O
Hayat Benim dizisini lezzetli kılan pek çok neden
var. Fakat en büyük pay hikayenin merkezindeki o büyük “sır”a ait. Zaten her pazar
nabzımızın ve sabrımızın ayarlarıyla oynayan bu sır için ekran karşısına
geçmiyor muyuz? Baksanıza ha bugün ha yarın derken 39.bölüme gelmişiz bile. Her
hafta hevesimizi kör bıçakla kesen finalden sonra söylene söylene ekran başından
kalkmamız da bu yüzden. Fakat artık şunu anlamalıyız ki bu düğüm sezon
finalinde çözülecek. Bunu kabul edelim. Lakin benim temennim, finale kadar sırrın
ortaya çıkışı oya gibi işlensin. İzleyici oyalanma duygusundan kurtulsun. Hikayenin
çözüme doğru gittiğine ikna edilsin. Fragmanların yarattığı o etkileyici hava,
bölümün genel dokusuna güzelce nüfuz etsin.
O
Hayat Benim de yan hikayeler illa ki olacak. Olmalı
da. Ağır bir dramın içinde bile yeri gelecek güleceğiz hatta kendimizden bir
şeyler bulmak için didineceğiz de. Bölüm içinde atılan bazı düğümler mutlaka o
bölüm içinde çözülecek diye bir şey de yok tabi. Fakat bu hafta izlediğimiz
Esma hikayesinin gerekliliğini ben pek anlayamadım. Amaç dilendirilen
çocuklarla ilgili sosyal bir yaraya parmak basmak mıydı yoksa Ateş-Bahar aşkına
çocuk ile renk katmak mıydı bilemedim. Elbet bir sebebi var ama bölüm boyunca
onun sinyallerini alamadığım için o hikaye adeta bir yama gibi gözüktü gözüme. Bebekler
yemeklerini yemedikleri zaman anneler “Aaaa bak uçak geçiyor der ve kaşığı
ağzına tıkıverir. Maksat dikkatini başka yere çekip tabağındakileri
bitirmektir. Oysa çocuk yemek yediğini farketmeli, yemek istemiyorsa da
zorlanmamalıdır. Şimdi ben bu Esma mevzusunu biraz buna benzetiyorum. Biz
mezardı, mektuptu diye izlerken ve de beklerken biri bize “Aaaa bak Esma” dedi.
Tabaktaki yemeğin nasıl bittiğini anlayamayan çocuk gibi biz de bölümün nasıl
bittiğini pek anlamadık tabi. Haftaya Esma konusuna açıklık getirileceğini
düşünsem de malumunuz ben haftalık bölüm yorumluyorum. Bu haftaki derdimde bu!

Ayrıca farkettim ki bu
haftanın en yavan sahnesini söylemezsem içimde kalacak. Ateş ve Bahar’ın öpüşme
sahnesi. Hiç çekmeseydiniz keşke! Ne tutku, ne romantizm. Sadece sansür duygusu
uyandırdı bende.

39. Bölümde beni
gerçekten sevindiren gelişmeler oldu. Bu açıdan keyfimin yerine geldiğini
söyleyebilirim. Öncelikle karakterlerin bölüm içinde kapladıkları süre tam da
olması gerektiği gibiydi. Kimseyi gereğinden az ya da fazla görmedik. Mesela uzun
zamandır az görmekten yakındığım Ateş ve Bahar’ı daha fazla gördüm. Efsun’un
derme çatma bir dilbilgisi ile yaptığı o uzun ve yorucu konuşmalar yoktu. Nuran’ın
büyük suçlarını hatırlayalım diye üstleri fosforlu kalemle çok güzel çizilmişti. Hülya, Atahan konağının
bir sakini olarak davranırken, Efsun’la dozunda bir didişme yaşarken daha
güzeldi. Fulya’yı tekrar aşık ve kırılgan eş olarak görmek de hoşuma gitti.
Bütün karakterler çok net ve belirgin bir şekilde bize yeniden hatırlatıldı. Bir
nevi fabrika ayarlarına geri döndüler! Bu arada Güleser’i işe sokmuşsunuz, pek
sevindim!
Yusuf Bey’in mektubundan
bir sonuç çıkmayacağını tahmin etmiştik. Ateş ve Bahar’ın nişan yemeğini ve
Hasret’in morelini bozmaktan başka işe yaramadı. Şimdi adam rahmetli olduğundan
ve de Nuran’ın bu işte parmağı olduğundan dolayı insan bir şey diyemiyor ama
Nuran için yazdığı şeyleri biraz abartılı bulduğumu söylemeliyim. Yusuf Bey kızından
yavrusunu ayırarak zamanında çok zalimce davranmış bir adam. 22 yıl sonra hastalığı
nedeniyle az bir ömrü kalınca da gelip durumu tamir etmeye çalışmış ama nafile.
Benim anlamadığım küçücük bebeği yanında çalışan adama veriyorsun, 22 sene ona
bakıyorlar ve sen hala kalkmış onlara yolladığın paranın hesabını yapıyorsun. Madem
o kadar çok para yolladın, açgözlülükle suçladığın Nuran o kadar parayı ne
yaptı? Hâlâ Gelincik Yokuşu’nda yaşıyor ve hâlâ kömür alacak parası yok. Bu
para kısmına bir açıklık getirilmesi lazım. Yusuf Bey cimri bir adam mıydı?
yoksa Nurangil bu parayı kumarda yahut bitmeyen bir kooperatifte mi batırdılar?
Nuran’ın para ve güç için
göze aldıklarını hatırlamamız açısından çok güzel sahneler vardı. Efsun ile yaptıkları
plan konusundaki sert ve ısrarcı
tavrı, Yusuf Bey’i bahçeden başka yere taşıma planı yaparken
gösterdiği soğukkanlılık, ayaküstü
söylediği bir sürü yalan gibi. Bunlar bize Nuran’ın sıradan bir Gelincik Yokuşu
sakini olmadığını yeniden hatırlattı. Özellikle Efsun’un öz evladının, korkulu,
kaygılı haline aldırış etmeden para uğruna planı güncellemesi gerçekten kanımı
dondurdu çünkü ben sıklıkla Efsun’un bir çocuk olduğunu hatırlayanlardanım.
Aslında Nuran hep böyle bir kadındı ama biz bunu biraz unutmuştuk.

Efsun. Onun bir çocuk,
bir evlat olduğunu unutmuyorum ben. Ömrü boyunca Nuran tarafından aşağılanan,
İlyas tarafından şımartılan bir üvey kardeşle büyümüş. “Kayırma” kelimesiyle
ilgili ciddi sıkıntıları olmuş. Annesinin kayırdığı babasının ise bir türlü
kayırmadığı bir çocuk olmuş. Bahar ile baş edememiş. Büyürken içindeki hırsları
da büyütmüş. Nuran da sağolsun Efsun’un bu kıskançlığını obez yapacak derecede
beslemiş. Bu büyük oyunun içinde en büyük sorumluluk verilen kişi Efsun. Annesi
tarafından maruz bırakıldığı bu hayat öyle herkesin de harcı değil. “Efsun
halleder” diyoruz ama yok yapamıyor. Çünkü her pes ettiğinde yalnız kalıyor ve
annesine koşup bir doz anne ayarıyla oyuna geri dönüyor. Bu bölüm Efsun’u
izlemekten keyif aldım. Kelime hataları dozundaydı ve rahatsız etmedi. Ayrıca
kavgaları kulağımı tırmalamadı.

Ahu Sungur dizinin en iyi
giyinen kadını. Saçı ve makyajı da hep güzel. Fakat bu hafta ayrı güzeldi
Sakine’nin daha dün
elektrik parasını ödeyemediğini düşünürsek o hazırladığı yiyeceklerde neydi
öyle? Çalışıp kazandın biliyoruz ama biraz para biriktir istersen, ne dersin?
Sakine’nin yaptığı kısırı görünce bölüm etiketi olan #mektuptakisır kelimesini neden
“mektupta kısır” diye okuduğumu anladım. Bu arada şunu da gözden kaçırmayalım
ki Sakine’nin tüm bu hazırlıkları bir cesetin yer değiştirmesini kolaylaştırmak
içindi.

Gelelim son sahneye.
Yusuf Bey’in bahçeye gömülmesi nasıl ki 2 kişinin yaptığı bir iş ise onu tekrar
oradan çıkarmak da 2 kişinin işi. Benim bu konudaki tahminim Mücella ve
Güleser. Çünkü ikisi de Nuran’dan ötürü canı yanmış kadınlar. Mücella
gençliğini aile kurma hayallerini Güleser ise eşini Nuran yüzünden kaybetti. Bekleyelim görelim.