Ve
o gün geldi. Hayır, hayır ağlamıyorum; gözüme Ulan İstanbul kaçtı. Dokuz ay boyunca televizyon ve internette aralıksız
devam eden macera 39.bölüm itibariyle son buldu. Hani daha çok eğlenecektik? :(
Neyse! Madem bitti, ben de son bölüm böyle yayıla yayıla, tadını çıkara çıkara yorumlayayım.
39.bölüm de
geride bıraktığımız otuz sekiz bölümü aratmadı. Tezgâhıyla, çaktığı selamlarla, geçmişe
göndermelerle… Çok özleyeceğiz be!
Bu
bölüm bu aralar görmek istediğim tek sahne ile başladı. 6 ay sonra Nevizadeler’in
saklandığı yere iki kişi gelmişti. Onlar kim ki diye düşünürken manzara
muhteşemdi: Aşkından yanan Maşuka ve kolunda Kandemir. Yoksa o ses tonuna, o
bıyıklara kavuştun mu kızım? N’olur kavuştum de, çok mutluyum de! KarYar,
FerDer’den sonra KanMaş mı acaba? 90+4'te çaktın mı gölü? (Zaten dizinin finali diye çok hassasım Maşuka’yı
da öyle görünce musluklarım oldukça direndi.)
Ay, hadi inşallah!
Tezgâh
durumlarında ise Nevizadeler, Firuz’un arkasındaki güçleri teker teker
bitirmeye başlamışlardı. İlk önce paranın kaynağı Âdem Simit ülkeyi terk etmiş ardından
iyi giden her türlü şantaj montaj işlerinden sorumlu Jülide Sarı istifa etmek
zorunda kalmıştı. (Made in Nevizade.) Geriye
emekli albay ve müsteşar kalmıştı. Emekli albaydan başladılar zira müsteşar işi
sakat. Hedefte Cem Büyük ve elinde bulundurduğu belgeleri vardı. Fahri Nevizade
Ceyhun’un topladığı istihbarata göre o belgeler adamın ofisindeydi. İlk önce
gündüz gözüyle, Tuncer, Bahadır, Ferdi üçlüsü camcı şekli yapıp, adamın ofisine
girdiler. Tabii Karlos ve Yaren kapı önü goygoyunda, büyük aşkları nefretle başlatma halindelerdi.
Akıl ile baş arasındaki mesafe.
O sırada Ferdi de Cem Büyük'ün ofisine girebildi. O da havalandırmadan. Kasayı
patlattı ama ı-ıh, olmadı. Artık nasıl mübarek belgelerse adam Cuma namazına
giderken bile yanında taşıyor. O halde daha organize bir tezgâh yapılmalıydı,
yaptılar. (Bölüm 2, tezgâhın adı: Gözde Şan. Bahadır: "Televizyon abi, en büyük
illüzyon.") Cem’ciğim
de kendisini her emekli asker gibi kültür, sanat, edebiyata vermiş ve Sevda
Çölleri adından “orijinal” bir roman yazmıştı. E tanıtmazsan nasıl satacak o
kitap? Yaren de geçmişten ilham almış olacak ki fikri geldi. Cem Büyük'ü televizyon ayağına ekran önündeyken, belgeleri çantadan alacaklar. Çok basit.
Yaren'ciğimi küçük gördünüzde Karamürsel sepeti mi sandınız? (Evet, ben de kısayım.)
Nevizadeler, Ev
Kafası’nın ardından ikinci program denemeleri Mahmut Kandemir ile Entel Dantel
ile de kendi reytinglerini altüst ettiler.
Cem Büyük'ün aynı adlı eserinden diye dizisi olamayacak kitap. (Yalnız yapım ekibinin birbirlerine
isimleriyle hitap etmesi muhteşemdi. Sevtap Hanım, Kaan Bey, Salih Bey.) Cem Büyük,
güya programda, kitabını tanırken adamın çantasından belgeleri hoopp diye aldılar.
Hem de kim aldı biliyor musunuz? Ceyhun! Adamın içinde varmış resmen. Balkonculuk gibi değil. Bildiğiniz çantadan kaptı valla. Adeta
profesyonel bir Nevizade.
Ceyhun’un bu hallerine doyamadıııııık, doyamadııık.
