti. Geceyi İlker’in düzenlemesi, Ayaz
ve Emre’nin içkilerine konan ama İlker’e konmayan uyku ilacı, arada atılan ufak
tefek bakışlardan bunun İlker’in bir oyunu olduğunu düşünüyorum. Doğruysa tam
bir eşek şakası olur, ama şaka olmasını böyle bir olayın gerçeğine herkes
tercih edecektir mutlaka. Kedi Kadın’ın kim olabileceği ile ilgili bir de anket
hazırladık. Oy vermek isterseniz anket burada.
Bölümün
geneline baktığımda komedinin ağır bastığı, başta da söylediğim gibi Necmiye
Halanın sırtlandığı bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Gülmüş eğlenmiş olsam da, bölümün
içinde her hafta bu kadar fazla yer alması halinde bir süre sonra beni hla
güldürür mü, bilemedim. Diğer taraftan, Öykü ve Ayaz’ın birbirlerini seviyorken
uzaklaşmaları dizinin matematiğinin gereği ise bunun daha sağlam bir sebebi
olsun isterim. Kendini onlarca defa kanıtlamış Ayaz’ın hala Öykü’ye kendini anlatmaya
çalışması, bana Öykü’nün tavrını ya da dizi matematiğini savunacak yeterli
sebebi vermiyor. Daha somut sebepler arıyorum.
Gelecek
haftayı bu bölümün sonunda neler olduğunu anlamamız açısından merakla
bekleyeceğim, umarım bunun cevabını fragman veya özette değil, bölümü izlerken
bulurum. Geçelim yapmaktan vazgeçemediğim EN listesine.
EN iyi
sahne: Şeyma’nın merdivenlerden düşüşü, çok gerçekti.

EN komik sahne: Necmiye hala vs. Sakız-Salih karşılaşması

EN nefis
taktik: Senacan’ın taktiği. Eğer Senacan bugün yaşıyorsa o kulaklığa çok şey
borçlu.

EN “geliyorum”
diyen çift: Senacan ve Cem

Gelmiş
geçmiş EN yakın çekim öpüşme: Mehmet ve Önem. Ne sönmeyen ateşmiş ya sizinkisi,
maaşallah, Ayaz’a kardeş de yaparsınız siz!

EN "Allah Allah" dedirten replik: Ayaz’dan geldi. “Bırak lak lak etmeyi gir içeri” Bu
Necmiye Hala insanın huyunu suyunu da değiştiriyor, pamuk gibi çocuğu taşa
çevirdi.

EN
anlamadığım: Deniz’in ne yapmaya çalıştığı ve her hamlesinden sonra dudaklarını büzerek bize ne anlatmak istediği. Önce yüzüğü geri verip güven
kazandı, sonra İlker’e yanaşmaya çalıştı. Çok tehlikeli oyunlar bunlar. Altından
ruhsal bir rahatsızlık çıkmasını bekliyorum.
