Fazilet Hanım ve Kızları, yeni sezon açılışını yaptığı 14.Bölüm'de, beni duygudan duyguya sürükledi sevgili okurlar. Bölümün temposuna diyecek söz stoklarda kalmadı aslında çünkü; bölüm baştan sona sezon finali tadındaydı. Sanırım, beni kendisine en çok çeken de tam olarak bu heyecanı ve adrenalini her bölüm içinde taşıyabilmesi.
Bir türlü çıkamadığı otel odasında karşılaştığı muamelenin Sinan yüzünden olduğunu öğrenen Hazan'ın çaresizliğiyle yüzleştik en önce. Ve de aslında Sinan'ın da kendince, o psikolojide verdiği kararların gölgesinde kalmış bir Fazilet Hanım vardı ilk bölümde, fakat henüz oralara değinemedik. Sinan'dan kaçtıkça Yağız'a tutulan Hazan'ın içinde büyüttüğü öfke etrafa cam kırıkları olarak saçılırken, göz yaşlarında korkularını akıttı ve ben de ağzım dilim bağlı yalnızca ekrana bakabildim.
Ve elbette Yağız... Aşık olduğu kadın, kardeşi için onun omzunda ağlerken, kardeşi kapısına kadar gelmişti. Yağız, Hazan'ın içinde küçücük bir şey görüyor ve bu ona kendisini hatırlatıyor. Yağız, Hazan'ın yaralarını tanıyor; ama bir yandan da kardeşi gittikçe daha çok yara alıyor. Hayatını değiştirebilecek mucizesinden oldu belki de Sinan; hatayı yalnızca kendinde arıyor.
Üç yaralı insan aslında onlar. Yaraları birbirlerinden farklı olsa bile birbirlerini günün sonunda en çok onlar anlayacaklar. Yağız, gün gelecek, Hazan'ın omzunda Sinan için akıttığı yaşların gururunu yaşayacak; Hazan da bunu hiç unutmayacak. Fakat Sinan'ın payına daha çok yara düşecek gibi duruyor. Çünkü Hazan ve Yağız birbirlerinin yaralarını sararken, Sinan yalnız kalacak.
Ece Egemen rüzgarlarının yalıyı esir alacağını görüyoruz; yaşadıklarının acısını herkesten çıkartırken, muhtemelen onun da payına zararla gerisin geri oturmak düşecek. Bu bölüm, ekranın içine girip, "Durun durun, bir dakika!" diye bağırmak istedim. Öyle keskin virajlı bir bölümdü ki, müdahil olmazsam çoğu hayat kayacakmış gibi hissettim. Ve de işte işin sırrı biraz da buradaydı zaten.