Tilililililili. Firuz’u bitirmeye bir adım daha yaklaştıran belgeler de
Nevizadeler’de olduğuna göre kopabiliriz. #NowPlaying Karlos feat Yaren –
Tarzımsın Farzımsın.
Biz de seni kalp Karlos. :)
Yalnız
adamın neden cumaya bile çantayla gittiğini anladım. Meğerse adam ülkenin
silahlarını Ortadoğu’daki örgütlere satıyormuş ya la. Sonra adamı paketleyip,
aynen hapishane gönderdiler. Şimdi tek bir lobut kaldı: müsteşar. O ve çok daha fazlası filme artık.
Murat Onbul, bu hareketiyle bize ne anlatmak istiyor acaba?
Hayati
ise Pavlov’un köpeği gibi şartlı reflekslenmiş bir şekilde “oy” diyenin üzerine
atlayıp durdu. İktidar sahiplerinin yaptırdıkları anketler Hayati’yi
yıldıramaz. Muhtar olacağım dediyse, olur!
Tatlişko irade! (Seni hep böyle gülerken hatırlayacağım Hayati.)
Ha
bu arada Nevizadeler’in sırlarını artık Maşuka ve Hayati’de biliyor. Üstelik 6
ay sonraki mekânları da İstanbul değilmiş. İstanbul'a geri dönüyorlar! Firuz’un Esra’ya işbirliği teklif
etmesi ise: malumun ilanı.
Servet
Abi tabi ki… Giderayak yine söyleyeceğini söyledi. Şeytanda eksik olan tek şey
aşktır, dedi. Birini kaybetmek istiyorsan onu çok sev, bu dünyanın düzeni az
sevenlere göre kurulmuş, çok seven her zaman kaybeder, dedi. Nasıl içime oturdu
anlatamam. Hayatım boyunca sorguladığım tespitlerden birisidir kendisi. Yahu neden
az sevelim, neden severken gurur yapalım, neden çok sevdiğimizi belli etmeyelim? Toprak olup giderken gururumuzu pamuk
niyetine… Tövbe. Ama büyük sözü dinlemek lazım. Servet Abi diyorsa vardır bi’
bildiği.
Bitirmemek
için sakız gibi uzatıyorum farkındayım, ama olmuyor, elbet bitecek. Bu kısımda
oturup reyting sistemimiz böyle, aslında durumlar şöyle demek anlamsız geliyor.
Ne yazık ki düzen bu! Henüz televizyondan ücretli dijital yayıncılığa geçmeye
hazır değiliz, onu anladık. Temennimiz belki Ulan İstanbul’da olmadı ama başka dizilerde olması yönünde.
Gelelim teşekkür ve veda faslına...
Nereye gittiğin değil, yola kiminle çıktığım mühimdir, derler. Yazmaya başladığımız ilk günden bu yana yola bizimle çıkan herkese ve herkese çoo..k teşekkürler. İyi ki varsınız! Çağla, yol arkadaşım, yoldaşım. Dizimiz bitti ama mesajlarımız hep evrende. :)
Ve iyi ki varsın Ranini. Sen de tercihini bizden yana kullandın. Umuyorum ki hiç kimseyi mahçup etmemişizdir.
Yaz-kış,
sıcak-soğuk, kar-yağmur, dış/gece demeden başta işin mutfağında olan tüm yapım,
reji, kamera, ışık, kostüm, sanat ekiplerindeki emekçilere, Nevizadecilik’in
neden demek olduğunu bize öğreten Uğraş Güneş’e, bakış açısına bayıldığımız
yönetmenimiz Murat Onbul’a ve kamera önündeki varlıklarıyla bizi mest eden
başta Uğur Polat,
Zihni Göktay ve Emre Kınay olmak üzere Şebnem Bozoklu, Salih Bademci, Erkan
Kolçak Köstendil, Sevtap Özaltun, Caner Özyurtlu, Kaan Yıldırım, Zeynep
Kankonde, Beyti Engin, Ayta Sözeri, Demet Gül, Alptekin Serdengeçti, Bahadır
Hakim, Gökhan Niğdeli, Gözde Türkpençe, Gökhan Kıraç, Nihal Koldaş, Elif
Çakman, Can Bartu Aslan, Ozan Çoşkun, Fatma Alp’e kocamaaan, kocamaaaaan
sevgiler. Herkesin yolu açık olsun.
Bizi okumaya devam edin :)