Şahane bir bölüm
sonu izledik geçen hafta, duygusu, aksiyonu yüksekti. Çok iyi yazılmış,
oynanmış ve çekilmişti. Bütün hafta başta son sahne olmak üzere bölümü konuştuk
durduk, tekrar tekrar izledik sahneleri. Ve yüreğimiz ağzımızda bekledik
Pazartesi akşamını. Ferhat'ın ölüp ölmediğini merak ettiğimizden değil elbette,
Ferhat'ı vuran kurşunun onu Aslı'yla nasıl yakınlaştırdığını görmek için.
Kalplerinin sesini duymak için.
Yakınlaşma oldu,
üstelik tam da istediğim gibi oldu. Fiziksel değil duygusal yakınlık.
Ferhat'tan nefret eden, her fırsatta kaçmayı deneyen, bütün bu yaşadıklarını
bir kâbus olarak tanımlayan ve bir gün bütün bunları unutup kendine yepyeni,
rengarenk bir hayat kurmayı planlayan Aslı gitti, yerine kendini sorgulayan,
kalbini dinlemeye çalışan, aksiyona dâhil olan bambaşka bir Aslı geldi, üstelik
içindeki gökkuşağından tek bir rengi bile feda etmeden.
Fakat bütün o
sahneler, evdeki diğer karakterlere, en çok da konuyla hiç ilgisi olmayan
Safiye'ye kurban edildi ya, üzüntümü nasıl anlatayım inanın bilemiyorum. Aslı
Ferhat'ın vurulduğunu gördü, hop Şahin sahnesi, Aslı Ferhat'ın yanına koştu,
hop Şahin sahnesi, Ferhat inleye inleye Aslı'ya laf soktu, hop Şahin sahnesi,
Aslı yardım bulmaya gitti, hop Safiye sahnesi. En yakındaki adam İhtiyar, onun
bile Ferhat'ın vurulduğunu öğrenmesi 20 dakika sürdü. Sanki sahneler iskambil destesi, kurgucu da krupiye, karmış da karmış sahneleri. Gerçekten başım döndü,
olabilecek en kötü anlamda kullanıyorum bu baş dönmesi lafını da. Hiçbir
sahneye konsantre olamadım, hiçbirinin duygusunu yakalayamadım bölümün ilk
yarısında.

Ferhat yattığı
yerden laf soktu Aslı'ya, git dedi, kâbusun bitti dedi, yara iyileştirmeyi
biliyorsun ama yaradan anlamıyorsun dedi, beni bırak dedi. Suratı toprağa
gömülü, başını kaldırmak için bile tüm gücünü kullanması gerekliydi, onu da
Aslı'yı kovalayabilmek için kullandı. Hani bazen birine git dersiniz ağzınızla,
ama içinizden kal diye bağırırsınız. Bir süredir Ferhat'ın bütün ters laflarını
bu taraftan okuyorduk. Dilinin başka, kalbinin başka söylediğini biliyorduk.
Sanırım ilk kez kalbinden geçeni söyledi Ferhat, Aslı'yı korumak için. Sadece o
anın gerginliğinden korumak için de değil, nereden geldiğini bilmediği
ateşlerin arasında kalmışken, daha fazla karanlığa bulaşmasını istemediği için
Aslı'yı kendisinden tamamen uzaklaştırmak istedi. Kâbusun bitti, git ve kendini
kurtar dedi.
Ve her fırsatta
kaçıp gitmeye çalışan Aslı bu kez gitmedi, gidemedi. Evet, Aslı yaralı birini
öylece bırakıp gidecek bir karakter değil, ama gidemeyişinin tek sebebi de bu
değil. Ferhat'a söylediği sebep, yani Hipokrat yemini, durumu açıklamak için
yeterli değil. Aslı bu kez farklı bir açıdan görüyor Ferhat'ı. İlk kez onu
böyle çaresiz, yardıma muhtaç halde görüyor, ilk kez zalim değil mazlum
Ferhat'ı görüyor.
Aslı o anda ya da en
azından ameliyattan sonra çıkıp gitseydi kâbus biter miydi bilemiyoruz, ama
yine de Ferhat'ın sözlerinde haklılık payı var. Aslı için kâbus bitti, çünkü
Ferhat'la evli olmak artık kâbus değil. Fakat gidemiyor, çünkü artık Ferhat'ı
kaybetmek bir kâbus.
Dövmenin anlamını bize söyleyiver bari, Aslı'ya söylemeyiz, söz!
Bir de İhtiyar'ın
önceki gece söyledikleri var tabii. Gönül gözüyle görmesi gereken bir Ferhat
var; kendini gizleyen, içinde iyi niyetli, kırılgan bir adam sakladığı söylenen
Ferhat. Ve kalbinin sesini dinlemesi gereken bir Aslı. Stetoskopla değil ama.^^
Şaka bir yana,
fragmanda gördüğüm anda bayılmıştım bu fikre. Ferhat gibi birine başka türlü
nasıl bakabileceğini bilemeyen Aslı, bildiği yoldan çözmeye çalıştı problemi.
Sözcüğün gerçek anlamıyla yaklaştı duruma, yerleştirdi stetoskopun diyaframını
kalbine. Aldığı yanıtı kendi kendisine tekrar etmekten kaçındı, ama Ebru'nun
içeri girişiyle nasıl sıçradığını gördük biz. İşte yanıt o sıçrayışta, Ferhat
uyurken bile başından ayrılmayışında, dışarı çıkmayışında, Ferhat'la birlikte o
arabaya atlayışında, neyle karşılaşacağını bilmediği o eve Ferhat'ın arkasından
dalışında…
Şimdi iki tarafta da
kendilerine dair soru işaretleri ve birbirlerine yönelik umutsuzluk var, yer
gök belirsizlik! Benim tercihim bu belirsizlik durumunun haftalarca sürmesi
olurdu; ama böyle olacağını sanmıyorum. Çok kırılgan bir seyirci kitlesi var,
hiçbir şeyi, ama özellikle de aşkı zamana bırakmaya gelmiyor, hemen küsüp
kaçıveriyor seyirci. Senaristin de seyircinin de beni şaşırtmasını isterim ama
en az Aslı ve Ferhat kadar umutsuzum bu konuda. O yüzden en azından Ferhat'ın
sürüm sürüm süründüğünü görmek istiyorum. O emir cümlelerini, kolundan tutup
sağa sola çekmeleri, laf sokmaları, kıyafete karışmaları, eve hapsetmeleri bir
bir yutsun istiyorum. Bunu bize çok görmeyin.