Çeşitli yollardan geçtim ömrüm boyunca. Yürüdüm
yürüdüm çok engeller aştım. Çok köprülerden geçtim fakat dün Aslı ve Ferhat ile
birlikte o köprüyü geçemedim. Kalbimi de bıraktım o köprüde aklımı da… Garip
ama ekrandan izlemiyordum sanki o konuşulanları. Aslı ve Ferhat’ın yanındaydım
adeta. Ben de o köprüdeydim.
Kader yeter ki
kararını vermiş olsun, hayat sizi selde
bir kum tanesi gibi sürükler. Kader kararını vermişti Aslı ile
Ferhat’ı birbiriyle buluşturdu fakat daha sonrasında kader elini çekti
üzerlerinden. Gidişat kendi tercihleriyle şekillenmeye başladı. Ferhat
öldürmemek için evlenme savını ortaya attı. Aslı yaşamak için evlenmeyi seçti. Ferhat Aslı
vurulmasın diye onu önden yolladı ve o kurşun kendi sırtına isabet etti. Ferhat
ölmesin diye Aslı kaçmamayı tercih etti ve ameliyatına girdi. Bunlar sizce de
kader mi; cevap veriyorum değil. Kader sizi sadece karşılaştırdı çocuklar ama
aşk? İşte onu siz istediniz. Birbirinizin yüreğine siz kendiniz düştünüz.
Yaralarınızı birbirinize bile isteye anlattınız. Anlaşmayı kader değil siz
bozdunuz! İnsanlar kaderin değil yaptığı tercihlerinin sorumluluğunu üstlenir. Bu
yüzden birbirinizi tuzla buz etmeniz. Ne kadar aklınız seçimlerinizin yanlış
olduğunu söylese de kalpleriniz o seçimlerin arkasında. Kördüğüm işte bu!
Aslı stabil bir hayat süren bir kadındı Ferhat’tan
önce. Ferhat ile birlikte aslında o dilini bilmediği bir ülkede yaşamaya
başladı bence. Bambaşka bir hayattı. Sevmiyordu o hayatı hatta kınıyordu ve o
kınadığı başına geldi. İçinde olduğu buhranı da yakarışlarını çok iyi anlıyorum
Aslı’nın, hak veriyorum. En çok kime sinirleniyorum sorusunu sormanızı istiyorum
kendinize. Benim cevabım şu; en çok sevdiklerime. Aslı da tam olarak böyle. O
hayata onu zorla sürükleyen Ferhat'a kızgın ama öfkesinin bu denli büyük olmasının
sebebi onu çok sevmesi. Aşk insanı üzebilir mi? Aslı’ya göre üzmemeli ama
Ferhat’ı her tercih ettiğinde ona duyduğu bu aşk onu üzüyordu. Abisi ile son
yaşadığı hatıraları kanatıyor yüreğini cevval doktorun. Keşke insanın kurdudur.
Aslı’nın aklına, yüreğine o kurt düştü; abisiyle gitseydi abisinin ölmeyeceği
ihtimali kemiriyor beynini. Bir yerde abisi bir yerde sevdiği; bir yerde can
bir yerde canan…
Havaalanında arkasına bakmadan bırakıp giden Ferhat
adım adım takip etti karısını. Odaları karısı olmadan kapkaranlık bir çukurdu
artık Ferhat için. Aslı da Ferhat yanında olmadığından ıssızdı. Uzaktan izledi,
yanına yaklaştı, dokunmadı… Severken öldürür müydü? Bunun cevabını almamıştı
uzaktan izlemek de yeterdi çirkine yetiyordu kalbini acıtsa da... Derken Ferhat
gösterdi kendini Aslı’ya. Buldular kendilerini masallarının yönünü tayin edecek
köprüde. Köprü senaristin mükemmel bir metaforuydu. Köprünün bir kıyısında Aslı
diğer kıyısında Ferhat vardı. Aslı ve Ferhat arasındaki son bölümlerde açılan
mesafeyi simgeliyordu. Adım atsalar ortada buluşsalar masal devam edecekti
derken… Ekran siyahla beyazın birbirine karıştığı renk olan griye bulandı.
Çünkü artık ne siyah tamamıyla siyah ne de beyaz bembeyazdı. Aşıklar köprüde
birbirlerinden çok uzaktaydı. Uzaktaydılar çünkü kalplerinden geçeni değil
akıllarındakileri anlatıyorlardı birbirlerine. Ne zaman kalplerini açtılar
birbirlerine gözleri değdi birbirlerinin gözlerine dağıldı grinin kasveti.
Sarıldıklarında hayat asıl rengine kavuştu. Gri kısımdaki diyaloğun
yaşanmadığını, söylenmek isteyip söylenmeyenler olduğunu düşünüyorum.
Hesaplaşma ile kalp kırıklarını attılar ve solmuş çiçek yaprakları düştü birer
birer… Geriye canlı çiçekler kaldı. O
kadar güzel bir hesaplaşma olmuş ki bir Ferhat’a bir Aslı’ya hak verdim.
Demiştim ya ben de o köprüdeydim diye. Birbirlerine teslim oluşlarına,
Ferhat’ın karısını içine çeke çeke koklamasını gözlerimle gördüm kulaklarımla
hissettim.
‘Her
aşkın da kendi kaderi vardır.’ Böyle başlamıştı de mi bu yolculuk tam da bu
sözlerle.‘Kimi doğar, büyür, ölür, kimi sevdaya dönüşür.’ Aslı ve Ferhat’ın
aşkı sevdaya dönüştü artık. Hem de eşi benzeri görülmemiş bir sevdaya. Bu
sevdanın Aslı ve Ferhat’a hayat vermesi dileğiyle…