İstanbullu Gelin
yeni yıla, neşesi de hüznü de dozunda, keyifli
bir bölümle başladı. Esma ve Garip’in gönül bahçelerinde neşeyle koşuşturan
çocukların mutluluğu, Dilara’nın insanı düşündüren, kalbini yaralayan derin
yalnızlığı, Süreyya ve Faruk’un arasındaki suların çalkalanıp durulması, Fikret
ve İpek’in hiç durulmadan devamlı çalkalanan suları, Adem ve İdil Hanım’ın
seansı derken 2 saat nasıl aktı anlayamadım.
Elbette ki en sevdiğim anlar, uzun süredir olduğu gibi, Esma
ile Garip’in sahneleriydi. Onlar bilhassa da bu sezonun itici güçleri; çünkü en
dinamik, en kendini geliştiren hikaye şu sıralar onların. Kayak festivaline
özellikle denk getirdikleri(!) balayı, başından sonuna kadar çok keyifliydi. “Allah
bir yastıkta kocatsın.” temennisini tamamlayamayan, devamlı bir pot kıran sevimli
otel görevlisinden tutun da gece bardaki gençlerin neşesine, kayak pistindeki
becerilerinden kendi aralarında oluşturdukları sevgi diline kadar her anlarını
çok sevdim. Öyle içten, öyle neşeyle gülüyorlardı ki her kahkahalarına ben de
eşlik ettim. Hatta tadı damağımda kaldı diyebilirim, 2 gün onlara yetmiş olsa
da bana yetmedi. Aklımızda kalanlar listesinden en çok karavan hayalini de
gerçekleştirmelerini dilerim.
Sabaha kadar dans!
Bir de aralara serpiştirilen geçmiş sahneleri var ki,
tadından yenmiyor. Onlarsız da Esma ve Garip sahneleri gayet güzel olur ama
onlarla bir başka güzel, daha da unutulmaz oluyor. Mesela gece otelde eğlenirken
şimdiki zaman ve geçmiş zaman arasındaki geçişlere her zamanki gibi bayıldım.
Genç Garip’in, Esma’nın odasına daldığı sahne, ta geçen yılbaşında Esma’nın
odasına daldığı sahneyi hatırlattı bana. İki sahnede de, aynı heyecan ve aynı
yakalanma korkusu hakimdi. Çok minik anlardı bunlar halbuki, olmasa da olurdu. Fakat
bu kadar ayrıntılara bile böylesine özenilmiş olması, seyirci olarak benim
gururumu okşuyor, bana değer verildiğini hissediyorum.
Öte yandan Esma’nın yüzünün durup durup düşmesi,
mutluluğunun gölgelenmesi dokunuyor bana. Hele de, geç gelen bu saadeti dibine
kadar yaşamayı hak etmişken… Garip de benim gibi düşünüyor olmalı ki her
anlarını dolu dolu geçirmek, Esma’nın kara düşüncelere kendini kaptırıp
koyvermesini engellemek için elinden geleni yapıyor. Garip Bey sahiden de
Esma’nın, hele de şu dönemde en büyük şansı. Bir kere onun yaşam enerjisi, o
hayata dair duyduğu coşku Esma’yı da diri tutacaktır.
Yazı devam ediyor.