Gelelim Süreyya cephesine. Bu hafta o cephe epey karışıktı
aslında ve ben Süreyya’nın üstüne fazla gidildiğini düşünüyorum. Onu
eleştireceğim bazı noktalar var elbette. Misal, geçen hafta Esma’nın yaka
iğnesi Yaz’ın beşiğine düştü diye, bu olayı alakasız bir şekilde Esma’nın
hastalığıyla ilişkilendirip aniden Anastasia’yı işe almasını abes buldum.
Sahiden Esma’nın hastalığından dolayı Yaz’a geçici bir zarar gelse, ne bileyim
aşısını atlasalar, ilacını fazladan vermiş olsalar filan anlayacağım. Ama yaka
iğnesi açılıp da yatağa düştü diye ne bu telaş? Bunun unutkanlıkla, Alzheimer
ile bir alakası da yok. Benim de yolda küpemi düşürmüşlüğüm var, ben de mi
hastayım? Kötü niyetli asla değil ama acemice atılmış bir adım bu.
Öte yandan Süreyya’yı, bu acemi adımları yüzünden sanki
Hürrem Sultanmış gibi, iktidar hırsıyla Esma’nın yerini almaya çalışmakla
suçlamak da ona haksızlık. İyi niyetiyle yardımcı olmaya, elinden geleni
yapmaya çalışıyor ve tökezliyor. Tökezlediği noktalarda kötü niyetli davrandı
diyebilir miyiz? Bence diyemeyiz ama diyorlar işte. Bu da haksızlık oluyor
benim gözümde. Hele ki Gülistan’ın, bugüne kadar zerre ters bir hareketini
görmedikleri Süreyya’yı sırf Anastasia’yı işe aldı diye kendi kadrosunu kurmak
ve diğerlerinin altını oymaya çalışmakla suçlaması pes dedirtti. Sırf
Anastasia’yı kıskandığından hıncını Süreyya’yı suçlayarak aldı ki ayıp!
Bursa'daki kafelerin köküne kıran mı girdi?
Gülistan’ın bu yaptığına şaşırdım açıkçası ama İpek’in
cümleleri beni hiç şaşırtmadı. Zaten İpek ve Süreyya’nın “eltican” halleri bana
hiç samimi gelmiyordu. İpek’in canı yandığı zaman başkalarının da canını
yakmak, mutsuz etmek mizacında var. Bir vakitler göz koyduğu koltuğa kendisi
oturamadığı için hıncından Süreyya’nın canını acıtmak istedi. Onun “Bu evde senin verdiğin şey her zaman kişilik
savaşı oldu. Benimkisi koltuk sevdası. Ama bak şu anki halimize, roller değişti.”
suçlamasını da kabul etmiyorum. Süreyya kişilik savaşını verirken kimsenin
üstüne basmadı, “İpek şuna sahip, benim ondan neyim eksik?” gibi başkalarıyla
kendini yarıştıran cümleler kurmadı.
Farkında olmadan, hayatın ve çevresindekilerin
yönlendirmesiyle şu anda bulunduğu konuma kerhen geçmiş olabilir ama, bile
isteye, etrafındakileri kırarak, iktidar hırsı veya güç sevdasıyla gelmedi bu
noktaya. Yahut gücü ele geçirince bundan zevk de almadı. İpek’in bir çırpıda
kondurduğu “kovulduğu konağın hanımı olmak” gibi bir payeyi aklına bile
getirmeyen, böyle bir şeyin hazzını yaşamayan Süreyya’yı öyle
davranıyormuşçasına suçlamak haksızlık. O mu dedi Nurgül’e, bundan sonra yemek
menülerini benden alacaksınız diye? Halbuki İpek olsa bunları keyifle
yürütürdü. Süreyya uygun bir dille, boyunu aşan sulara girdiği için
uyarılabilir. Mesela Nurgül onca yıllık tecrübesiyle ona yol gösterebilir. Ama daha
3 ay öncesine kadar eline böyle bir fırsat geçse seve seve kullanacak olan İpek’in,
üstelik de Süreyya’nın böyle bir amacı yokken onu bu şekilde suçlamaya hakkı
yok. Sen önce kendine bak derler. O tiradında
hak verdiğim tek sitemi, Süreyya’nın dışarıda buluşmak yerine İpek’i konağa
davet etmesiydi.

Biz iyi bir takımmışız, öyle diyolla
Ayrıca ailedekiler de bunu istiyorsa “aileye sahip çıkmanın”,
içindekiler de mutluysa mevcut düzeni muhafaza etmeye çalışmanın nesi kötü?
Süreyya neden bu cümleyi kurdu diye, Esma’nın yerine göz koymuş veya küçük Esma
olmuş olsun ki? Evet, Esma da aileme sahip çıkıyorum cümlesini çok kullanırdı
ama bunun için çabalarken, uğruna savaş verdiği insanların isteklerini göz ardı
eder, sadece kendi bildiklerinin doğru olduğuna inanır ve diğerlerinin
istekleriyle fikirlerine kulaklarını tıkardı. Halbuki Süreyya böyle bir şey yapmıyor. Bu yüzden onu, Esma’nın yaptıklarını yapmakla, onun gibi
olmakla suçlamak yanlış. Süreyya, bir zamanlar muhatap olup da hiç hoşnut
kalmadığı, çevresindekilerin fikirlerine kulaklarını tıkayan kadına
dönüşmekten, onun gibi tek bir doğruya sağlanıp çevresindekileri mutsuz
etmekten elbette ki korkar. Bunun bilincinde olup, bu korkuyu taşıması bile o
kadına dönüşmeyeceğinin bir işareti bence. O, eski Esma gibi kendi bildiğini,
kendi istediğini dayatmıyor ki. Anastasia konusundan ilerlersek, bu Osman’ın
fikriydi ve herkesin içinde de konuşuldu. Erken bir hamle olduğu konusunda
hemfikiriz o ayrı.
Hem farkında mısınız, herkes de Süreyya’ya tabiri caizse gaz
verip duruyor. Sen kuzey yıldızısın, annemin varisi sensin, sen güçlüsün
yaparsın, aslansın kaplansın, annemden sonra her şey sana kalacak cümlelerini
her duyduğunda omuzlarının santim santim çöktüğünü görmüyorlar. Süreyya ile
tatlı iletişimini sevdiğim Osman bile, neler olduğunu neler yaptığını sormadan
Süreyya’ya halledersin deyip işin içinden çıktı. Anlıyorum, Süreyya’ya güç
vermeye çalışıyorlar ama biri de yardıma ihtiyacı olup olmadığını, ona
gerçekten nasıl destek olabileceğini sorsun rica edeceğim.
Yeni başlayan bir hayatın getirdiği “Umut” ve mutluluklarla
dolu, keyifli bölümlerle devam etmek dileğiyle. Emeği geçen herkesin ellerine
sağlık.
*Candan Erçetin, Melek