İstanbullu Gelin’in son bölümü tıpkı bir önceki gibi
yüreğimizin üstüne kocaman bir kaya bırakarak bitti. Yine de çok tatlı ve
tadına doyulmaz bir bölümdü, en güzel bölümler sıralaması yapsam ilk üçe rahat
girer.
Bir kere çok belli ki Senem’in
kına gecesini uzun süre hatırlayacağız. Hem Süreyya hem de Dilara kendi
evliliklerinde yaşayamadıkları eğlencenin tüm acısını Senem’in kınasından
çıkartmaya karar verdiklerinden hiçbir masraftan kaçınmayarak ve maalesef Can’ın
organizasyonu ile ayarladıkları erkek dansçıların Esma Sultan’ın hemen
arkasından salona girdikleri sahneyi bilgisayarıma duvar kâğıdı yapsam yeridir,
o kadar sevdim. Esma Sultan’ın onca harala güreleye ve Senem’den günahı kadar
hazzetmemesine rağmen Süreyya’nın hatırına çıkıp o kına gecesine gelmesine
bayıldım bir kere. Süreyya da Süreyya gerçi, tüm kızgınlığına rağmen nasıl da
savundu Esma’yı Faruk’a, o kısma daha sonra geleceğiz, önce kınadan bahsedelim
doya doya. Esma’nın gelişi, kızların şoku, Esma’nın boynuna dolanan otrişlere
bile ses edememesi ve en sonunda da elbette Akif ve Boran erkeklerinin salon
baskını. İstanbullu Gelin’in en sevdiğim yanı kadın eksenli bir dizi olması ve
erkeklerin ara sıra höt zötleşmelerine rağmen temelde ortalamanın çok üstü
medeni oluşları. Nitekim kına gecesinde bunu bir kere daha gördük. Dansçıları
görünce şok olmak ve adamların üstüne atlamak gibi girişimlerde bulunsalar da
bir iki konuşulup geçilen bir konu oldu ve bitti. Tam da normal bir dünyadan
umacağımız gibi.

Çok mutlu olun siz inşallah
Kınada çok sevdiğim bir diğer an
da Evli, Mutlu, Çocuklu söylenirken birbirine sarılan Gülizar ve Süreyya oldu. İkisinin
de ortak bir bebek özlemleri var ve Süreyya’nın hamileliği Gülistan’da
kıskançlık değil bir umut oldu. Onun da yüzü gülse keşke artık. Sonra bir de
Süreyya’nın gidip Bade’ye sarıldığı sahne var ki Bade’nin sevdiği adamla
evlenmesine rağmen ne kadar buruk olduğunu iyi bildiğimiz için Süreyya’nın bu
desteğini de çok sevdim. Tamam evliliklerini gereksiz buldum ama gencecik kızın
aylarca içine kapalı kalmasını da istiyor değilim. Zaten Nurgül’ün de daha
fazla dayanabileceğini sanmıyorum, kınada Bade’ye attığı bakışlarda sadece öfke
değil bolca özlem de vardı.
'Siz yine de incelikli davranın'
Kadınlar kına gecesi yaparken
erkekler de boş durmadı tabii. Akif’in kafasına çuval geçmesi ile başlayan bekârlığa
veda gecesi çok hoşuma gitti. Sanki ekipçe dışarı çıkmış da eğleniyor
gibilerdi, öyle bir doğallık. Sahnede en sevdiğim şey ise Osman’ın Süreyya’yı
usulcacık övdüğü o anlardı, ‘Anneme küsken bile böyle adil davranıyor, öyle mi’
dedi ya, içim gitti. Faruk’un Süreyya’ya çok âşık olduğunu biliyorum ama ondaki
tüm renkleri ve onu dünyanın kalanından farklı yapan her şeyi asıl gören Osman.
Ne yapalım ki hayat böyle bir şey değil ve kimse kendisi için en doğru olan
kişiyle olamıyor. Bir elmanın iki yarısı hikâyesi doğruysa bile herkes kendine
ait olmayan parçalara sığmaya çalışıyor ve bunu başardığını sanmanın sevinci de
aşkın saçma tariflerinden biri.
O kadar iyi bir anne olacaksın ki Süreyya
Gelelim Süreyya’nın Esma Hanım’ı Faruk’a
savunduğu, aslında annesini oğluna anlattığı o sahneye. Sevmenin, sevilmenin,
sırtını birine yaslamanın ve hayatın yükünü paylaşmanın herkes için ne kadar da
gerekli olduğu daha güzel nasıl anlatılırdı bilmiyorum, yazanın ellerine
sağlık. İstanbullu Gelin’in bazı sahneleri o kadar ders gibi ki, gözümüze mesaj
kaygısı sokmadan hepimizi kendi sözlerimizi gözden geçirmeye o kadar güzel
itiyorlar ki hayran kalıyorum ekibe. Bir de tabii o ‘Hem ben birine kızgınım
diye bu onu suçlu yapmaz, biz öyle öğrendik’ cümlesi. Keşke bunu öğrenmeyen
kimse kalmasaydı yeryüzünde.
Ayrılmasın artık o eller
Bölümün en sevindiren
haberlerinden biri Garip’in kurtulmasıydı elbette. Her işte bir hayır vardır
dedikleri bu olsa gerek, Esma Hanım aklını başına topladı nihayet ve hayatının
aşkının ellerinden bir kere daha kaçıp gitmesine izin vermedi. Garip’in onu görünce
o halde bile ışıldaması içimi eritti. Esma’yla barışmamaya karar vermemin
üzerinden birkaç bölüm geçti evet ama bu demek değildir ki ikisinin
beraberliğinden çok mutlu olmayacağım.
Fırat Tanış Bey ciğerimizi sökerken
Ve tabii Adem. Ah be Adem, sen ne
yaptın kendine, ne yaptın bize? Fırat Tanış ilk günden beri döktürüyor zaten
ama annesiyle yüzleşirken ciğerimi öyle bir dağladı ki, dizi bittikten sonra
bile kalkamadım ekran başından bir süre. Bunca yarayı taşımaktan çok yoruldun
Adem biliyorum ama tam da iyileşmeye bu kadar yaklaşmışken gitme. Bu kadar
karalığın arkasından sadece aydınlık gelebilir artık, umarım yaşarsın ve bunu
görürsün.
Son haftalarda hep olduğu gibi
şahane bir bölümdü. Bakalım önümüzdeki bölümde neler olacak? İyi seyirler
dilerim.