Ferhat'ın başına gelenleri hiç kimsenin sorgulamaması ve bu işin önce Abidin'e, sonra Aslı'ya kalması, bölümün en şaşırtıcı yeriydi herhalde. Ferhat kendini biraz toparlayınca peşine düştü Şahin meselesinin, ama Şahin'in Bolu'da olduklarını nasıl öğrendiğini hiç kurcalamadı. Başına bunlar gelmemiş gibi Şahin çağırınca yine yanına adam almadan, koşa koşa gitti tuzağa. Bunlar Ferhat'ın yapacağı işler değil.

Aslı'yı gözden çıkarmıştı zaten Namık , ama kurşunlar Ferhat'ı hedef aldığında bile harekete geçmemesi akıl alır gibi değil. Haberi aldığı andaki yıkılışını, bağırıp çağırmadan, büyük büyük oynamadan, sakince acı çekişini görüp de etkilenmemek mümkün değildi. Hastanedeki sükunetini de yaşadığı şoka ve Ferhat'ın yaşamasını her şeye tercih etmesine bağlayabiliriz. Fakat Ferhat ayaklanıp eve geldikten sonra bile harekete geçmemek neden? Şahin böylesine doludizgin saldırırken bu rahatlık nereden geliyor? Nasıl oluyor da daha dün gece gözlerinin içine baktığı kadını, bebeğini taşıyan kadını yanından kovabiliyor? Ve bundan canı yanan İdil, nasıl oluyor da çok istediği bebeğini riske atıp kendini kaybedecek kadar içki içebiliyor?
 
Şahin'in Cem'i oyun dışı bırakma çabasını anlıyor ve destekliyorum. Bugüne kadar, aklına estikçe evi (ya da Namık'ın ofisini) basmak dışında bir şey yaptığını görmedik, madem öyle, yapabilecek bir konumda da durmasın. Çekilsin kenara ve Aslı'ya boş umut vermesin. Cem' in buna tepkisini ise anlayamıyorum. Şu an için elden bir şey gelmez bu kararı geri çevirmek için, ama Aslı'ya gerçeği söylemek yerine tatile çıkacağını söylemek ne demek? Aslı abisini gerçekten tanıyorsa bu yalana inanmayacak ve bu işi kurcalayacaktır. Fakat diyelim ki inandı, bu durumda da kendisi zor durumdayken abisi tatil yapmayı düşünüyor olacak. Her durumda Aslı'yı üzer bu fikir. İşte bu yüzden Cem' i sevmiyor ve ona güvenmiyorum.

Benim Hürrem'den neyim eksik?
 
Safiye, hakkında konuşmayı hiç istemediğim, ama belli ki konuşulması istenen bir karakter. Evdeki hali, hareme getirildiğinde mülayim ama sultanın gözdesi olunca ilk iş olarak kendisinden güçsüzler üzerinde hakimiyet kurmaya çalışan cariyelere benziyor. O derece kirli ve çirkin. Evdeki tüm kadınlarda gücünü deneme çabaları, özellikle de önemli sahneler arasına girdikçe, beni deli etti. Öldüğünü sanmıyorum Safiye'nin, ölmesin de zaten. Kısa bir baygınlık sonunda ayılacak ve yine de ayağını denk almayacak, aksine daha da hırçınlaşacaktır. Böyle ilk adımlarında değil, hırsının, kibrinin yükselişiyle ölmeli, ölecekse. Trajik bir ölümü fazlasıyla hak eden bir karakter.
 
Cüneyt için artık söyleyecek lafım yok, belasını bulmasını dilemek dışında.


 
Dilsiz, "Sesim" diye kaydetmiş Hülya'yı telefonuna. Adına dilsiz denecek kadar az konuşan bir adam için oldukça fazla anlam taşıyan bir hareket bu. Buradan çıkacak hikâyeyi çok merak ediyorum. Dilsiz konuşmaya başlarsa anlatacaklarını uzun uzun dinleyebileceğimi seziyorum.
 
Bölümde en çok takldığım konu, sırtından vurulan Ferhat'ı vurulup düştüğü yerde yerinden oynatmaya, sırt üstü çevirmeye çalışması oldu Aslı'nın. Kurşunun omuriliğe isabet etmiş olma ihtimali, dolayısıyla karga tulumba hareket ettirilmesinin uygun olmaması bir yana, basit bir mantıkla, sırtından yaralanan adamı sırt üstü döndürmeye çalışmak neden? Aynı şeyi hastanede de yaptılar. Sırtından ameliyat olan adamı ameliyathaneden hemen sonra sırt üstü yatırmak neden? Biz daha iyi görelim diye mi? Bilen, yaşayan birileri beni aydınlatırsa sevinirim.


Basın sözcüsü Dilsiz sesini evde bıraktığından sorularınızı yanıtlayamaz.^^

Son olarak, bölümden sonra bana Twitter üzerinden sorulan bir soruyu buraya taşımak istiyorum: Namık'ın belediye başkanı olma hayalleri vardı ve bütün tantana da o yüzden kopmuştu zaten. N'oldu o iş?
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER