Neden mi? Çünkü Ayaz ayarlarımızı bozuyor. Böyle bir
sevgili modeli yok, lütfen duygularımızla oynamayın, beklentimiz tavan yaptı. Hayır,
var diyen varsa hodri meydan, valla söz nazarımız değmeyecek. Ayrıca bir gün,
bir insan klonlanacaksa da lütfen Ayaz klonlansın. Biz gün görmedik, bari
torunlarımız mutlu olsun. Her Cumartesi akşamı ekran karşısında perişanız,
bakınız (temsili)


Geçtiğimiz hafta ilk fragmandan sonra ortalık savaş alanına
dönmüştü. Mete Öykü’yü nasıl öper! Hem de Ayaz’ın gözünün önünde! Fragmandaki
duş sahnesi bile göz ardı edilmiş, yaradana sığınıp sosyal medyayı
titretmiştik. Bu hafta öpüşmenin cevabını aldık ama beklediğim de oldu, Mete
artık Öykü’ye karşı boş değil, elektrik bile almaya başladı, o derece :) Bu yalandan
öpüşmelerin sonucunu en iyi Kiraz Mevsimi izleyicileri bilir, bakınız Öykü-Ayaz
ilk öpüşme, ilk kıvılcım. Varın siz Mete’nin içindeki yangınları bir düşünün.
Bence Mete’ye acilen bir sevgili bulmamız lazım, var mı bir
arkadaşınız?
Sen onlarca yıl burnunun dibindeki aşık Öykü’yü fark etme,
sonra en yakın arkadaşın ile sevgili olduğunda aşık olmaya başla. Olur mu Mete?
Cevap veriyorum: Bal gibi olur. Kim kalbine söz geçirebilmiş şimdiye kadar?
Bana hiç şimdi ahlaktan bahsetmeyin. Seversin, aşık olursun, ama susup
oturursun. Ta ki, sevginin karşılığını alana kadar. Alamaz da zorlarsan, nifak
sokmaya kalkarsan, sevenleri ayırmaya çalışırsan o zaman işin rengi değişir. Onu
da izleyip göreceğiz bakalım, ama ufak ufak sinyaller gelmeye başladı. Mete’nin
bu evcilik oyununu arkadaşlarının hatırına oynamış olmasını beklerken, şimdi işini
kurtarmak için Öykü’den karşılık olarak fedakârlık beklemesi yakışmadı.
Hislerinden emin olmaya çalışırken bunu fırsata çevirmeye çalışacaksa minik bir
bedduam olacak; Şeymalara gelesin Mete :)

Yalnız canıms bizim magazinciler bunu yemez!
Evcilik oyununun resmi gerçekliği hala muallak olmakla
beraber, bu oyunun nasıl süreceğini de Önder bey’in sözleriyle görmüş olduk. Artık
evlilik numaraydı, yok efendim imzalar sahteydi, şuydu buydu yetmez, kurtarmaz.
Cümle alem Öykü ve Mete’yi evli biliyor. Aaaa ama biz numara yapmıştık, babam
çok hastaydı da, yemez. Çünkü dışarıdan bakıldığında Önder bey’in sözleri
haksız değil. Aile birliği kutsaldır, oyunlara alet edilecekse sonuçlarına da
işte aynen bu şekilde katlanmak zorunda kalırsınız (kamu spotu gibi kamu spotu)
Öykü’nün durmaksızın Ayaz’a bu evcilik oyununun yükünü
bindirmeye çalışması da anlamsız. Kimse zorla o nikâh masasına oturtmadı Öykü’yü.
Hem geçen hafta Önem’in “belki” intihar etmiş olabileceğini öğrenmedin mi sen
Öykü, e birleştir be canım o parçaları! Ayaz’ın sabrı, sevgisi de bir yere kadar (olmalı)

Yakın zamanda Stepmom'ı izlemiş olabilir misin Ayaz, hani Ed Harris Julia Roberts'a bir iplik makarası hediye ediyor, sonra...
Gelelim evlilik teklifine. Teklif romantik Fernando’nun engin hayal
gücünün ürünü çıktı. Gerçekler ise; ip çekmeceye bağlanmış, Ayaz kazağıyla ağacın
tepesinde, Öykü kahvaltı sofrası hazırlıyor. Biz şok, beyinler kısa bir süre terk.
Ancak şu da var ki, teklif etse ne olacağıdı? Şapır şupur öpüşüp koklaşıp, el ele tutuşup nikâh
dairesine mi gideceklerdi? Ya ne olacağıdı? Gelecek sezona kısmetse (tamam
vurmayın)

27. bölüm genel olarak keyifli bir bölümdü, özellikle ilk 45
dakika çok eğlenceliydi. Bölümde hoşuma giden detaylar; evcilik oyununun nasıl ve
neden süreceğinin baştan peşin peşin açıklanması, Şeyma’nın çizimleri Öykü’den çaldığını Monika’nın
öğrenmesi ve Öykü’ye "vermeye çalıştığı" ders, Cem’in babasının evden yeniden
ayrılması ile geçirdiği, ergenlik ile birleşen isyanı, Burcu ve Emre arasında
yaratılan çatışma ve bölümde kullanılan korku komedisi bu hafta Kiraz Mevsimi’ni
bana zevkle izleten sahneler. Canımı sıkansa Öykü’nün her şeyin sorumlusu Ayaz'mış
gibi yansıttığı aşırı tavırları, kaprisleri. Bu sahneler benim Öykü’nün aşkına olan
inancımı azaltıyor. Duş sahnesinde “şüphen mi var” demesi Ayaz’a yetse bile
bana yetmiyor. “Seninle kavga etmeyi başkasıyla gülmeye değişmem” diyen adamın
karşısında daha aşık bir Öykü görmeyi bekliyorum, çok şey mi istiyorum?

Dağhan Külegeç’i yeniden okul formasıyla görünce aklına Efe gelenler fav, Efe'yi özledik mi ne?
Bölümde en çok dikkat çeken ve sosyal medyada konu olan, Öykü
ve Mete’nin yaşları ile ilgili yapılan hata oldu. Dizinin yayınlandığı kanalın
sitesinde karakterler tanıtılırken aralarında dokuz yaş var görünen Mete ve
Öykü, okul yıllarına dönülen sahnelerde aynı yaş aralığını yansıtamadılar.
Ancak tüm samimiyetimle söylemeliyim ki bunu ben fark etmedim, fark ettirildim.
Açıkçası senaryo ekibinin son altı haftada ikinci
defa değiştiği bir dizide bu detayı çok da önemli bulmuyorum. Diğer bölümleri etkileyecek bir hata değil. Öykü'nün Mete'ye aşık olduğunu zaten biliyorduk. Benim için önemli olan ilerleyen
haftalarda diziyi izlenir kılacak yenilikler olup olmayacağı, karakterlerin 180
derece dönmeden nasıl yönlendirileceği, Öykü-Ayaz aşkına inanabilmek ve detaya
girersek elbette evlilik konusunun nasıl çözüleceği.
Bu hafta "EN"lere geri dönelim diye düşündüm çünkü çok "EN" var çoook, ben birkaç tane yazıyorum, sizinkileri yine yorum bölümüne bekliyorum:
EN komik
sahne: Kesinlikle İlker sahneleri. Karpuz kavgasına ayrı, Bozacı'ya ayrı güldüm
EN eğlenceli
dakikalar: Öykü-Ayaz’ın Gönül Pansiyon'daki gecesi
EN tarz:
Cem, tartışmasız.
EN uyumsuz
detay: Atarlı Külkedisi Burcu. Sabah restoran süpürür, akşam davete katılır.
EN kötü: Yine Önem, evladımdır demeden tam gaz kötülük. Darth Vader hayatta olsa dark
side’a davetiye göndermişti.
27 bölümü
devirmişken bir de sorum var: Bizim bir dublaj işi vardı, o n’oldu?
Ve 28. Bölüm Fragmanı: