Çirkinsin Ferhat Aslan
İçeride olmasına üzüldüğü, o içerideyken emanetine sahip çıkmak uğruna kendi değerlerini hiçe saydığı abisine, çıkar çıkmaz ilk söylediği şey bu oldu Yiğit'in: Çirkinsin Ferhat Aslan. Bu, Ferhat için bile yeni bir bilgi değil. O en baştan beri biliyordu renginin kapkara olduğunu. Aslı bunu bir bataklık, bir karanlık olarak tanımladığında da itiraz etmemiş, hatta epeyce de benimsemişti. Çirkinliği de öpüp başına koymuştu zaten, masalı duyduğundan beri. O tek bir masal biliyor ve tek bir masal seviyor artık, güzel kızın çirkin canavara âşık olduğu, aşkıyla onu dönüştürdüğü masalı…
 
Ama benim ona çirkin deme sebebim bunlar değil. Ferhat baştan beri kabaydı, anlayışsızdı, karanlık ve kötüydü ama hakkaniyetli bir yanı da vardı. Sömürülen çocuk işçilere patronun vermediği paraları vermişti mesela. Cem'e iftira atan kişiyi bulup konuşturmuştu. Sevgilisine şiddet uygulayan adamı bir güzel benzetmişti. Ve bütün bunları yapan adam, başhekimin odasına dalıp ayar verebilirdi belki, ama böyle ensesine yapışıp gözlerini belerte belerte tehdit ederek değil, ince ince lafını söyleyerek yapardı. Ya da başhekimle muhatap olmak yerine gidip Namık'a hesap sorardı, Aslı'nın yaptığı gibi.
 
Çirkinsin Ferhat Aslan ve her geçen gün daha da çirkinleşiyorsun, biz senin içindeki güzelliği keşfetmeyi umarken. Kendinden kaçtıkça herkesten, hatta insanlıktan uzaklaşıyor, daha da çirkinleşiyorsun. Bak Azad Baba da söyledi sana, yeter ki kendinle savaşma, dağı da delersin, çölü de aşarsın dedi. Oysa sen kendinden kaçarken tozu dumana katıyor ve arkana dönüp bakmadığın için o dumanda kimlerin boğulduğunu göremiyorsun. Azad'dan öğrendiğini Aslı'ya satabildiğine, kendinle savaşma yenilirsin diyebildiğine göre durumu anlamamış değilsin, her zamanki gibi anlamak işine gelmiyor.

"Sen kendini hangi sahile vurdun abi?"^^
 
Ferhat'ın Aslı'yı ilk öpüşünün karşılığı oldukça sert olmuştu, Aslı belki de hayatının dersini vermişti Ferhat'a. Ve Ferhat'ın ağzından duyduğumuz tek özür de onun ardından gelmişti. Gerçek bir özür sayılmazdı belki, ancak "kusura bakma" diyebilmişti Ferhat, ama bu bile onun için büyük bir adımdı.
 
O günden sonra Ferhat yanıp kül olsa bile Aslı bir adım atmadan ona yaklaşamayacağını düşünmüştüm. Hatta öpmeye ilk davrananın da Aslı olacağını. Olaylar hiç öyle gelişmedi. Ama çok geçmeden, "bir daha bana sakın dokunma" dedirtmeyi başardı Aslı'ya. Bunun da üzerine yine öpmeye ilk davranan kişinin Ferhat olamayacağını düşünüyorum. N'olur o son sahne hayal olsun.
 
Hayal olsun, çünkü konuşmaları gereken her durumda öpüşen bir çift görmek istemiyorum. Hiç öpüşmeyen bir çift olmalarına zinhar itirazım olmaz, yeter ki hiç konuşmayan bir çift olmasınlar, yeter ki öpüşme gibi güzel bir eyleme tıkaç muamelesi yapmasınlar.
 
Ferhat, içinde 'seni seviyorum' geçen bir cümle kuracaksa, tam da oradaki gibi bir çırpıda, kaçamak bir anda, başına sonuna işteler, yaniler ekleyerek söyler, buna hiç itirazım yok. Ama bütün o yaşananların ardından sevdiğini söylemesi, hemen ardından öpmesini gerektirmez. Tam aksine, söylediklerinin nasıl karşılanacağını görmek ister, yanıtını bekler. Seni seviyorum lafının karşılığı bir öpücük olabilir, ama devamı bir öpücük olmamalı.
 
Bir insanın sevdiğini söylemesinin sayısız yolu var ve herkesin bunu duymak isteyeceği durum bambaşkadır. Ben şöyle olmalıydı ya da neden böyle olmadı demeye çalışmıyorum. Ferhat'tan romantik hareketler bekliyor değilim, zaten romantizm denilen şey de son derece özeldir, o ana ve o kişilere bağlıdır. Televizyonda bize romantik diye sunulan sahnelerin çoğuna gülüyorum ben mesela. Benim beklentim, kısacık da olsa, az sözcükle de olsa konuşabilen, birbirini anlayan ve bu karşılıklı anlaşmanın bir sonucu olarak yakınlaşan bir çift görmek.
 
Kolye takma sahnesi de çok gereksizdi bence. O kadar tartışma, git gel yaşanmış, Aslı Hanım hâlâ Ferhat'tan yardım istiyor, hem de ne için, kolye için. Takmayıver, ne olacak? Ferhat da bir tuhaf, ne kolyesi kızım, o da eksik olsun, demesi beklenen bir karakter, ama hemen el atıyor olaya. İlişkiye bakın, bir kere fermuarını çekti, bir kere kolyesini taktı, birkaç kez ölümden döndüler, bir de seviştiler. Bütün paylaşım bu.


Kolyesiz çıkmam!

Eğer hayal değilse o sahne, Aslı'nın "benden ne istiyorsun" sorusuna her seferinde öpücükle karşılık veren bir Ferhat izliyor olacağız. Bu da sevişmelerinin ardından söylediklerimi yinelememi gerektirecek. Bundan sonra asla konuşmayan, her sıkıştığında öpüşmeye sığınan bir Ferhat'ımız olacak. Siz belki memnunsunuzdur ama ben değilim, bize vaat edilen hikâye bu değil.
 
Bu nedenle bütün dünya saatlerinin akşam 9'da buluştuğu o sahnenin bir hayal olduğunu, kendisinden kaçmaması gerektiğini, çünkü sevdanın hayatın çaresi olduğunu öğrenen Ferhat'ın hayali olmasını diliyorum.
 
Aslı ve Ferhat'ın öpüşmesiyle bir derdim yok, Yiğit ve Suna'nın öpüşmemesiyle bir derdim olabilir ama. Aralarında demir parmaklıklar varken karşılıklı ağlaşan ve sevgi sözcükleri söyleyen bir çift var. Peki bu çift, Yiğit eve döndüğünde neden öpüşmedi acaba?

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER