Bu sen misin Süreyya, bu siz misiniz?
İstanbullu Gelin’e bölüm yorumu yazmaya başladığımdan beri en zorlandığım haftalardan birinde olduğumu itiraf etmeliyim önce. Bir takım çok mantıksız şeyler, bir takım içine girmekte çok zorlandığımız diyaloglar ve biraz da aşırı tahmin edilebilirlikle geçen bir bölüm oldu. Yine de aklıma takılanları yazmak isterim.


Başka koşullarda mı karşılaşsaydınız keşke?

Bölümde en şaşırdığım ve hayal kırıklığına uğradığım sahne Süreyya-Ülfet buluşmasıydı. Normal şartlarda merakla bekleyeceğim bir buluşma olurdu bu ama gerçekleştiğinde hiç de öyle olmadı maalesef. Diyaloglar tutuk, duruşlar eğreti, ikisi de ilk defa gördüğümüz insanlar gibiydi. Eğer böyle olması istendiyse de bana öyle geçmedi, tuhaf bir sahne gibi havada asılı kaldı. Bir de Süreyya’nın o kargaşada Ülfet'te olmayan bir plağı arayıp bulmasını ve çiçekli böcekli hediye paketleri ile Ülfet’in kapısına dikilmesini de biraz saçma buldum. Tamam ailenin diğer fertleri gibi nefret etmiyor belki Ülfet’ten ama Esma’nın söylediklerini bu kadar göz ardı etmesi de saçma. Ülfet onlara evini açtı evet ama esas iyilik arsayı satmalarına izin vermek olurdu ve bunu da yapmadı. Süreyya neye dayanarak Ülfet’in iyi biri olduğuna kadar verdi? Öğretmenlik yapmasına referans olmak buna yeterli olmasa gerek.


Ya neyse ben sana bir şey demiyorum 

Gelelim bölümde en sinirlendiğim kişiye. Çoğu bölümde olduğu gibi bu hafta da o kişi Fikret’ti. Yine boyunu aşan işlere karıştı ve en sonunda da başını büyük derde soktu. Halim’i yerde öyle gördün madem de ne demeye eline yüzüne kan bulaştırıyorsun, çıkıp gitsene. Abini ara, Akif’i ara bir şey yap ama yok, en yapılmayacak şeyi yaptı her zamanki gibi. Vizontele’nin o şahane sahnesindeki gibi seslenmek istiyorum ona; ‘Duvarı yıktın bari pirketleri niye kırıyorsun?’. Bütün bu yaptıkları yetmezmiş gibi bir de en olmayacak yerde Faruk’a kardeş olmadıklarını söyledi. Doğru mu değil mi bilmiyorum ama Fikret’in aklından şüphe etmemiz için yeterli bir sahneydi.


Osman-Dilara ilişkisine bakarken biz 

Dertlerimiz bunlarla da bitmiyor, Osman-Dilara ilişkisi göz göre göre geliyor. Dilara bebeği aldırmaktan vazgeçti, çok güzel, yalnız acaba hiçbirimiz Adem’i tanımıyor muyuz da bunu öğrendiğinde ortalığı birbirine katacağını bilmiyoruz? Bu sefer haksız diyemeyeceğiz de üstelik. Osman’la Dilara ise daha önce yakın arkadaş bile olmadıkları halde aşırı bir samimiyet içinde geçinip gidiyor. Yemek pişirmeler, başucunda kitap okumalar derken Osman’ın çocuğu nüfusuna geçirmesi an meselesi gibi. Gerçekten sevimsiz ve bir de ikna etmekten çok uzak bir ilişki oluyor onlarınki, dilerim sevgili olmazlar.


Durduk yere organizasyon şirketi kurmalarından hemen önce 

Bölümde bir miktar mantıksız bulmakla birlikte gülümsediğim bir sahne Faruk’un yeni patronunun çocukluk arkadaşı İpek’e inceden yanık olmasıydı. Her ne kadar İpek’in organizasyon şirketi fikri azıcık yersiz olsa da (bir de iki yıl önce Santorini’deki düğünü anlattı da iki yıl önce Fikret’le evlenmişlerdi bile ve Esma Sultan’ın gelini Santorini’ye gitse bunu hatırlardık bence) dünya üstünde bir insanın İpek’i de sevebileceğini hatırlatmak için güzel bir andı. İpek’e ne zamandır Boranların gözlerinden bakıyoruz, belki bir değişiklik bize de iyi gelir.


Hakikaten Drakula'nın şatosuna döndü güzelim ev 

Bölümün en güzel sahnesi Adem’in rüyasıydı. Bilinçaltı falan değil, bildiğimiz bilinç üstü, tabire gerek bırakmayacak kadar aleni bir rüyaydı ve Adem’in de canını en çok bu sıktı belki de. Kim kendisiyle yüzleşmeye bayılır ki?

Bölümde en çok etkilendiğim şey ise Süreyya’nın Adem işinden bahsederken ona özenerek bakan gözleri ve aklından yaptığı iş görüşmesini geçirmesiydi. Tutkuyla yaptıkları bir işleri olması kadınlara nasıl da yakışıyor, kimse bundan uzak kalmasın dilerim. Süreyya’nın yapmak istedikleri ve hayalleri için Faruk’tan fikir değil de bildiğin izin almak zorunda olduğu gerçeği ile nihayet yüzleşmesi ise elbette kalbimi kırdı. Bunu hak etmiyorsun Süreyya, kimse bunu hak etmez.

Daha çok seveceğimiz bir bölüm umuduyla iyi seyirler dilerim. 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER